Habervakti.com yazarı Psikolog Hüseyin Kaçın son günlerde artarak devam eden Ayasofya'nın açılacağına yönelik iddialar üzerine bir yazı kaleme aldı. Yazısında, Batı Trakya Cumhuriyeti ve açılmasında FETÖ'cü şebekenin parmağı olan, Edirnede bulunan, Bahai Evi ve Edirne Büyük Sinagogu'na yer veren Kaçın, "Edirne artık Osmanlı'nın şehri değil Yahudiliğin, Sabetayistlerin, Bahailerin şehri oldurulmuştur. Ayasofya'yı açma düşleri kurarken Selimiye'miz elden gitmiştir. Edirne'nin dualarında, secdelerinde bir medeniyetin yenilmişliğinin izleri vardır. Edirne’de Selimiye’nin esareti bitmeden İstanbul’da Ayasofya’nın zincirleri kırılamaz." ifadelerini kullandı.

İŞTE HÜSEYİN KAÇIN'IN O YAZISI:

“Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır”

" لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ"

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”

Osmanlı’nın üçlü saç ayağı; İstanbul, Edirne’nin kardeşi, Bursa’nın oğludur. Bursa’yla şaha kalkan kısrak, "Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla."
Edirne ile Balkanları kuşatmış ve İstanbul ile çağ açıp çağ kapatarak insanlığa adaleti yaşatan ve öğreten cihan imparatorluğunu yücelten atalarımız “Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş...” diyerek İlâ-yı kelimetullâh uğruna ömürlerini bereketlendirmişlerdir. Rumeli’ni vatan toprağı yapan atalarımızın emanetini koruyamadığımız zamanlarda Balkanlarda mezalim ve göçlerle bir anavatanı, münbit bir coğrafyayı, şanlı bir tarihi kaybettik. Bir ayağı Rumeli'de bir ayağı Anadolu'da büyük bir dev olan "Devlet-i Aliyye" yani "Büyük Devlet"imizin kangren olan Rumeli ayağı “Elveda” denilerek kesildi.

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, 31 Ağustos 1913 tarihinde Batı Trakya’da kurulmuştur.
Balkan Savaşları sonrasında Batı Trakya'da Türkler ve Pomaklar başta olmak üzere çoğunluğu Müslüman ahali tarafından kurulan 3 ay yaşamış bir devletti.

Osmanlı'nın mutluluk ve şenliklerinin yapıldığı dönemlerde ‘‘Der-i Saadet’’ (Mutluluk Kapısı) olarak anılan Edirne'nin tarihi zulümler, haksızlıklar, kıyımlar ve acılarla dolu.
Osmanlı-Rus Savaşı ile başlayan Balkan topraklarından geri çekilme ve Türklere
yönelik mezalim, 93 Harbi olarak nitelenen Osmanlı Rus Savaşı’nda artarak
devam etmiştir. Savaştan sonra ise Türklere karşı Bulgar ve Yunanlıların yıldırma siyaseti
başlamıştır. Birinci Balkan Savaşı’nda Yunan ve Bulgarların yaptığı mezalim içinden çıkılmaz
bir hal almıştır. 1913'te de Bulgarlar'ın işgaline uğruyor. Edirne'nin Bulgarlar tarafından istila edilmesiyle sonuçlanan Balkan Harbi'nde ise en büyük çatışmalar yaşanıyor. 1920'de son olarak Yunanlılar'ın işgaline uğrayan , milli mücadeleyle birlikte, Türkiye'nin batı sınırı ve Avrupa kapısı oluyor.

Selimiye Camisi, Osmanlı'nın Balkanlara vurduğu kökleri derinlere işlemiş silinmez bir mühürdür. Ayasofya'ya meydan okuyan kubbesiyle, " O zaman yükselerek arşa değer belki başım!.." dercesine minareleriyle göklerde dalgalanan İslam'ın şanlı bayrağıdır.
Selimiye, Rusların, Bulgarların, Yunan Rumların mezalimine göğüs germiş bir Balkan Savaşları'nın kahraman bir gazisidir
Doğu Roma İmparatorluğu'nun Başkenti İstanbul’u Konstantinopolis olarak diriltmek isteyen şer güçler tarafından Ayasofya bir takım ayak oyunlarıyla müzeye dönüştürülmüştür. Yedi düvele karşı İstiklâl Savaşı`nı verdikten sonra Ayasofya’nın kubbesine ve minarelerine prangalar vurulmuştur.

Fener Rum Patrikhanesiyle bindokuyüzlü yıllarda Ayasofya’yı esir alan güçler İstanbul’un intikamını alırcasına Edirne’yi de ikibinli yıllarda Edirne Büyük Sinagoguyla ve Bahailik Kutsal Mekanı; Beyaz Ev ile kuşatmışlardır. Fener Rum Patrikahanesi’nin Fatih’e yayılmasını engellemek için İsmailağa Cemaatini çözüm olarak yerleştirmek ne kadar eksik ve yetersizse Edirne’de Bahai Evi’nin soluna bir vakıftan bozma cemaat, sağına da derme çatma bir tarikat yerleştirmek köklü çözüm olmayacaktır. Çözüm olarak Trakya Üniversitesi’nin bütün kapılarının, bütün sınıflarının Balkanlarda yaşayan başta Türk soydaşlarımız olmak üzere Arnavut, Boşnak, Sırp, Hırvat, Makedon, Rumen öğrencilerine açılmasıdır. Balkanlara açılması sürekli engellenen Edirne’de Selimiye Camisi de 15 Temmuz öncesi Fetullahçı siyasetçiler ve bürokratlar tarafından Ayasofya’nın kaderine terk edilmiştir. Sultanahmet Meydanında “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” diyenler, Selimiye Camisinin müzeleştirilmesini gözden kaçırmışlardır.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...