İşte, "Eban bin Said kimdir? Eban bin Said nerede doğmuştur? Eban bin Said ne zaman doğmuştur? Eban bin Said nasıl Müslüman olmuştur? Eban bin Said nasıl hicret etmiştir? Eban bin Said nasıl evlenmiştir? Eban bin Said’in cesareti, Eban bin Said‘in hayatı, Eban bin Said’in vefatı…" sorularının cevapları...

İslamiyet’in tebliğinden sonra aileler ikiye ayrıldı. Bir kısmı Peygamberimize ve onun Rabbinden getirdiği hakikatlere iman etme saadetini kazanırken, bir kısmı da bâtıl inançlarında körü körüne ısrara devam ediyordu. İşte kardeşleri Halid ve Amr (r.a.) İslamiyet’le müşerref olduğu halde, putperestlik üzere kalmakta ısrar edenlerden birisi de Eban bin Said idi. Kardeşlerinin Müslüman olmasını bir türlü hazmedemiyor, "Keşke Zanbe'de ölmüş olsaydım da Amr ile Halid'in dine iftira ettiğini görmeseydim" meâlinde şiirler söylüyordu.

Bedir Savaşında müşriklerin safında yer almıştır. Eban tüccardı. Ticaret maksadı ile Şam'a gidip gelirdi. Bir defasında Şam'da bir rahiple karşılaştı. Tanıştılar. Rahip onun Kureyş Kabilesinden olduğunu duyunca memleketinde yeni bir haberin olup olmadığını sordu.

Eban, "Bir adam çıktı. Kendisinin Resulullah olduğunu, Musa ve İsa'ya gelenin kendisine de geldiğini söylüyor" dedi. Rahibin yüzü birden bire değişti. Zaten böyle bir haber bekliyordu. Kitaplarında bu kabileden bir peygamber çıkacağını, Hz Musa ve İsa'nın yolunu takip edeceğini okumuştu. Sonra da çıkan zatın ismini sordu. Eban "Muhammed" deyince rahibin heyecanı bir kat daha arttı. Çıkacak olan son peygamberin, kitaplarda okuduğu bazı sıfatlarından bahsetti. Eban da heyecanlanmıştı. "Bu saydığın sıfatların hepsi onda var" diyebildi. Rahip sevinçliydi. Şimdiye kadar beklenen peygamber nihâyet çıkmıştı. Fakat yanına gitmek için imkânı yoktu. Peygamberin Arap âleminin iktidarını ele geçirdikten sonra onun dininin bütün dünyaya yayılacağını haber verdi. Sonra Resulullaha selâm götürmesi için ricada bulundu.

Eban Medine'ye döndüğünde artık değişmişti. Kalbinde iman ateşi yanmaya başlamıştı. Bu arada Peygamberimiz Umre Seferi için Medine'den ayrılmış, Mekke'ye hareket etmişti. Fakat müşrikler onları Mekke'ye sokmamaya kararlıydılar. Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) Hz. Osman'ı Mekke'ye elçi olarak gönderdi. Eban bin Said Hz. Osman'ı karşıladı. "Hoş geldin. Hiç çekinmeden dilediğini yap" dedi. Onu himayesine aldı. Hz. Osman da emniyet içerisinde elçilik vazifesini yerine getirdi.

Eban, Hudeybiye Sulhünden sonra daha fazla bekleyemedi. Hayber'in fethinden önce Müslüman oldu. Peygamberimiz onu Necid taraflarına bir vazife için gönderdi. Hz. Eban bu vazifede muvaffak oldu. Fakat vazifede olduğu için Hayber savaşına katılamamıştı. Bunun üzüntüsünü yaşıyordu. Peygamberimiz bu savaşa katılmış gibi Hz. Eban'a Hayber ganimetinden hisse verdi.

Daha sonra da Bahreyn'e zekât ve sadakaları toplamak üzere gönderdi. Eban (r.a.) Resulullahın vefatına kadar bu vazifede kaldı. Peygamberimizin kendisine tevdi ettiği görevi layıkıyla yerine getirdi.

Sonraları Hz. Ebû Bekir onu ayni vazifesinde bırakmak istedi. Hz. Eban, "Resulullahtan başka kimsenin teklifini kabul etmem" dediyse de Hz. Ebû Bekir'in ısrarı üzerine vazifesine devam etti. Hz. Eban'ın Ecnadin Savaşına katıldığı ve bu muharebede şehit edildiği rivayet edilmektedir.

Allah ondan razı olsun.