İşte Yarar'ın söz konusu yazısı:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

Sultan Süleyman’a ait olan bu söz bana, astım hastalığıyla ömür boyu boğuşan rahmetli babamı hatırlatır.  Hastalığının ağırlaştığı bir gün  , senin gibi bir kere derin nefes alabilmek için bütün servetimi verirdim demişti, sadece bir nefes, aynı Sultan’ın dediği gibi. Babamın hastalığı , onunla birlikte dünyanın önemli kliniklerini gezme ve benzer hastalıkların yol açtığı etkilerden kurtulmak için insanların neleri feda edebildiklerini gözlemleme fırsatı verdi. Bedel ödemeden aldığımız ve verdiğimiz o nefes, aslında servet verilecek kadar kıymetli. 

Hayatın karmaşası ve hızlı akışı  içinde kendimiz için çok kıymetli olan şeylerin değerini takdir etmeden yaşıyoruz, ta ki onu kaybedinceye kadar. Sıhhat bunların en başında geliyor. Peygamber efendimizin , kaybetmeden önce kıymetini bilmemizi istediği  temel konuların başında  sıhhatimiz geliyor . Emanet olarak aldığımız  bedenin sıhhatli olması , tüm dünyevi mutlulukların hatta ibadetlerin temeli. 

Apple firmasının kurucusu olan Steve Jobs, eminim hayatta kalabilmek için her şeyini verirdi ama milyarlarca dolarlık serveti ona sağlığını geri getiremedi, dünyanın gözü önünde eriyip  gitti , toprak oldu . 

Bir göz kaç dolar eder? Yada herhangi bir organımız, biraz düşünelim. Bizler, sağlıklı organlarımız kadar zengin, hastalıklı organlarımız kadar fakiriz.

Korana hastalığının getirdiği cihanşümul (global) anlayış bu oldu, hızla akıp giden yaşamımızda , durup düşünme zamanı. Derin düşünce diye açıklayabileceğimiz bir tefekküre ihtiyaç var. İnsanlık bu salgın bitince sinemadan çıkar gibi dağılacak ve ibret almayacaksa, belki daha da kötüsü gelecek. Daha önce ne SARS ne de MERS salgınındandan gereken dersi almıştık. Şimdi daha beteriyle karşılaştık, adeta dünya durdu . Elbette en sonunda herkes kaçtığı ölümle  yüzleşecek , yani mutlak kaçış yok, ama yaşam kalitemizi seçme hakkımız elimizde.

Hayatımızda değerli olduğunu düşünmeden aldığımız o güzel nefesi , içimize bolca ve bilinçli bir şükürle çekelim ve yavaş yavaş verelim. Böylelikle alabilmek kadar verebilmek gibi , iki nimete her nefeste sahip olduğumuzun şuuruna varalım.

Sonra bir bütün olarak, başımızdan topuklarımıza  kadar sayabildiğimiz tüm organlarımızı teker teker düşünelim  ve herhangi bir tanesinin yokluğu durumunda neleri kaybedeceğimizi düşünelim.  
Sıhhatli yaşam, yani bütün bu sahip olduklarımızın intizamlı çalışması ; arıza vermeden , her gün her saat her dakika her saniye, bir ömür boyu...Hastalığın , aslında ne kadar kırılgan bir canlı olduğumuzu gösteren bir şey olduğunu fark edelim . Tüm organlarımız çalışırken bir, en fazla iki tanesinin çalışmamasını, yani istatistiki olarak 

% 99.9999 organımız düzgün çalışırken % 0.0001  in çalışmamasını hastalık olarak tanımlıyorsak , aslında mükemmeli isteyen bir canlıyız demektir.

Tüm  organlarımız  için, onları bize veren ve irademiz dışında , gece gündüz sürekli çalıştıran Allah’a derinden şükür edelim, çok şükür edelim, her gün şükür edelim ve bunun yanında bizim seçimimiz olan ailemiz , dostlarımız , sevdiklerimiz, kaderin bir armağanı olalarak bize emanet edilen çocuklarımız, ülkemiz ve global  bir köye dönüşen dünyamız için bir şeyler yapalım : Harekete geçelim ! 

Öncelikle sahip olduklarımızın değerini  bilelim ve koruyalım: Kendimize bile bile zarar vermeyelim, bizleri hastalandıran yaşam şekillerinden, kötü alışkanlıklarımızdan, bedenimize zarar veren yiyeceklerden uzaklaşalım , ilişkilerimizi bozan , haksızlığa götüren hırslarımızdan  arınalım , paylaşım yapmanın ve veren el olmanın erdemine sahip olalım , çevremizi ve ilişkilerimizi kirletmeyelim , herkese ve inançlarına saygı gösteren bir anlayışla sosyal ilişkilerimize özen gösterelim , adaletin ve güzel ahlakın ilişkilerimizi düzenleyen ve birlikte huzur içinde yaşamamızı temin eden en önemli değerler olduğunu , önce kendimiz yaşayarak , örnek olarak ve sonra topluma hakim kılacak çalışmalarla ilerleyelim ve İktisat...

