Yalanların dogruya galip geldiği, yapılmayanların yapılanlardan üstün tutulduğu, pozitif - negatif arasındaki eşiğin ulliminati ve astronomi ilmi ile yok edilerek toplumun ağ modelli network analizi ile dizayn edildiği bir seçim kampanyasını geride bıraktık.  Şimdi susma vakti. "Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler".

Artık devir değişti. zenginleştirdiklerimiz "dava"yı paraya sattı. Anadolum 20 saat otobusle kanter yolculuk yaparak İstanbul'a geldi de. Burjuva yaptıklarımız Asilleştirdiklerimiz Herşey dahil tatili bırakıp gelemedi. Bu seçimin sonucu; yaptıklarını birilerine beğendirmek yada menfaat gözetmek gayesi ile değil, Allah'ın rızasını kazanmak için yaptım diyen gönülleri umman olan Anadolu kazandı.. Mevzu bu..

Türkiye’nin bugün geldiği durum hakkında -tıpkı referandum ve 31 Mart yerel  seçiminde olduğu gibi çok önceden öngörüde bulunmuş, iktidara ara gazı verenlerin seçimden sonra eleştiriye geçeceğini, kimi yayın organlarının kötü gidişi görmek şöyle dursun geçiştirip perdeleyerek önüne duvar öreceğini, Ankara’nın hiçbir şansı olmadığını, İstanbul’un bıçak sırtında olduğunu ve hatta kaybedilebileceğini, Adana, Antalya, İzmir’de de durumun farklı olmadığını, evliyalar şehri Bursa’nın dahi el değiştireceğini defalarca dile getirmiş, ulaşabildiğim sorumlu kişilere de bilgi paylaşımında bulunmuştum. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi “bakın ben söylemiştim” demek asla değil. Zira görünen köy kılavuz istemiyor zaten.

Peki daha o günlerden içinde bulunduğumuz zaman dilimini nasıl tahmin edebildik. Ve neden bu durumdayız?

Neden mi?

