İşte, "Enes bin Malik kimdir? Enes bin Malik nerede doğmuştur? Enes bin Malik ne zaman doğmuştur? Enes bin Malik nasıl Müslüman olmuştur? Enes bin Malik nasıl hicret etmiştir? Enes bin Malik nasıl evlenmiştir? Enes bin Malik’in cesareti, Enes bin Malik’in hayatı, Enes bin Malik’in vefatı…" sorularının cevabı...

ENES BİN MALİK KİMDİR?

O Gün Medine, Kâinatın Efendisini karşılamaya hazırlanıyordu. Yedisinden yetmişine herkes sokaklara dökülmüştü. O zamana kadar görülmemiş bir sevinç ve heyecan dalgası her tarafı kaplamıştı. Medinelilerden bir grup, misafirlerini şehrin dışında bekliyordu. Çocuklar neşe içinde koşuşuyor, yaşlılar heyecanla söyleşiyordu. Herkes Mekke'den gelecek olan aziz misafiri sabırsızlıkla bekliyordu. Hz. Peygamber (a.s.m.) ufukta görününce, hemen birkaç çocuk şehirdekilere müjdeyi vermek için koşturuldu. Bunların arasında sekiz dokuz yaşlarında sevimli bir çocuk olan Enes de vardı.

ENES BİN MALİK’İN HAYATI

Enes'in annesi Birinci Akabe Biatında Müslüman olmuştu. Kocası Mâlik, Hicretten evvel vefât etmişti. Ümmü Süleym ismindeki bu hanıma Medineli zenginlerden o zaman henüz Müslüman olmamış bulunan Ebu Talha talip oldu. Ümmü Süleym ise Müslüman olmadığı takdirde teklifini kabul etmeyeceğini söyledi. Ebû Talha bu şartı kabul ederek Müslüman oldu ve Enes'in annesiyle evlendi. Böylece Enes baba hasretini biraz olsun dindirmiş oldu. Bir müddet sonra âilesi Enes'i Resulullahın hizmetine verdi.

Böylece başlayan beraberlik, Resulullahın bekà alemine irtihâline kadar devam etti. Hz. Enes son ânına kadar Resulullahın hizmetinde bulundu. Onun bir çok sırrına vâkıf oldu. Öyle ki Resulullahın sadık bir sırdaşı haline geldi. Hz. Enes bununla ilgili bir hâtırasını şöyle anlatır:

"Çocuklarla oynuyordum. Resul-i Ekrem oraya geldi. Selâm verdi. Sonra beni bir işe gönderdi. Kendisi de bir duvarın gölgesine oturup bekledi. Ben gelip neticeyi bildirdim. Sonra dönüp eve gittim. Annem bana niçin geciktiğimi sordu. Resulullahın beni bir işe gönderdiğini söyledim. O işin ne olduğunu sordu. Ben bunun sır olduğunu, söyleyemeyeceğimi ifade ettim. Annem benim bu hareketimden çok memnun olarak şöyle dedi:

"Oğlum, Resulullahın sırlarını saklamaya devam et."

Hz. Enes, Resulullahı çok sever, ona hizmet etmekten büyük bir huzur ve lezzet duyardı. Sabahları herkesten önce kalkar, Peygamber mescidine giderek Resulullaha hizmet ederdi. Resulullah oruca niyetlenecekse sahur yemeğini hazırlar ve sahurdan sonra da onunla sabah namazını kılardı. Zaten Hz. Enes, yüce Peygamberimizin hizmetine girdikten sonra her gün sabah namazlarını Resulullahla birlikte kılma saadetine ermişti.

Resulullah da bu sevimli hizmetkârını çok sever, ona dâimâ duâ ve ikramda bulunurdu. Bir defasında Hz. Enes'in annesi Ümmü Süleym (r.a.) Resulullahtan Enes hakkında mal ve evladının çok olması için dua etmesini istemişti. Hz. Peygamber de, "Allah'ım, onun malını ve evlâdını çoğalt, ona verdiklerini bereketlendir," diye dua etmişti. Bu duanın kabul olunduğu Hz. Enes'in sonraki hayatında açıkça görülmüştür. Bereketli bir ömür süren Hz. Enes'in çok sayıda evladı olmuştu. O kadar ki, sağlığında iken, yüz kadar evladını kendi elleriyle toprağa verdiğini söylemiştir.

Peygamberimiz Hz. Enes'i çok sever, zaman zaman tavsiyelerde bulunurdu. Bir defasında ona hitaben şöyle buyurdu:

"Evladım, kalbinde hiç kimseye karşı kötülük düşüncesi olmadan yaşamaya gücün yeterse yap. Evlâdım, bu benim sünnetimdendir. Kim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur. Beni seven kimse de Cennette benimle beraberdir."

Resulullah (a.s.m.) başka bir gün ise, "Evlâdım, evine girdiğin zaman selâm ver. Senin ve ev halkın için berekete sebep olur" buyurdu. Uzun yıllar Resulullah ile birlikte bulunması sebebiyle Sünnet-i Seniyyeyi çok iyi bilen Hz. Enes, kendi hayatında da Sünneti en güzel şekilde yaşadı. Her hareketinde Resulullahı taklit etti. Peygamberimizin, "Şüphesiz ki üç nefeste içmek susuzluğu daha iyi giderici, zararsız ve sağlığa daha uygundur" buyurduğunu rivayet eden Hz. Enes, "Ben de üç nefeste içerim" diyerek sünnete olan bağlılığını ifade ederdi.

