İşte, "Ebû Talha kimdir? Ebû Talha nerede doğmuştur? Ebû Talha ne zaman doğmuştur? Ebû Talha nasıl Müslüman olmuştur? Ebû Talha nasıl hicret etmiştir? Ebû Talha nasıl evlenmiştir? Ebû Talha’nın cesareti, Ebû Talha’nın hayatı, Ebû Talha’nın vefatı…" sorularının cevapları...

EBÛ TALHA KİMDİR?

Ensarın büyüklerinden olan Ebû Talha'nın (r.a.) asıl adı Zeyd bin Sehl el-Busari'ydi. Yirmi yaşında cevval bir genç iken Müslüman oldu. Akabe Biatina katıldı. Kısa zamanda Peygamberimizin (a.s.m.) çok sevdiği Sahabeleri arasına girdi. Resulullah Hicretten sonra onun ile Muhacirlerden ve Cennetle müjdelenen on Sahabiden birisi olan Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.) arasında kardeşlik tesis etti. İslâm dâvâsının kahraman bir fedaisi olan Hz. Ebu Talha, Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara iştirak etti, büyük kahramanlıklar gösterdi.

EBÛ TALHA’NIN CESARETİ

Ebu Talha, Resulullaha bağlılık ve muhabbetiyle temayüz etmişti. Peygamberimizin uğrunda katlanamayacağı fedakarlık yoktu. Onun uğrunda canını fedâ etmeyi en büyük nimet sayardı. Katıldığı gazâlarda bunu ispat etti. Uhud Savaşında gözü dönmüş müşrikler bütün şiddetiyle Resulullahın bulunduğu yere yükleniyorlardı. Gayeleri âlemin yaratılışına sebep olan yüce Peygamberi şehit etmekti. Fakat, vücutlarını Resulullaha siper eden Sahabiler onların Peygamberimize yaklaşmasına fırsat vermiyorlardı. Bunlardan birisi de Hz. Ebû Talha idi. O, bir yandan "Ya Resulallah! Vücudum senin vücuduna fedâdır" diye bağırıyor, bir yandan da müşriklere ok yağdırıyordu. Ebû Talha çok iyi ok atardı. Peygamberimiz bunu bildiği için, kimde ok dolu bir çanta gör se, "Ok çantanı Eba Talha'ya ver" buyuruyorlardı. Gerek Ebu Talha'nın isabetli atışları, gerekse diğer Sahabilerin gayretleri sayesinde müşrikler, Peygamberimize yaklaşamıyorlardı. Bu arada Peygamberimiz, Hz. Ebu Talha'nın omuzları üzerinden, onun attığı okla isabet edip etmediğine bakıyordu. Ebu Talha bunu görünce, bütün samimiyetiyle şöyle dedi: "Annem babam size fedâ olsun, ya Resulallah! Mübarek başınızı kaldırmayınız Size bir ok değmesinden korkuyorum. Benim canım sizin uğrunuza kurban olsun. Göğsüm, sizin göğsünüze siper ve feda olsun. Bunlar beni şehit etmedikçe size hiçbir şey yapamazlar."

Müşrikler, gerçekten Peygamberimize hiçbir zarar veremezlerdi. Çünkü, Cenâb-ı Hak onu koruyordu. Fakat, Ebû Talha'nın bu sözleri ve Sahabilerin kendisini korumak için cansiperâne gösterdikleri fedakarlık, Resulullahı çok memnun etti.

Evet, Sahabeler vücutlarını Resulullaha feda etmekten çekinmediler. Onlar, Peygamberimizin ayağına bir diken dahi batmaması için ölmeye razıydım lar. İşte onların bu fedakarlıkları sayesindedir ki, Uhud Savaşında müşrikler fazla bir zarar veremeden çekilmek zorunda kaldılar.

Hz. Ebu Talha, Resulullaha olan sevgisi sebebiyle ona ait bir şeyi teberrüken saklamak isterdi. Bir gün Peygamber Efendimiz traş olmuştu. Hz. Ebu Talha Resulullahın mübârek saçlarını toplayarak hanımına götürdü ve ondan bu mübarek kılları tam bir itina ile saklamasını istedi.

Hz. Ebu Talha'nın ve hanımı Ümmü Süleym'in, Peygamberimizin yanında ayrı bir yeri vardı. Zaman zaman bu aileyi ziyaret eder, onları memnun ederdi. Onlar da evlerinde ne varsa ona ikram ederlerdi. Diğer taraftan, bu evde güzel bir yemek pişirilse mutlaka Resulullaha da hisse ayrılırdı. Hz. Ebû Talha'nın en bâriz vasıflarından birisi de, Allah'ın ve Resulünün emrine hemen itaat etmesiydi. Hiçbir meselede hikmet aramadan, emredileni he men yerine getirirdi. Kendisi Ashabın zenginlerindendi. Onun kadar malı olan çok az Sahabi vardı.

