Sanat eserindeki yarı kapalılık, müphem, gölgemsilik hali. Sanatkârın bilerek, isteyerek yaptığı ibhâm, bir eserdeki anlamın okurun anlamayacağı derecede kapalı, karma şık olması değil, okura da "hayal etme", "fikir yürütme" payı bırakacak şekilde derinlikli olmasıdır. "Daha açıkçası ifadesi düzgün bir sözün zımnındaki ince bir hissin yahut yüksek bir hayalin birdenbire anlaşılmaması, tefehhümü bir parça fikir yormağa muhtaç olmasıdır." Bu yüzden, eskiler, açıklığın "göz alıcı" çıplaklığına, ibhâmi tercih ederler.

Tahirü'l-Mevlevi, bu konuda, Cenab Şehabeddin'in şu görüşünü aktarır: "Karanlık ve derin bir fikrin ince sırları vuzuh ve sarahatle söylenmemeli, ancak telkin yoluyla anlatılmalıdır. Kelime ve cümle, ruhun sırrını çırılçıplak ortaya atmamalı, belki bir şeffaf, bir sanat nikabıyla bürünmüş bırakmalıdır." (Edebiyat Lügati, ay. m.)

Ahmet Haşim'in (1887-1933) birçok şiirinde isteyerek yapılmış bir kapalılık yani ibham vardır.

BİR YAZ GECESİ HATIRASI

İşveyle, fısıltıyla, gülüşle,
Olmuş şeb-i sevdâ yine bi-hâb;
Oklar gibi saplanmada kalbe, 
Düştükçe semadan yere mehtab...

Buseyle kilitlenmiş ağızlar, 
Gözler neler eyler, neler işrâb; 
Uçmakta bu ateşli havâda, 
Vuslat demi bir kuş gibi bitâb.

Ahmet Haşim