Afrika’da AİDS’in yaygınlaştığı günlerdi! Avrupa’lı Hıristiyan bir misyoner, Mozambik'te cemaatine vaaz verirken, ülkede yaygınlaşan AİDS’ten kurtulmanın yollarından birinin "bakire kızlarla birlikte olmak olduğunu" söyledikten kısa bir süre sonra ülkede tecavüz olayları öyle artış gösterdi ki, bir kaç aylık kız çocukları bile tecavüze uğramaya başladı. Bu söylem öyle hızlı yayıldı ki; söz kendini ve söyleyeni aşarak gerçek tedavi yöntemi olarak algılandı.

Daha da korkuncu ise bu facia Afrika’nın bir çok bölgesine yayıldı. Bu rezil durumun önüne geçmek için bu defa, ‘’nasılsa çok nadir bulunuyor’’ düşüncesiyle birileri; "aslında albino bakirelerle birlikte olunca AİDS’ten kurtulunuyor!" saçmalığını ortaya attı. Albino bireylerin en çok bulunduğu Tanzanya'da çok kısa sürede aralarında bebeklerinde bulunduğu 63 kız çocuğu tecavüz edilerek öldürüldü. Öyle ki Albino’ların vücut parçalarının farklı hastalıklara iyi geldiğinden bahisle zengin olmanın da yöntemlerinden biri olduğuna da inananların sayısı her geçen gün artıyordu. Albino’ların bakireleri yetmiyordu artık! Tüm albinolar kaçırılmaya, tecavüz edilmeye ve vahşice organları kesilerek satılmaya başlanmıştı. Katledilenlerin sayısı İnsan Hakları Komitesi tarafından açıklandı. Kayda geçmeyenler hariçti tabi! Sayı korkunçtu!

Dahası da var! 

‘’Dini bir söylemmiş gibi başlayan ifadeler’’ üzerine eklemeler yapılarak öyle bir  yayıldı ki; Asya kıtasına sıçradı ve AİDS'li bir çok Çin'li, Kamboçya'ya geçerek Kamboçya'lı küçük kız çocuklarına tecavü etmeye başladılar! 

‘’Din adamları’’ her devirde ve her toplumda etkili olmuşlardır. Dilleri kimi zaman bıçak gibidir, insanı da keser katliam da yaptırır, Ekmeği de keser yoksula bölüştürür. Sırp papazların çentikleri kutsadığı görüntüler halen dimağlarımızdadır. Papa II. Urban haçlı seferlerini hangi mottoyla başlatmıştı hatırlayın! God Will’s İt! Tanrı böyle istiyor! 
Tanrı’nın çocukları, İsa’nın kuzuları önce dindaşları Ortodoks Bizans’ı yağmalamış ve kadınlarına tecavüz etmişti! 

Süreç 4 yıl sürdü! 

Ve 15 temmuz 1099’da Anadolu’yu yaka yıka geçerek Kudüs’e girdiler!

Önemli olan ‘’din adamının’’ neyi, ne zaman ve niçin söylediğidir.

Din ve Bilimin ‘’çelişkiler’’ barındırdığı iddialarıyla, ‘’deizm’’ tartışmalarının zirve yaptığı bir dönemde sn Diyanet İşleri Başkanı'nın Cuma Hutbesi’nde Eşcinselliğe Kur’an perspektifinden hatırlatmalar yapmasıyla LGBT lobisi ayaklandı! Erbaş, nasırlarına değil, damarlarına basıyordu! 
Ancak evine kapanmış ve ekonomik darboğaza girmiş, yarının kesinlikle ne olacağını bilmeyen sıradan vatandaşta Erbaş’a hak verirken diğer yandan da ‘’Ne oldu da şimdi hutbede eşcinseller konu oldu? O kadar mesele varken bu da nerden çıktı?’’ diye içten içe soruyordu!

Ali Erbaş'ın hutbeden söyledikleri kesinlikle doğruydu. Bu, onun değil Allah'ın sözleriydi. Kur’an ayetlerini okuyordu! Tartışılamazdı ama neden EŞCİNSELLİK şimdi hutbede konu ediliyordu? 

Oysa en galiz saldırıları yapıyorlar, ezanları ıslıklıyorlarken, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği krizleri, kadının beyanı tartışmaları varken ve halen de sürerken güçlü tepki verilmişmiydi ki?
Sayın Başkan’a biz, ‘’şu konuyu seçip konuşmalıydın’’ diyemeyeceğimize göre yine de ‘’seçtiği konu ve zamanlama doğru muydu?’’ diye soranlarda çıkacaktır! 

