Bilinen ilk AIDS vakası 1981'de ortaya çıktığından itibaren milyonlarca insan hayatını kaybetti. 1982'de daha yeni yeni ortaya çıkan hastalığın ilk adı GRID'di. Açılımı ise Gay Related Immun Disorder/Eşcinsellikle İlişkili Bağışıklık Sistemi Bozukluğuydu. Konuyla ilgili o dönem bir araştırma yazısı ortaya koyan Lawrence K. Altman dikkat çeken ifadeler kullanmıştı.

İşte Altman'ın 11 Mayıs 1982 tarihli yazısının tamamı:

Doktorların bir yıldan az bir süredir haberdar olduğu ve özellikle erkek homoseksülleri etkiliyor gibi görünen ciddi bir immün sistem hastalığı şu an en az 335 kişiyi etkiledi. Atlanta Hastalık Kontrol Merkezleri yetkililerine göre bu 335 kişinin 136 sı öldü. Federal sağlık görevlileri, bu hastalığın sessizce binlerce daha erkek homoseksüele bulaşmış olduğundan ve onları daha büyük hastalıklara karşı savunmasız bırakacağından endişeleniyorlar.

Bunların da ötesinde, bu immün system çöküşü (ki ilk başlangıcında bir çok çesit ciddi enfeksiyonlara ve hastalıklara davetiye çıkarıyor ve bunun benzeri bir reaksiyon Kaposi Sarkomu denilen ve nadir görülen bir kanser türünde de görülmüştü) bazı heteroseksüel kadınlarda ve biseksüel ve heteroseksüel erkeklerde de görülmeye başladı.

Yakın zamandaki bir kongre (ABD meclisi) toplantısında, Ulusal Kanser Enstitüsünden Dr. Bruce A. Chabner bu büyüyen problemin artık “tüm Amerikalıların Sorunu” haline geldiğini söyledi.

Hastalığa neyin sebep olduğu bilinmiyor. Araştırmacılar bu hastalığı AID (edinilmiş bağışıklık yetmezliği hastalığı) veya GRID (gaylerle ilişkili bağışıklık yetmezliği hastalığı) hastalığı olarak adlandırıyorlar. Fakat hastaların ezici bir çoğunluğu New York City’den (New York Eyaletinin bir şehri - 158 kişi). Diğerleri ise New York Eyaleti (10 kişi), New Jersey (New York Eyaletinin bir şehri – 14 kişi) ve California’dan (71 kişi).

Hastalıktan etkilenenlerin 13’ü heteroseksüel kadınlardan oluşuyor. Bazı erkek hastaların ise heteroseksüel ve genelde damardan enjeksiyon yöntemiyle eroin ve benzeri uyuşturucu kullanan kişiler olduğuna inanılıyor. Fakat, vakaların çoğunluğu birden çok cinsel partneri olan (ki bu partnerlerden bir kısmının kimliği anonim kalmış ve bilinmiyor) homoseksüel erkeklerde görülüyor.

Bethesda, Maryland’deki Ulusal Kanser Enstitüsüne ve Hastalık Kontrol Merkezlerine göre GRID epidemi seviyelerine ulaştı ve şu anki rakamlar sadece buz dağının görünen yüzünü yansıtıyor. İmmünolojik testlerden gelen ilk sonuçlar, federal sağlık yetkililerinin bir kısmını, binlerce homoseksüel erkeğin bağışıklık bozukluğunu edinmiş olabileceği ve gelecekte Kaposi kanseri, enfeksiyonlar ve diğer bazı hastalıkları geliştirme riski taşıdıkları gerekçesiyle korkutuyor.

Hastalık Kontrol Merkezlerinin Kaposi Sarkoması ve fırsatçı enfeksiyonlar görev gücü koordinatörü federal epidemolog Dr. James W. Curran bir kongre (ABD meclisi) konuşması esnasında GRID “hem acil bir kamu sağlığı meselesi hemde bilimsel öneme sahip bir meseledir” diyor. Fırsatçı enfeksiyonlar, bağışıklık sistemi hastalıklar veya ilaçlar tarafından zayıflatılmış kişiler hariç nadiren bir hastalığa sebep olurlar.

Ayrıca, insanların çektiği acıdan fazlası da var. Hastane ücretleri hasta başına 64.000 $’a ulaşmış durumda ve Dr. Curran’a göre eğer bu ücretler her tedavi için standart ise bu “ilk 300 hasta için ortalama sadece hastane ücretleri için 18 Milyon $ ödeneceği anlamına geliyor”.