Görev ve sorumluluk verilen üst düzey teşkilat mensuplarının halkı aşağılar şekilde hareket ederek seçmenin gönlünü kırması,
Göreve getirilen sorumluların seçim stratejilerinden bihaber olup sahayı tanımaması
Belediyelerde üst makamlara çıkmak için kurmadıkları bağlantı bırakmayan, istedikleri olmadığında da sırtını dönüp küsen, işi yavaşlatan başkan, müdür, şeflerin seçim döneminde tek bir seçmeni dahi aramaması. (Şimdi yeni yönetim bu adamları kapının önüne koyduğunda bu tiplerin yüzünü merak ediyorum. Ya da en başından birlikte mi çalışıyorlardı? Yorumu size bırakıyorum.)
İl, İlçe, teşkilat mensuplarının seçmenin gözünün içine bakıp elini sıkmaktan aciz olması
Teşkilatlara üye olmak isteyenlerin, olanların Partiyi üst makamlara çıkmak için bir sıçrama tahtası olarak görüp dava şuurundan uzak olması
Teşkilatları ne acı ki cebindeki paradan ve babalarının birikimi ile caka satmaktan başka meziyetleri olmayan liyakatten uzak kişilerin doldurması ve bu kişilerin tek davasının da ihale, rant, makam ve mevki peşinde koşmak olması
Camianın adeta mottosu olan “Millete hizmetin Hakk’a hizmet olması” düsturunun sözde kalması ve görevi getirilenlerin “dava” anlayışının “para” eksenine kayması
Ankara gibi bir metropolde Ülkücü tabandan gelen Mansur Yavaş gibi bir adayın ittifaka gidilen MHP’nin oylarını alacağının öngörülememesi (Mehmet Özhaseki Kayseri’de iyi işler yaptı. Müthiş projeler üretti. Kısaca Kayseri, Kayseri oldu ama Ankara seçmeninde Özhaseki’nin bir karşılığının olup olmadığı konusunda yeterli olacak düzeyde istişari bir analiz ve çalışmanın yapılmaması
Mutfaklara, evlere ateş gibi düşen pahalılığın sandıkları da kasıp kavuracağının tahmin edilememesi
Ekonomik kriz sebebi ile iş imkânlarının ortadan kalkması, dükkânların kepenklerinin inmesi,
Metropollerde her köşe başında mantar gibi biten trafiği de olumsuz yönde etkileyen AVM’lerin küçük esnafa yaşam hakkı tanımaması
Uygulanan tarım politikalarının ülkeyi halkın her gün tükettiği en basit gıda ürünlerini, kırmızı eti ithal edecek ve çiftçimizi mağdur edecek denli ferasetten yoksun bir çizgiyi takip eder hale gelmesi
Hem belediyeler hem de TOKİ gibi merkezi Hükümete bağlı kurumlar eli ile mimaride dikey yapılaşmanın körüklenerek eski mahalle kültürümüzün başta komşuluk olmak üzere tüm değer ve kazanımlarının yok edilmesine zemin hazırlanması
Rant uğruna yapılmasına izin verilen rezidans ve gökdelenlerin içinde ve çevresinde milletimizin ne inançları ne de kültürü ile bağdaşmayan hatta dini değerlerinin aşağılanmasına adeta çanak tutan birtakım tesislerin kurulmasına göz yumulması
17 yıldır eğitimde sürekli yapılan değişiklikler nedeni ile istikrarlı bir eğitim sürecinin oluşturulamaması, eğitim sisteminin yazboz tahtasına dönüştürülmesi (Eğitimdeki bu istikrarsızlık nedeni ile takip edecekleri bir ufuk çizgisinden mahrum olan ve hayal dünyaları çoraklaşan çocuklarımızın beyinleri oyunlardaki gizli şifreler ile her gün biraz daha kodlanıyor daha doğrusu istiskal ediliyor. Böylece nefes alan biyolojik robotlar haline dönüşüyorlar. Bu gidişle 2023’teki seçimlerde oy kullandıracağımız, düşünen, karar veren bir neslimiz dahi kalmayacak)
Gençlerin kadim millet ve devlet anlayışından, 1400 yıllık medeniyet tasavvurundan uzak yetişmesi
3T 1B ile yani televizyon, tablet, telefon ve bilgisayarlar ile tahrip edilen, ele geçirilen gençlerimizin bugün dahi uluslararası güç odaklarının oturdukları yerden istedikleri her şeyi yaptırabilecekleri, çıkarlarına uygun biçimde yönlendirebilecekleri uydu beyinlere sahip bir nesil haline getirilmesi
İstanbul’da Binali Yıldırım gibi bir aday olmasa idi makas daha da açık olacaktı. Teşkilatların Binali Yıldırım’ın misyon ve vizyonunu kitlelere ulaştıracak, projelerini anlatacak Sosyal Medya ve toplum ile alakalı algı çalışmalarını yeterli düzeyde yapamaması, süreci yönetememesi
Bazı büyükşehirlerde görevden alınan büyükşehir belediye başkanlarının neden görevden alındığının kamuoyunu tatmin edecek biçimde açıklanamayarak seçmenin arafta bırakılması, bu görevden almaların hakkaniyete ne kadar uygun ve demokratik olduğu konusunda kafalarda soru işaretlerinin oluşturulması.(Bu konuda cevabı bir türlü verilemeyen şu soru hala ortada duruyor: Görevden alınan büyükşehir belediye başkanları suçlu ise cezası verilsin. Suçsuz ise neden görevden alındı?)
CHP’li Ataşehir Belediyesi gibi yolsuzluğu ayyuka çıkmış ve yolsuzluk sebebi ile İçişleri Bakanlığınca soruşturma açılarak görevden el çektirilmiş başkanlara ceza verilemeyip tekrar aday olmaları, Oy kullanan vatandaş nezdinde: “Yolsuzluktan alınan biri tekrar başkan adayı olabiliyorsa ortada yolsuzluk yoktur. Görevden alınan başkana iftira atılmıştır” algısını oluşturmuştur. Bu algıyı da Millet İttifakı iyi yönetmiştir.
Yurt dışından ülkemize giriş yapan mültecilerin toplumumuzun dinamiklerini bozması, ahlaki çöküntüyü de beraberinde getirdi. (Mütedeyyin ve muhafazakar olan İstanbul Fatih semtinde bile gece 01:00 – 02:00 sularına kadar kafeler gençlerle dolu. Ne babası oğlunu ne anne kızını merak etmiyor, gençler gece yarılarına dek kiminle düşüp kalkıyor bilinmiyor.)
