2013 yılı Ekim ayının sonuydu!

‘’FETÖ dershanelerinin kapatılsın mı, kapatılmasın mı?’’ diye kamuoyunda en yoğun şekilde tartışıldığı dönemdi! Örgütün yayın organı Zaman’da Ekrem Dumanlı’nın yazısı dikkat çekiciydi: “Tevafuk bu ya; ziyaretine gittiğim gün Fethullah Gülen Hocaefendi’yi misafir olduğu evde bulamadım. “Acilen hastaneye kaldırıldı...” dediler. Çok şükür; Hocaefendi’nin avdet edişiyle sabah misafirhaneyi yeni bir aydınlık kuşatıyor. O yorgun, ama hâlâ hizmet düşünüyor. Aniden rahatsızlanmasındaki sebep ve hikmeti düşünüyor. Üç muhtemel sebep zikrediyor. Üçü de düşündürücü, üçü de teyakkuzu icbar ediyor. Onca derdin arasında, “Tiraj nasıl, kampanya ne zaman başlıyor?” diye sormayı ihmal etmiyor…’’

Yazı benim için oldukça ilginçti.

Dershaneler kesinlikle kapatılacaktı, ne için teyakkuzda olunacaktı?

Bu neyin kampanyasıydı?

Bedava dağıtılan bir örgüt bülteninde ( zaman gazetesi) tiraj neden bu kadar önemliydi?

Söz konusu FETÖ ise mutlaka altında bir ‘’puştluk’’ vardı. Bir kaç dostumla o gün bu yazıda dikkatimi çeken ve yukarıda altını çizdiğim 3 meseleyi paylaştım!

‘’Teyakkuz! Tiraj! Kampanya ne zaman başlıyor!’’ Bu ibarelerin anlamını görmek için beklemekten başka çare yoktu. Bekledik ve sonunda kampanya 17 Aralık sabaha karşı başladı.

Kampanya ve teyakkuz kelimelerinin üzerinden taşıdığı anlamın sorularının cevabını bulduk ama bedava dağıtılan bu bültenin tirajının önemini henüz anlayamamıştık. 2014 yılı Ocak ayındaydık, 17/25 Aralık Darbe Girişiminin dumanı ortalığı sardığı ve Sn. Erdoğan’nın FETÖ’ye karşı mücadelesinin en sert günlerini yaşıyorduk. İstanbul trafiğinde önümde seyreden bir İBB otobüsü dikkatimi çekmişti. FETÖ'nün sözde gazete dedikleri ama bizim için örgüt yayını olan Zaman, İBB otobüslerine reklam vermişti. “Aralık ayı tiraj ortalaması 1.217.385” ve bir de örgüt yayınının 2 Eylül 2011 tarihli “Artık Frene Basın” manşetli bir nüshası vardı.

Bu reklamda bir tuhaflık vardı!

Birincisi, tiraj ortalaması bu şekilde küsuratlı yapılmazdı. İkincisi, 2 yıl önceki bir yayının nüshası bu reklamda neden kullanılmıştı?

Gazete manşetten “Artık Frene Basın!” derken hemen sol tarafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması vardı.

Sivil-Asker İlişkileri Normalleşiyo!r”

Söz konusu Fetulahçılar olunca bu işte bir “puştluk” olduğunu düşündüm ve cep telefonumla fotoğrafını çektim.

Ve beklemeye koyuldum.

Çünkü 17/25 girşiminin alevi olanca hızıyla artarken subliminal mesaj uzmanı Fetulahçılar bu çıkışı neden yapıyorlardı mutlaka ortaya çıkacaktı.

(17/25 Aralık sonrası İBB’nin bu reklamı halk otobüslerinde dolaştırması ise AK Parti'nin kendi içinde yürütmesi gereken bir çalışma olduğunu ama hiç ilgilenmediklerini hatırlatmam gerek)

Çok beklemem gerekmedi.

Subliminal mesajın sırrı, 2014 Mart ayında PKK’nın yayın organlarında çalışan Baki Gül’ün FETÖ’den ayrılmak isteyen 2 kız ile yaptığı röportajda gizliydi. FETÖ tuzağından kurtulmak isteyen kızlar kelimesi kelimesine şu cümleleri kurmuşlardı: ‘’Bir-iki yıl önceydi sanırım: ‘Zaman gazetesinin tirajı bir milyonu aşarsa Hocaefendi Türkiye’ye dönecek’ diyorlardı. Bu yüzden herkesin Zaman gazetesi için abone bulmasını istiyorlardı!’’ (Röportajın Türkiye’de yayınlanan linkine buradan ulaşabilirsiniz)

Örgütlerin böyle gizli mesajlarına sayısız defa şahit olmuştum. Ama böylesi oldukça ilginçti.

Ancak ne bu reklam ne de Baki Gül’ün röportajı, Abdurrahman Dilipak dışında kimsenin dikkatini çekmedi ve FETÖ ile ilgili hiçbir çalışmada yer almadı.