Uzmanlar şu anda GRID’I bir nevi zaman ayarlı immünoloji bombası olarak görüyorlar. Eğer o bir kere insan vücüdunda gelişirse, hastalık bilinmeyen bir zaman dilimi boyunca sessiz kalabiliyor fakat sonra ileride bir zamanda aktifleşip Kaposi Sarkoması, fırsatçı enfeksiyon veya sözde oto-immün hastalıkları ortaya çıkarıyor.

Daha da kötüsü, hiç kimse bir immün system hastalığının ilerlemesi tersine çevirilebilir mi emin değil. Birçok hasta zatürre veya başka hastalıkları atlatabilse bile, bir başka hastalığa yenik düşüyor veya Kaposi Sarkoması ve benzeri bir ölümcül kansere yakalanıyor.

‘DOĞAL’ BAĞIŞIKLIK BASKILAYICI

GRID bağışıklık sisteminin steroidler ve diğer bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçlar aracılığı ile tedavi edilmesini zorlaştıran yetmezliklerini temsil ediyor. Aynı problem, böbrek nakli sonrası vücudun organı reddetmemesi için bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaç kullanan hastalarda da görülüyor. Bağışıklık sisteminin baskılanmasının bir sonucu olarak vücut özellikle de normalde hastalığa sebebiyet vermeyen enfeksiyonlar başta olmak üzere birçok probleme karşı savunmasız hale geliyor.

Ancak, GRID, hastane enfeksiyonlarının aksine, serbest yaşayan bir grup insanı etkilemesi yönünden doğal olarak ortaya çıkmış ilk bağışıklık sistemi baskılayan salgın olma özelliğini taşıyor. Bağışıklığın baskılanma seviyesi olağanüstü düzeylerde. Bilimsel dergilere ve uzmanlarla yapılan ropörtajlara göre, bağışıklık sisteminin baskılanma seviyesi, bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanan hastalara kıyasla inanılmaz düzeyde yüksek.

O uzmanlar, an itibariyle, GRID’in geçen yıl ilk kez toplumun dikkatini çektiği zamanda bilinenlere kıyasla çok daha fazla hastalıkla ilişkili olduğunu ortaya koyuyorlar. Bu hastalıklar göz hasarlarını, kelebek hastalığını, idiopatik trombositopenik purpurayı, bazı anemi türlerini ve anüs, dil ve Burkitt lenfoması gibi kanser türlerini içeriyor.

Doktorlar ayrıca pek çok genelleştirilmiş tüm vücut boyu lenf bezi şişmesi, kilo kaybı, ateş, pamukçuk, ağız ve boğazda görülen mantar enfeksiyonlarına rastlıyorlar.

An itibariyle, epidemologlar bu durumun grip veya kızamık gibi insandan insana yayıldığına dair bir delil bulmadılar. Bu nedenle, halkın bir epidemiden korkmasına gerek olmadığının söylüyorlar.

BİRÇOK SEBEBİ OLABİLİR

Ulusal Kanser Enstitüsünden Dr. Arthur S. Levine’e göre hastalığın gelişimi risk faktörlerinin toplanmasından kaynaklanıyor. Birçok uzman eğer enfeksiyona sebep olan bir canlı varsa, bu organizma tek başına hastalığın sebebi değildir, muhtemelen uyuşturucu gibi diğer faktör(ler) ile birlikte etkili oluyordur diyor.

Hastalık Kontrol Merkezlerinden epidemologlar yaş ve diğer karakteristik özellikleri aynı olan fakat immün sistem hastalığı olan ve olmayan homoseksüel erkekler üzerinde araştırmalar yaptı. Araştırma sonuçlarına göre, 130’dan fazla risk faktörü test edildi ve hastalığa yakalanmış homoseksüel erkeklerin ortalama yaşam boyunca sahip oldukları cinsel partner sayısı 1160 iken yakalanmamış homoseksüel erkeklerde bu sayı 524 idi. Araştırma aynı zamanda GRID hastalarında daha fazla miktarda cinsel uyarıcı ve uyuşturucu kullanımı tespit etti.

Epidemologlar, hastalığın hastaların ailelerine, hastalıkla ilgilenen doktor ve araştırmacılara grip gibi insandan insana bulaşmadığını tespit ettiler.  

Kaposi Sarkoması ilk kez 1872 de Romanya’da tespit edildi. Yakın zamana kadar, bu hastalık ABD de yaygın değildi ve genelde nadiren İtalyan veya Yahudi kökenli bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaç kullanan yaşlı hastalarda görülüyordu. Genelde erkekleri 15:1 oranında daha fazla etkiliyor ve yavaş gelişiyordu.