Korona üzerinden; ‘’bir doktorun yaptığını yüzbin imam yapamadı! Bu imamlar ne işe yarar?’’ şeklinde kin ve nefret söylemlerine şahit olmuş ve "yüzlerce İmam Hatip Okulu bir şişe kolonya etmedi" diyenlerin gürültülerine kulaklarımız maruz kalmışken, dini değerlerimize tabi ki özel bir önemle sahip çıkacaktık! Hele de Diyanet İşleri Başkanı’ına!

Ama ortada bir paradoks vardı! Bu ve benzeri tartışmaların olduğu bir dönemde, sanki ‘’her şeyin sorumlusu eşcinsellermiş!’’ algısı oluşturacak malzemeyi bulanlar, bunu fırsata dönüştüreceklerdi! Öyle de oldu! 

Ve bu durum tehlikeli bir tartışmaya kapı aralamış görünüyor!
Tehlikeli diyorum! 
Neden mi?

Hatırlarmısınız?

Merhum ve şehid Mursi döneminde ‘’derin Mısır polisi ve sözde Mursi yanlısı bir takım gençler’’ ne olduysa birden eşcinsel avına çıkmışlardı. Eşcinselleri İnternet sitelerinden tuzağa düşürmeye, alenen sokaklarda şiddet uygulamaya ve hatta öldürmeye başlamışlardı.

Oysa Mübarek döneminde de eşcinsellik suçtu ve hapisle cezalandırılıyordu.

Fakat durum bu kez farklıydı! Cinayetler işleniyor ve bu cinayetleri ‘’birtakım sözde din adamları’’ teşvik ediyorlardı. Hem de Kur’an'dan ayetlerle. Bu ‘’sözde din adamları, Kuran'ın emirlerini söylüyorlar, ne var bunda" diyerek savunuluyordu birileri tarafından. Tamam da Mısır’ın beka sorunumuy du eşcinsellik sorunu?

O günlerde 130 eşcinsel Mısır’da öldürüldü. Kimi eşcinseller ne gariptir ki ‘’İhvan'ın binalarının’’ çatılarından atıldı. Yüzlercesi ağır işkenceler gördükten sonra polise teslim edildi ve hapse atıldı. Mursi kendisine bu olaylar nasıl istihbarat edildi ise büyük oyunun ilk aşaması olan bu olayları görmesi engellenerek sadece kınamakla yetindi ve hiç bir soruşturma ‘’açtırmadı.’’

Eşcinsellere Şiddet, dünya çapında Mursi'nin iktidarının sorgulanmasına başlangıç oldu.

Mısır'da birtakım şeyler oluyordu! Fas'lı bir imam tuttu hiç gündem de yokken "Bir erkeğin ölen eşiyle cinsel ilişkiye girebileceğine" dair fetva verdi! Toplumun her kesiminden tepki gelirken, Mursi yönetimi nasıl olduysa 14 aşındaki kızların evliliğini ve malum imamın fetvasını yasallaştırmaya kalkışmıştı, hatta Mursi’nin gelinen süreçte yaşananları anlaması engellenmiş ve: "Fetva bu, neden karşı çıkıyorsunuz?" diye tepki göstermişti. 

Aslında Mursi’ye bir tuzak kuruluyor ve aşama aşama hayata geçiriliyordu! Bu Mursi iktidarını sarsan eylemlerden biri dahaydı. Mursi çevresini kuşatan ‘’danışmanları’’ tarafından yanıltılıyor, olayın arkasında dönen dolapları göremiyordu. Bu olay üzerinden o fetvayı veren imam değil, Mursi'nin İslam anlayışı tartışılmaya başlanıyordu!

Bir takım sözde ‘’ihvancı’’ din adamları 9 yaşında kızlarla evlenilebileceğini açıkladı. Toplumun büyük kısmı Mursi'nin tepki vermesini bekledi. Mursi bu durumu pek umursamadı. Dünya da Mursi'nin Kadın haklarına bakışı sorgulanmaya başlandı.

Mübarek döneminde tecavüz olaylarına karşı otokontrol sistemi vardı. Turizm esnafının oluşturduğu Mısır’da "Baltacılar" olarak bilinen kişiler, tecavüz olaylarının engellenmesinde oldukça etkiliydi. Mübarek zaten tecavüzcüleri bekletmeden asıyordu.