Yine Fatih’in yerlisi sağındaki ve solundaki komşusunu tanımıyor. Asırlık mahallelerde bir yabancılaşma kendini belli eder oldu. Kiralar 2000 tl’nin üzerinde… Yerli vatandaş zaten bu rakamlara buralarda oturamıyor. Milli ve yerli dediklerimiz ekonomik sebeplerden şehirlerin dışına çekildi. İthal ettiklerimiz metropollerin göbeğine oturdu.
Güneydoğu’da kadınlar kocalarını yurt dışından gelen kadınlarla gayri meşru ilişkiye girdiği için boşar oldu. Babası belli olmayan çocuklara her gün bir yenisi ekleniyor. Hani derler ya “Bir ülkenin erkekleri nasılsa toplum yapısı da işte öyledir” Erkeklerimizin yüreğinden imanı ahlakı söküp alıyorlar. Ahlak ve iman yoksunu olanlar da toplumu kendileri gibi dizayn ediyor. Günden güne eriyoruz. Gündelik hayatımızda “Önce Ahlak ve Maneviyat” düsturunun lafta kaldığı uygulamalarla her gün karşılaşır olduk.
Kibir, şımarıklık yolsuzluk iddiaları her geçen gün artması
Atama ve görevlendirmelerde ehliyet ve liyakatten çok yandaş ve kayırmacılığa kaçılması, İltimas ve adam kayırmacılığın alıp başını gitmesi, hak etmeyen insanlara olmadık devlet görevlerinin teslim edilerek liyakat ilkesinin cüretkârca harcanmış olması
Dava şuuru ile gerçekte ilgisi olmayan ve tek gerçek derdi kazanacağı dünyalık olan birtakım muhteris kişilerin ahbap çavuş ilişkisiyle hak etmedikleri yerlere getirilmesi
Sıfır atık projesi kapsamında derelere, denizlere fabrikalardan atılan zehirli atıkları görmeyip, doğayı koruma bahanesiyle fakir fukaradan poşet parası alınması
Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) ve kentsel dönüşüm mağdurların feryatlarına kulak tıkanıp çözüm bulunmaması,
Yuvalar paramparça olurken 2002 İstanbul Sözleşmesi kapsamındaki hükümlere uyularak hükümetin boşanmalarda ara buluculuk yapmayıp sessiz kalması.
Adı milli fakat kendisi ithal olan 2002 “İstanbul sözleşmesi” adı altında dini yapımıza örf ve adetlerimize uygun olmayan maddelerin toplumumuza dayatılması
İki Milyon nafaka mağdurun görmezden gelinmesi, çocuk icrası, nafaka ve velayet sorunlarının çözülememesi
Zinanın suç olmaktan çıkarılması, çocuk tacizlerinin, kadın ve çocuk cinayetlerinin artması, bu durumun medya organlarında teşvik edilircesine yayınlanmasına ses çıkarılmaması ve bu suçların cezasız kalması ya da suçun karşılığı olmayan cezaların verilmesi
En başta yola çıkılanların, yolda bulunanlara değiştirilmesi
İlk çıkarken yol azığımız olan samimiyet ve dava şuurunun yerini menfaat, yalakalık, iş takibinin alması
Hareketin asıl omurgasını oluşturan İslamcılık fikriyatının terk edilerek İslamcıların dışlanması
Bazı Bakanların döneminde tüm cemaatlerin kıskaca alınıp, küstürülmesi
Bugün bile ‘FETÖ’ye yakın isimlerin hala aday gösterilebilmesi
ADD’ye bile kurban organizasyonu verilirken, kendilerine oy vermiyor diye bazı cemaatlere kurban izninin verilmemesi, bu gibi uygulamalarla kimi cemaat mensuplarının küstürülmesi
“Dini Güncelleme” sözlerinin maksadını aşacak biçimde algılanarak büyük tepki toplaması
Ayasofya ile alakalı ilk açıklamaların tepki çekmesi
Medyanın ezici çoğunluğunda köşe kapanların gazeteciliği bırakıp trollük yapması, İktidara yalakalık yapacağım, yaranacağım diye aleni yapılan yanlışları bile yazmaktan söylemekten çekinerek adaletten ayrılması, bu tavır ile de halkın güvenini yitirerek muhalefete puan kazandırması,
Bazı Bakanların Bakan gibi değil de kabadayı tarzı bir söyleme sahip olması, kendileri dışındaki herkesi hain ilan etmesi
İçeriden ve camiadan gelen en ufak eleştirinin bile hainlik, teröristlik ya da gaflet yaftası ile adlandırılması, dostça eleştiri ve uyarıların dahi ağır ithamlarla karşılık bulup, böylece menfaat için gelen yalaka isimlerin etrafı doldurması, bu şakşakçıların dalkavukça sözlerinin ördüğü duvarlar nedeni ile adil ve dürüst kişilerin yaptığı hakperest eleştirileri sorumlu mevkide bulunanların duyamaması
Eleştirel yazıp çizenlerin işten atılması,
İsrafın artması
MHP’nin aslında Milli Görüş ve Ak Parti çizgisi ile uzlaşmayacak kimi söylemlerinin Ak Parti’yi esir alması,
Ak Partiye mubah görülenlerin başkalarına haram sayılması..
Arap Baharında yanlış yerde durulması, Libya, Suriye politikasının baştan sona problemli olması, zikzaklar çizilmesi
ABD’ye hem terör destekçisi denilip hem de15 Temmuz dâhil onca ihanetine rağmen dost ve müttefik yakıştırması yapılarak hala “ABD ile çalışmak istiyoruz” gibi sözler sarf edilmesi..
Bazı çevrelere şirin görünme sevdasıyla birikimi olan alimleri/oluşumları itibarsızlaştırma oyununa gelinmesi
Aileyi yüceltmek ve korumak yerine (bilerek/bilmeyerek) boşanmayı özendirecek, aileyi zayıflatacak düzenlemelerin yapılması hatta bazı Bakanların ailedeki bu çözülmeyi besleyecek bilinçsiz açıklamalar yapması,
Üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisine yönlenmesi, var olan tesislerin satılması, bunların yerine bolca stat gibi tartışmalı yatırımlar yapılması,
Son olarak en önemlisi de yukarıdaki sıraladığımız ve böyle giderse toplumca bizi felakete sürükleyecek uygulamaların tamamının dış güçlerin sinsice, haince tasarlayıp kurguladıkları ve içimizdeki beyinsizler yolu ile adım adım fiiliyata geçirilmekte olan bir eylem planı olduğunun hala görülemiyor olması,
 