Bütün bunları yapmaya çalışırken İktisat nereden çıktı demeyin. Aslında doğduğumuz gün onla ilişkimiz başladı: bizi sardıkları o bezle. Hayatta bizi ilk saran şey, iktisadi bir faaliyetin neticesidir. 

O bezin macerası toprağa ekilen bir tohumla başladı. O tohumlardan yetişen pamuklar , işçilerin elleriyle teker teker toplandı ve balyalandı. İşçilerin balya balya taşıdığı pamuklar fabrikalarda ipliğe ve sonra da kumaşa dönüştü. Çiftçiler, işçiler, tüccarlar ve sanayaciilerin ortak çalışmasıyla  ve gayretiyle, elden ele geçen para ve mal transferiyle ortaya çıkan o güzel kumaş en sonunda doğum odasında seninle buluştu.‘ Hoş geldin dünyaya, son yolculuğun dahil seninle bundan sonra birlikte olacağım’ dercesine seni sarmaladı . Evet , hoş geldin dünyaya: hayatın boyunca ,sıhhat ve iktisat ayrılmayacak . Senin annenden içtiğin süt bile annenin yediği, iktisat zincirinin halkalarından geçen bir sürü ürünün bir hülasası. Hayatı iyi yaşaman için sıhhat , sürekli ve güzel yaşaman için iktisat lazım . Sen doğduğunda, en yumuşak, en temiz ve güzel kumaşlarla sarılman lazım, çünkü sarılmazsan , hastalanırsın ve hassas cildin yıpranır . Sen hayvan değilsin , doğal yaşam şartları sana göre değil , yeni doğan tay gibi 5 dakikada ayağa kalkamaz ,doğal derinle yaşayamazsın. Bundan dolayı senin daha üst bir bilgiye yani İktisat ilmine ve etkin uygulamasına ihtiyacın var.

Senin bedenin iktisadi faaliyetle süreklilik kazanır, korunur  ve güzelleşir. Doğduğun günden son gününe kadar sıhhatin ve iktisat, vazgeçilmez ikili olarak yol yürürler. İkisini de birlikte yürütmeyi , önce ailen bilmeli ve uygulamalı , sonra sen öğrenmelisin , yetişmiş bir birey olduğunda bunun ikisini bir arada yaşatmak ve dengesini kurmak İçin gayret göstermelisin. Sorumlu mevkilere gelirsen, topluma bu iki konuda, faydalı uygulamalar yapmalı ve onların var olan ve sürekli gelişen ihtiyaçlarına göre yeni modeller sunabilmelisin. Geçmiş asırlara kıyasla çok daha  iç içe geçmiş teknoloji İktisat ilişkisini iyi bilmek ve yönetmek zorundasın.İnsan ve çevreyi korumalı, en güzel şekilde yönlendirme , geliştirme ve yaşatma sorumluluğunu almalı ve sonraki nesillere bunu aktarmalısın. 

Sıhhat ve İktisat ilişkisi her daim bizlerle olacak, etle tırnak gibi ayrılmayacak, ayrılamayacak . Öncelik  sıhhatin olsa da, iktisat olmadan  hayatınız  güvensiz ve renksiz olacak; sürdürülebilir olmayacak. İktisadi durumunuz iyi , sıhhatiniz bozuk olursa da  hiç bir şey size tat vermeyecek; hayat size yük olacak. Kalbiniz ve tüm organlarınız  iyi çalışıyor ama  karnınız aç ise tüm vücudunuz  bundan huzursuz olacak. O zaman, dünyada mutlu ve huzurlu olabilmek için sahip olmamız gereken bu iki temel unsura sımsıkı tutunmalı, ayrılmazlık kaidesi gereği 

“Sıhhat ve İktisat birbirinden  ayrılamaz” demeli ve onları birlikte yaşatmalıyız.

Buradan bu zorlu günlerde ülkemizi yönetenlere de bir mesaj çıkıyor: Her kriz kendi riskleri ve potansiyel avantajı ile gelir.

Sıhhati koruyalım derken İktisadı, İktisadı koruyayım derken sıhhati kaybetmeyelim, daima dengeyi bulalım ve koruyalım. Korana ile mücadeleyi kazanan hatta bu mücadeleden kazançlı çıkan ülkeler, bu dengeyi başaranlar olacak .