Mursi döneminde ne oluyorsa birden gelişen olaylarla 45 Turist kadın tecavüze uğruyordu! ‘’İslami kurallara göre giyinmeyen kadınlar’’ artık toplu taşıma duraklarında bir takım mahfiller tarafından taciz edilmeye başlanmıştı! Hatta tecavüze uğrayanlar oluyordu! Mursi bu duruma hiç bir şekilde müdahale etmediği gibi. Tacize uğramış olan bir kadın gazeteci için, "Kötü bir olay ama soruşturmaya gerek olduğunu sanmıyorum" dedi. Mursi yine yanıltılıyordu! Mısır’da ve Dünya da ise Mursi'nin Ahlakı tartışılmaya başlanmıştı!

Müslüman Kardeşler Parlamenterleri İnanç ve İfade özgürlüğünü kısıtlayan taslağı meclisten geçirdi. Ardından Kahire yakınlarındaki El-Khosous'taki Kırmızı Katedral saldırıya uğradı.
Luxor yakınlarında bir kiliseye yapılan saldırı sonucu 5 Kıptinin canlı canlı derileri yüzüldü.
Mursi saldırıyı kınadı ancak nedense bir el soruşturma emri verdirmedi. Mısır ve Dünya, Mursi'nin başka inançlara bakışını sorgulamaya başladı.

Mursi'nin de katıldığı bir konferansta yine bir takım ‘’İhvancı’’ delegeler, Şii karşıtlığı üzerine söylemlerle Mısır'daki Şii topluma karşı nefreti körükledi. Mısır ve Dünya, Mursi'nin mezhepsel bakış açısını sorguladı.

Halkı bu olaylarla bir kıvama getirenler fırsatı yakalamış ve Mursi karşıtlığıyla meydanlara çıkmışlardı! İlk zamanlar yumuşak tepki veren Mursi emniyeti ne oluyorsa daha sonra tüm bu olaylara karşı yapılan protestoları çok sert bir şekilde bastırıyordu. Mursi, Polisi ve İhvancı grupları protestocuların üzerine salıyordu. Aslında öyle gösteriliyordu! Kurumlara yerleşmiş Mısır’ın FETÖ’sü iş başındaydı! Muhalif gazeteciler bu dönemde hapse atılmaya başlandı! Mısır ve Dünya, Mursi’nin fikir özgürlüğü anlayışını sorguluyordu!
23 Mart 2013’te Gazeteciler ve muhalif politikacılar, bağımsız tv kanallarının bulunduğu Media City'deki bir oturum esnasında sözde ‘’Mursi yanlılarının’’ saldırısına uğradı. Oluşturulan algı şuydu: ‘’Mursi herşeyi Yargı, Polis ve İhvancı taraftarlarıyla çözüyordu.’’

Sina'da İsrail’e karşı İslami Cihad'a yer veriyordu Mursi! İslami Cihadcılar Mısır askerlerine ateş açınca Ordu, Batı'dan destek arayışına girince ne oldu dersiniz? Plan tıkır tıkır işliyordu! Ordu, istediği desteği Batı’dan hemen alıverdi. Son gün; Protestocular Tahrir meydanında Mursi aleyhtarı gösteriler yapmak için tüm bu yukarıda saydığım ''olaylardan dolayı'' toplanmışken, Polisin müdahalesinin yetersiz olacağı anlaşılmıştı. Ordu Tahrir meydanına geldi.  Mursi adına birileri Orduya, halka ateş etme emrini verdi. Ne oldu? ‘’Kahraman Abdül Fettah Sisi emre uymadı.’’ 
Batı'nın da desteği arkasındaydı ve Mursi'yi devirdi.
Hüsnü Mübarek rejimine karşı Adeviyye’de bir araya gelenler arasında Mısır’da ki liberaller, laik kesim ve İslamcılar vardı! Eşcinselllere saldırı, kadın haklarının tartışılması ve şiddetin artması, gazetecilerin hapse atılması, Mısır’da sistemin Din merkezli eksen kayması görüntüsü önce Liberalleri sonra laik kesimi ve sonra da muhafazakar kesimi Mursi’ye karşı öfkelendirdi! Onlar Mursi lehine meydan dan çekilince de Esma vuruldu!
Peki Mısır’da Ne değişti? 
Mısırda hala eşcinseller hapse atılıyor, Hrıstiyanlardan nefret ediliyor, kadınlara tecavüz ediliyor, muhalifler ve gazeteciler hapse atılıyor. Zulmün bini bin para! Ve o batı bunları hiç görmüyor!

Demek ki neymiş İsrail'in yanı başındaki ‘’en büyük düşmanı Mursi'ye’’ kurulan kumpasmış bütün bunlar?