Fakat, son zamanlarda, Kaposi Sarkoması genç Afrikalılarda yaygın bir biçimde görülmeye başladı. Ekvator Afrikası’nda, bu kanser türü, tüm kanserlerin yüzde 9 una tekabül ediyor ve bazı bölgelerde ABD’ye kıyasla 100 kat yaygın görülüyor. Hastalık Afrika’da homoseksüellerle bağlantılı değil fakat yüksek görülme sıklığının sebepleri de bilinmiyor.

Ülkemizdeki bu yeni türdeki Kaposi Sarkoma’sı ise genelde hızlı gelişiyor ve ölümcül. “Belli bir antikanser ilaç kombinasyonuyla tedavi edilen hastaların sadece yüzde 15’i herhangi bir iyileşme belirtisi gösteriyor, fakat Afrika’da bu oran yüzde 90 tamamen iyileşme şeklinde” diyor Dr. Levine.

Fakat kanser hastalarını öldüren sadece kanser değil. Pek çok hastada ayrıca sıklıkla pnömokistik carinii pnömonisi denen ölümcül parazit enfeksiyonları gelişiyor. Şu ana kadar bu pnömoni sadece lösemisi ve diğer kanser türleri olan hastalarda kemoterapinin bir sonucu olarak ağır depresyondaki bağışıklık sisteminde tedavi karşıtı bir komplikasyon olarak gelişiyordu.

Diğer hastalar ise, sitomegalovirus enfeksiyonuna veya taksoplazmoz denen bir mantar enfeksiyonuna yenik düşüyorlar. Değişik zincirlerdeki genetik mesajların kıyaslanabildiği sofistike moleküler biyoloji testlerine göre, bilim adamları hastalığın yeni mutasyona uğramış bir gen sonucu oluştuğuna dair bir delil bulamadılar.

Fakat, GRID hastalarında teşhisi konulan hastalıkların listesi uzun ve bazı organizmalar o kadar olağandışı ki en deneyimli enfeksiyon hastalıkları uzmanları bile bunlara benzer vakaları daha önce tedavi etmemişler. Bunların en yenisi kriptosporidyoz, ki bu hastalık doktorlardan çok veterinerlere tanıdık gelir, çünkü bu hastalık geyik ve diğer memelileri etkiliyordu.

NEDEN ŞİMDİ VE DAHA ÖNCE DEĞİL?

Homoseksüelliğin yeni bir şey olmadığı düşünüldüğünde, en kafa karıştırıcı soru salgının neden geçmişte bir zamanda değil de şu an ortaya çıktığı.

Bilimsel araştırmalar çok çeşitli, fakat yine de bir çoğu virüslere, diğer organizmalara, ilaçlara veya bu gibi faktörlerin bir kombinasyonuna dayanıyor.

Nitrit bazlı uyuşturucu kullanan homoseksüellerde GRID daha sık ortaya çıktığından bazı araştırmalar 1960’lardan bu yana sokaklarda yaygın kullanılan uyuşturuculara odaklanıyor.

Fakat, nitrit bazlı uyuşturucular epidemolojik araştırmalar ile aklanmamış olsalar da, onları hastalığın sebebi olarak gösterecek bilimsel delillerde bir yandan çok güçsüz Dr. Curran’a göre.

Bazı uzmanlar bu hastalığın sperm ve sperm sıvısının kana cinsel yolla bulaştırılmasının bu hastalığı tetiklemiş olabileceğini savunurken, enfeksiyon ve ilaç/uyuşturucu reaksiyonları da hala muhtemel adaylar.

Ulusal Kanser Enstitüsü’nde fareler üzerine araştırma yapan Dr. Ursula Hurtenbach ve Dr. Gene M. Shearer, tek bir fare sperminin fare damarlarına enjeksiyonunun uzun süren ve esaslı olarak bazı immün sistem fonksiyonlarının baskılanmasına yol açtığını rapor ediyorlar.

Dr. Lawrence D. Mass, bir New York City doktoru, “yaşam tarzı anonim cinsel ilişkiler üzerine kurulu gaylerin eylemlerini çok ciddi bir şekilde gözden geçirmesi gerekecek” dedi.

New York Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Dr. Linda Laubenstein, bu hastalığın sebebinin bulunmasının ve onun sebep olduğu problemlerin önlenmesinin acil ihtiyacının altını çizdi. Dr. Laubenstein, ki kendisi geçtiğimiz yıl buna benzer 62 hastayı tedavi etmişti ve bu konudaki araştırmaları yönetiyor, bu durumu şu cümleyle özetledi: “Bu problem kesinlikle bitmeyecek”.