Abdurrahman Dilipak, 14 Eylül 2014 tarihli “The Cemaat Dediğin” başlıklı yazısında: “Aslında Zaman gazetesinin tirajı bir milyonu geçtiğinde Gülen, ala-yı vala ile Türkiye’ye dönecekti… Onlar bir milyon gazete tirajını, anne-baba, 3 çocuk olarak hesap ediyorlar ve 5’le çarpıp, 5 milyon kişiye ulaştıklarını var sayıyorlardı.” demişti. (Okumak için tıklayınız)

Daha sonra,

FETÖ yapılanması içinde 9 yıl geçiren Zaman çalışanı Kübra Kara, Temmuz 2015’te kaleme aldığı örgütle ilgili anılarında, kendilerine gündemler belirlendiğini: “Bir kişi 2 kez abone olmalı gündemi gelirdi. Neden diye sorardık ilk başlarda, o zamanlar Zaman’ın tirajının hedefinin 1 milyon olduğunu söylerlerdi. Hatta karşı çıkardık bazı arkadaşlarla, para yok diye. Ama önce ailemizin evine ücretsiz gazete gönderip yine sempati kazanmaya çalışırlardı.” diye açıklıyordu.

Herkes, 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı Fetulah şeytanı Türkiye’ye Humeyni gibi gelecekti diyordu. 15 Temmuz’dan sonra yukarıdaki sembolik reklamın sırlarıda itirafçılar tarafından açığa çıkartılmış oluyordu! Ama üstü kapalı olarak! Aydın’da itirafçı bir kadın 2009 yılında Zaman’nın tirajını arttırmak için yaptıkları faaliyetleri ifadesinde şöyle açıklıyordu: 'Bir ay zamanımız var. Zaman gazetesini  birinci sıraya taşımamız lazım, ikinci sıradayız' dedi. Mahalle sorumlusu ablamız, bize hitaben konuşmalar yaparak daha çok çalışmamızı istedi. Bu dönemde (2009) Zaman gazetesi ülke genelinde birinci sıraya çıktı. Aydın'da da ilk sırayı aldı. Bu nedenle Fetullah Gülen'in hediye göndereceğini söylediler. Daha sonradan gelen hediyenin Fetullah Gülen'in atleti olduğunu öğrendim."

Bir başka itirafta Konya’da yürütülen soruşturmadan geliyordu. İtirafçı, Ekim 2013 döneminde olan bir tanıklığını beyan ediyordu: ‘’2013'te hacca gitmeye hazırlanırken mütevelli grubu hocası bana, "Kurban dönemi hizmet etmek daha önemli, sen Hac'ca gitme'' dedi.'' ifadelerini kullanmıştı.

Ekrem Dumanlı’nın yazısı ile Konya’daki itirafçının sözleri örtüşüyordu.

Ekrem Dumanlı’nın 18 Nisan 2011 tarihli “Canı Gönülden Teşekkür” yazısı ise oldukça ilginç. Haberlerinden tirajına kadar her şeyi yalan olan örgüt bülteni Zaman’ın bir milyon tiraj eşiğini aştığını söyleyerek okurlara teşekkür ediyordu.

Peki bu ne anlama geliyordu? Zaman yöneticisi Dumanlı sahte tiraj raporları ile Fetullah'ı ve CIA’yı yanıltmış mıydı? 7 Şubat darbe teşebbüsü başarısızlığı ve ardından gelen dershanelerin kapatılması tartışmalarının devamında, iktidarı devirmek için fırsat kollayan FETÖ, hazırlığını yaptığı ihanet eylemleri için daha büyük özgüvenle biraz daha erken düğmeye basmak zorunda mı kaldı? Ekrem Dumanlı neden böyle bir şey yapsındı?

Dumanlı uzun yıllar FETÖ bülteninde Genel Yayın Yönetmenliği yapmış, dizgiden mizanpaja kadar yaptığı değişiklerin yanısıra yabancı çalışanlarıda dahil etmiş ve yeni bir vizyon getirmişti. Kendisi oldukça başarılı biri olarak görünmeye başlamış, medyada söz sahibi olmuş ve diğer gazetelerin genel yayın yönetmenlerini de etkileyen birisi olmuştu. İçinde bulunduğu konumu kaybetmemek için sürekli sahte tiraj artışları ile güvenini kazandığı Fetulah'ı ve hatta CIA’yı da manipüle ediyordu. Oysa Zaman’ın gerçek tirajı 200.000 civarıydı ve geri kalan yüzbinlercesi bedava dağıtılıyordu.

Yukarıda alıntısını yaptığımız yazısında ne diyordu Dumanlı?

“Üç muhtemel sebep zikrediyor. Üçü de düşündürücü, üçü de teyakkuzu icbar ediyor.”

Ne sormuştu Fetulah?

“Tiraj nasıl, kampanya ne zaman başlıyor?”

Kampanya neydi?

Neye hazırlık başlayacaktı?

Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde çekildiği lanse-iddia edilen ayakkabı kutularındaki paraları hatırlıyor musunuz? O kayıtların ABD’de çekilmiş ve kayıt altına alınmış olduğunu bilmiyor musunuz yoksa? Ayakkabı kutularındaki para ile başlayıp FETÖ’nün siyasi ayakçılarından kasetli lider Kemal Kılıçdaroğlu ile devam edecek bir sürecin ayak sesleri kulağı kesiklerce en derinden duyulmaya, feraset sahiplerince görülmeye başlamıştı bile...

Nasıl mı?

Bir sonraki yazımızda ele alalım!