Hz. Enes, hizmetinde bulunduğu on yıl içerisinde Peygamberimizin bir defacık olsun yaptığı bir iş için kendisine, "Bunu niçin böyle yaptın?" yapmadığı bir şey için de, "Bunu niye böyle yapmadın?" demediğini rivayet eder. Hz. Enes, Resulullahla birlikte bütün savaşlarda bulundu.

Bedir Harbine katıldığında henüz on iki yaşındaydı. Resulullah hayatta iken bir an olsun yanından ayrılmayan Hz. Enes, Dört Halife devrinde de mühim vazifeler yaptı. Hz. Ebû Bekir (r.a.) zamanında Bahreyn ahalisinin zekât borçlarını toplamakla vazifelendirildi ve bu vazifeyi en güzel şekilde tamamladı. Hz.Ömer (r.a.) devrinde kendisini fıkıh ilmine verdi. Basra'da yerleşerek etrafında toplanan talebelere ilim öğretti.

Bu esnâda, Hz. Ömer'in meşveret meclisinde de vazife yapmaktaydı. Hz. Osman ve Hz. Ali (r.a.) zamanlarında münâfıklar tarafından çıkarılıp körüklenen fitnelere karşı. Halkın da karışmasına mani olmaya çalıştı. Bütün mesâisini ilim öğrenmeye ve talebe yetiştirmeye hasretti. İçlerinde devrin halifelerinin de bulunduğu yüzlerce talebe yetiştirdi. Derslerine kendi çocukları da devam ediyordu. Onlar da itibar sahibi alimlerden oldular. Çok zengin olmasına rağmen Hz. Enes'in son derece sade ve zâhidâne bir hayatı vardı. Lükse ve dünya malına rağbet etmedi. Servetini fakirler ve bilhassa talebeleri için harcadı.

Namazlarını o derece dikkat ve huşu içinde kılardı ki, Resulullahın nasıl namaz kıldığını soranlara, Hz. Enes'in namazı örnek olarak gösterilirdi. Onun mümtaz vasıflarından birisi de hakperestliği, zulüm ve haksızlık karşısındaki cesâret ve gayreti idi. Zalimler karşısında hakkı söylemekten asla çekinmezdi. Nitekim meşhur zâlim Haccac bile onun bu vasfını bildiği için, ona zulmetmekten çekinmiş, hattâ derslerine devam edip, gönlünü almaya çalışmıştır.

Alim Sahabilerin ileri gelenlerinde olan Hz. Enes, 2286 hadis rivayet ederek "En çok hadis rivayet eden Sahabilerin" üçüncüsü olmakla şereflendi. Bu hadislerden birkaç tanesi şu meâldedir:

"Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir."

"Bir genç, yaşlı birisine hürmet ederse, yaşlandığında Allah da ona hürmet gösterecek insanlar yaratır."

"Mi'rac'a çıkarıldığım zaman, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırnaklayan bir topluluğa rastladım. Ey Cebrail, bunlar kimdir? diye sordum. İnsanların etlerini yiyen (gıybet eden) ve namuslarına dil uzatan kimselerdir dedi."

“Kimin düşüncesi âhiret olursa, Allah ona gönül zenginliği verir, işlerini kolaylaştırır. İstemediği halde dünya nimetleri de verilir. Kim âhireti unutup sadece dünyayı düşünürse, Allah da fakirliği onun gözleri önüne diker, işlerini darmadağın eder. Dünyada ise ancak kendisine takdir edilen kadar verilir.”

"Allah bir kulunun iyiliğini istediği zaman, cezâsını belâ ve musibetlere maruz bırakarak dünyada verir. [Böylece günahlardan arındırır.] Onun kötülüğünü istediğinde de, günahların cezâsını dünyada vermez, tehir eder. Tâ ki, Kıyâmet Gününde daha şiddetli çeksin.”

"İçinizden biri bir felâkete uğraması yüzünden ölümü temenni etmesin. Ölümü dileyecek hâle gelenler şöyle desinler: 'Ya Rab, hayat hakkımızda hayırlı olduğu müddetçe bizi yaşat. Hayat hakkımızda hayırlı olmadığı anda da ruhumuzu kabzet.”

Hz. Enes fıkıh ilminde de tanınan bir âlimdi. Teşkil ettiği ilim çerçevesinde fıkıh meseleleri üzerine içtihatlar da bulunmuş, müşkül sualleri cevaplandırmıştı.

ENES BİN MALİK’İN VEFATI

"Hâdim-i Nebevî [Peygamberin hizmetkân)" ünvanının sahibi olan Hz. Enes, yüzden fazla yer dolaştı. Peygamberimizden gördüklerini, duyduklarını Müslümanlara tebliğ etti. Hicretin 93. yılında yüz yaşını aştığı bir sırada, Bas ra'da vefat etti. Böylece burada vefât eden en son Sahabi oldu.

Allah ondan razı olsun.