İçine düştüğümüz bu badireden çıkış yolu mu dediniz. Sıraladığım maddelerin tam tersini yaparak 1994’deki “öze dönmek” bunun için de tekrar “pişmek” tekrar “olmak.”

Bizi biz yapan değerleri yeniden hatırlamak…

Geride bıraktığımız yerel seçimlerin kolay kolay unutulacağını tahmin etmiyorum. Zira yolsuzluğun usulsüzlüğün haddi hesabı yok desek yeridir. Birileri yanlış olduğunu bile bile yaptığı usulsüzlük ve yolsuzlukların açığa çıktığında yanacaklarının, hayatlarının kararacağının farkında olarak kendini topun ağzına koyup fitilini ateşleyecek kadar en azından faturayı üstlenme cesaretine sahip gözüküyor. Ama bir başka grup daha var ki onlar görevli oldukları sandıklara dahi sahip çıkamayan, 10 dakikada bir sigara molası veren, ekmek arası kavurma yok mu, yanında ne içeceğiz sefilliğinde debelenen dava yoksunu hedefi olmayanlar silsilesi

Her şeyden önce dava duygusu olmayan, hizmet sorumluluğu taşımayan, mazlumun hakkını zalimden almayı bir numaralı vazifesi olarak göremeyenler ile bu yolculuğun yapılamayacağını bu seçimde yenilen şefkat tokadı ile bir nebze görebilmiş olmayı umuyorum.

Aslında bu seçimin sonuçları,  tarihin büyük akışında Allah tarafından insanlığa hizmet edebilmeleri için kendilerine güç ve iktidar bahşedilenlerin Allah’ın kendileri için apaçık çizdiği dosdoğru yol dışına çıkma eğilimleri göstermeye başladıklarında başlarına gelebilecek olanın bir işaretidir sadece. Başlarına gelmesi muhtemel olan henüz gelmemiştir. Musibetin gelip gelmeyeceği ve cömertçe sunulan fırsatın elde kalıp kalmayacağı neye mi bağlı dersiniz:

Bundan sonra adaleti gerçek anlamda tesis edip edemeyeceklerine, Hak çizgide emaneti dosdoğru taşıyıp taşımayacaklarına ve emaneti şahsi ikbali için isteyenlere değil de Ümmete hizmet şuuru ile talep edenlere yani gerçek sahiplerine verip veremeyeceklerine göre bir kader çizgisi onları bekliyor olacak.

Ezcümle bu çözülme gibi gözüken gelişmeler bize bir çözümü işaret ediyor. Adalet gömleğini kendi aleyhimize bile olsa asla çıkarmamak ve emaneti liyakatli olana vermek, beytülmali kendi haremi gibi namusu bilmek.

Biliyorum sizler olumsuzlukları sıraladığımda “Şu da var, bu da var” dediğinizi duyar gibiyim. Şunu belirteyim ki, yazacak o kadar negatif durum var ki birçoğunu da bilerek yazmadım. Çünkü bize biz lazımız. El ele verip ayrıştırmadan, kardeşinin ayıbını yüzüne vurmadan, hatta yanlışını kapatarak, geçmişte yaptığımız hatalardan ders alıp bir daha yapmayarak, dostluk ve sevgi ile geleceğe emin adımlarla kol kola yürümemiz gerek. Şunu artık tarihten gelen tecrübelerimizle çok iyi biliyoruz ki; üzerimizde hesap yapanlar; Solcuyu, İslamcıyı, Komünisti, Kemalisti, Aleviyi, Sünniyi hep üst akıl parçalayıp bölüp yutarak kullanıyor ve bize karşı kullanıyor.

Oyunları anlayan, kendini kullandırmayan, Hakka Hak, Batıla zail diyen bir nesil gelecek ümidi ile..

İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allah’ım (Amin)

Selam ve Dua ile Allah’a Emanet Olunuz..