Mursi'nin gelişmelerin bir çoğundan haberi bile yoktu. O’nu bu olumsuzlukları savunmaya iten sebep danışmanları ve  Mübarek yönetiminden kalan güvenlik teşkilatlarıydı. 

Derin Mısır’dı!

Nil kenarındaki yalılardan Mısır’ı, Mursi adına yönetmek isteyenlerdi! 

Hiç bir lider danışmanları ve güvenlik teşkilatı dışında bilgi alamayacağı gibi tavırda belirleyemezdi!

Bu gün ülkemize bakınca aynı kumpasları görmüyor musunuz?

Cumhuriyetin kurucu liderine durup durup alenen hakaret ediliyor. Hiç bir yaptırım yok imajı veriliyor. Erdoğan'ın Cumhuriyet'e bakışı sorgulanıyor. Muhalif ‘’gazeteciler’’ hapse atılıyor. tantanasıyla Erdoğan'ın fikir özgürlüğüne bakışı sorgulanıyor.
Muhalefetteki parlamenterler bile açıktan  sözde ‘’iktidar yanlısı gazeteciler ve AKP’li troller’’ tarafından tehdit ediliyor. Erdoğan'ın muhalefete bakışıyla demokrasi anlayışı sorgulanıyor.
Diyanet İşleri Başkanı Eşcinsellerle ilgili  ayet okuyor. Bugüne kadar hiç olmadığı kadar eşcinseller belirli ortamlarda tehdit ediliyor. Sarayında Bülent Ersoy'u ağırlamış Erdoğan'ın insan haklarına ve cinsiyete bakışı sorgulanıyor.
İBB Seçim kitapçığı nasıl oluyorsa  yardım paketlerinde ortaya çıkıyor, Sanki ilk kez basılmış gibi Alevi'lik gündeme geliyor. Erdoğan'ın mezheplere ve inançlara bakışı sorgulanıyor. 
Kamikaze yapar gibi Korona günlerinde Kanal İstanbul ihalesi yapılıyor. Erdoğan'ın rant peşinde olduğu tartışması ve algısı pik yapılıyor.
Hem sokağa çıkmanın yasak olduğu hem de sosyal mesafenin zorunlu olduğu bir günde 1 Mayıs korteji oluşturularak kasıtlı olarak kendini gözaltına aldıranlar, Erdoğan iktidarının işçi haklarına bakışını sorgulatmayı başarıyor.
Korona günlerinde, "seçim olsa oyunuzu kime verirdiniz?" diye PR araştırması yapılıyor. %34 sonuç alınıp halka açıklanıyor. Erdoğan'ın halk desteği masaya yatırılıyor.
Mahkumlara af getiriliyor. Dağ fare doğuruyor. 65 yaşın üstündeki bir vatandaş sosyal medyada beğendiği yayınlardan dolayı gözaltına alınıyor. Erdoğan'ın öfkesi tartışılıyor.
Vs vs.

Bütün bunları üst üste koyduğumuzda Mısır’da ki sürecin bir kopyasıyla karşı karşıyayız sanki! Mursi'nin başına gelenlerin aynısını görüyoruz. Sadece bir kaç taktik farklılığı var!
Açıkça söylüyorum. İktidar yanlısı ve muhalefette, bu tuzaklar üzerine faaliyet gösterenlerin akıl hocaları Mısır'da kim idiyseler, Türkiye’de de aynı mahfillerdir.
Dün, Nil kenarındaki yalılardan ahkam kesenler, bugün Boğaz’dan ahkam kesiyor olmasınlar!
Ve şimdi buyurun Türkiye’de bir kez daha darbe tartışılıyor.
Bu ülkede darbe; tankla, tüfekle olmaz artık. 
15 Temmuz'da bu ihtimali halk ortadan kaldırdı.
Gezi benzeri bir kalkışma olur ve tıpkı Sisi gibi davranırsa birileri ne olur?
Yani Erdoğan’a rağmen; kadını, demokrasiyi, mezheplerin özgürlüğünü, ekonomiyi, cinsiyet haklarını, gazeteciliği vs korumak için çıkarsa!
Ve iktidarın anahtarlarını teslim almak isterse?
Yanında kimler olur acaba?
‘’Bi daha 15 Temmuz olsun sokağa çıkmam’’ propagandaları yapılalı çok olmadı! Millet zihnen hazırlandı! Erdoğan’a 6284’den nafakaya, EYT’ye, İstanbul Sözleşmesine, Eşcinsellerin haklarına kadar bir çok konuda ağır ağır öfke biriktirdiler! 
Uyarıyorum! 
En can alıcı soruyla;
Bu kadar ihanete uğramış bir liderin Sisi’si kim olur?