Zenginlik nimetinin niçin verildiğini çok iyi biliyordu. Bu sebeple, malını hak yolunda infak etmekten bir an bile geri durmadı. Servetinin fazlalığı onu hiç bir zaman hak yoluna hizmet etmekten alı koymadı. Ebû Talha'nın Medine'de çok sayıda hurma bahçesi vardı. Bunlar içerisinde en fazla "Beyraha" hurmalığını severdi. Burası Mescid-i Nebeviye çok yakındı. Peygamberimiz sık sık buraya uğrar, güzel manzarasını seyreder ve meshur suyundan içerdi. "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayra, sevaba eremezsiniz"? meâlindeki âyet nâzil olunca, Hz. Ebu Talha hemen Resulullaha gitti ve şöyle dedi:

"Ya Resulallah! Cenab-ı Hak, sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayra, sevaba eremezsiniz" buyuruyor. Mallarının içinde en fazla Beyraha hurmalığını seviyorum. Onu Allah yolunda infak ediyorum. Allah indinde makbule geçmesini umuyorum. Ya Resulallah, onu Allah'ın emrettiği yerlere ver." Peygamberimiz onun bu hareketinden çok memnun kaldı. Şöyle buyurdu:

"Söylediğini duydum. Onu akrabaların arasında infâk etmeni uygun buluyorrum." Hz. Ebû Talha, "Ya Resulallah, buyurduğunuz gibi yaparım" dedi ve en sevdiği hurma bahçesini akrabalarına sadaka olarak dağıttı.

Peygamberimizin hayatı boyunca onun etrafında bir pervane gibi dönen, ona gelen tehlikelere vücudunu siper eden Hz. Ebu Talha, Resulullahın âhirete irtihaline tahammül edemedi. Onun ayrılık acısına dayanamayan diğer Sahabeler gibi Medine'yi terk ederek Şam'a gitti. Uzun müddet orada kaldı. Peygamberimizin kabrini ziyaret etmeyi çok arzulamasına rağmen, Hz. Ömer'in (r.a.) şehit edilmesine yakın bir zamana kadar Medine'ye gelemedi.

Hz. Ömer, Ebû Talha'yı çok sever ve kendisine güvenirdi. Yaralandığında halife seçimini, o sırada hayatta bulunan Cennetle müjdelenmiş altı Sahabîye bıraktı. Bu mühim işte Hz. Ebû Talha'ya da vâzife verdi. Onu yanına çağırarak şöyle dedi:

"Ey Ebû Talha! Cenâb-ı Hak çok defa İslâm’ı seninle aziz kılmıştır. Bu defa da hizmet et. Halifeyi seçecek şûra üyeleri bir evde toplanacaklar. Sen de Ensârdan elli kişi al ve dışarıda bekle. İçeriye hiç kimseyi sokma."

Hz. Ebû Talha bu mühim vazifeyi başarıyla ifa etti. Kapıda bekledi ve içeri girmek isteyenlere engel oldu. Halife seçimi biraz gecikince bir fitne çıkmasından korktuğu için şûra üyelerini ikaz etti:

"Bana göre halife seçiminde çekimser davranmanız halife seçilmek için birbirinizle yarış etmenizden daha tehlikelidir. Vallahi bütün Müslümanlarda Hz. Ömer'in vefatından dolayı sarsılma olmuştur" diyerek onlardan Müslümanların halifesini bir an önce seçmelerini istedi. Nihayet şûra üçüncü halife olarak Hz. Osman'ı seçti.

EBÛ TALHA’NIN VEFATI

Peygamberimizin vefatından sonra bütün vaktini ibâdet ve taatla geçiren Hz. Ebu Talha, bir gün Kurân-ı Kerim okuyordu. "Ey mü'minler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak cihada çıkın meâlindeki âyet-i kerimeyi okuyunca, içinde şehadet aşkı uyandı. Bu âyet genç de olsak, ihtiyar da olsak bize cihada katılmayı emretmektedir. Çocuklarım, benim hazırlığımı görün, ben cihada çıkıyorum" dedi. O sırada yetmiş yaşındaydı. Çocukları onun bu isteğini kabul etmeye yanaşmayarak şöyle dediler:

"Allah senden râzı olsun. Allah'ın Resulü vefât edinceye kadar onunla birlik te her savaşta bulundun. Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanındaki savaşlara da iştirak ettin. Şimdi artık bırak, senin yerine bu işi biz yapalım."

Ebu Talha cihada çıkmakta ısrarlıydı. Nihayet orduya katıldı. Fakat, gemide iken ruhunu teslim etti. Denizde oldukları için yedi gün onu defnedecek bir yer bulamadılar. Bu kadar uzun süre kalmasına rağmen bir keramet eseri olarak cesedi bozulmadı.

Ömrünü İslam dâvâsının