Hâkimiyet; kayıtsız şartsız her yerde ve her zaman yetkisinde olan Allah (c.c)’ın sözü ve hükmü Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim’e kavuştuğumuz miladi 610 yılı, bütün bayramlarımızın tek kaynağıdır. Emperyalist Batı dünyasının, 15. yüzyılda Avrupa’da başlayan Rönesans ve reform hareketlerinden asırlar sonra analar günü, babalar günü, Dünya kadınlar günü, Dünya işçi ve emekçi bayramı vs. gibi bayramları yapmacık da olsa hatırlamaya başlaması, İslam’ın tüm dünya insanlığına en büyük hediyesidir. Çünkü batılı ilim adamları ve siyasilerin çoğu İspanya’daki Endülüs İslam Medeniyetinin etkisiyle bu hakların öncüsü olmuşlardı. Ve bu hakları elde ederken nice canlar verip, nice ocaklar söndürdüler. Çok ağır bedeller ödediler. Âmâ işgal, katliam ve sömürü huylarından asla vazgeçmediler. Başta Afrika olmak üzere sömürdükleri ülkelerin halklarını insan yerine koymayan, kadınlarına, çocuklarına varıncaya kadar acımasızca katleden vahşi batının katliamları, dünya anneler gününde de, kadınlar gününde de ve işçiler gününde de devam ediyor. Bu ikiyüzlülük içerisinde, bugünleri utanmadan ve sıkılmadan kutlamaya devam ediyorlar. Somali, Etiyopya, Irak, Afganistan ve sömürdükleri diğer ülkelerdeki ağlayan anaların, çocukların ve tüm sosyal haklardan yoksun işçi ve işsizlerin de insan oldukları ne zaman hatırlanacak? Devletlerin güçlü ve uzun ömürlü olmalarının en önemli şartlarından biri aile ve akraba bağlarının kuvvetlendirilmesi ile insan hak ve özgürlüklerine imkân sağlama gerçeğidir. Emperyalist ülkeler, yıllardır sömürdükleri ülkelerde işgallerle elde ettikleri yer altı ve yer üstü kaynaklarını pervasızca yemenin bedelini kendi içlerinde ağır ödüyorlar. Fakir ve yoksul bıraktıkları halkların ahı ve bedduası devam ettikçe barış, huzur ve mutluluğu asla yakalamayacaklar. Lüks ve israf tüketiminin neticesi akraba bağları koptu. Aile birliği paramparça oldu. Ve olmaya da devam edecek. Bu tehlikenin önüne geçmek için anneler, babalar günü, kadın hakları ve işçi bayramı gibi kutlamalara mecbur ve mahkûm oldular. İçimizdeki batıcılık hastalığına yakalanan çevreler de bu hakların kaynağının batı olduğunu zannettiler. Bu, tek dişi kalmış canavar Batı medeniyetinin ürünü, Kapitalizm ve Sosyalizm gibi Şeytani ideolojilerinin tuzağına düştüler. Kendi ülkemizde de 1 mayıs vs. günleri, efendileri gibi eğlence, aldatma, uyutma ve sömürme aracı olarak kullanmaya devam ediyorlar. Sermayenin emrindeki silahlı güçle kurdurulan ANASOLME! hükümetleri döneminde sıfır zamlı toplusözleşmelere imza atarak ve eşel mobil sistemine karşı çıkarak işçi ve memur kardeşlerimizin alın terlerini satan sendika ağaları hâlâ meydanlarda şov yapmaya ve milletin iktidarına karşı halkımızı kışkırtmaya devam ediyorlar. Ne acıki bir kısım halk yığınları hâlâ aldatıldığının farkında değil. Bugünkü iktidarın ezilenler adına getirdiği hayırlı ve faydalı adımları yargıya götürüp bozduran bu derin ve sivri sendika ve partiler değil mi? Senede yirmi bin fakir, yoksul, zeki Anadolu evladının özel okullarda, yatılı olarak bedava okumasını isteyen bu iktidarın kararını yargıda bozdurtup, yetim ve öksüzlerin sevinçlerini mateme çeviren bu sivri sendika patronları değil mi? Sadece inançları sebebiyle sorgusuz sualsiz işten çıkarılan işçi ve memur kardeşlerimizin feryatlarına kulak tıkayarak, sessiz kalarak zalim ve hainleri destekleyen bu sendika ve parti örgütleri değil miydi? Verdiği yüzde yüz kırk zamlarla ve eşel mobil sistemiyle her ay enflasyon oranında maaşlarının otomatik olarak artmasını sağlayarak işçimize, memurumuza, emeklimize, emekçimize, esnafımıza ve köylümüze bayram ettiren Refahyol iktidarını devirterek, halkımızın bereket bayramını mateme çeviren bu Ergenekon maşası sendikaları ve partileri değil mi? Hâlâ ne yüzle işçi bayramını kutlayabiliyorlar? Bu sendika ve partilere üye olmuş işçi-memur kardeşlerimiz ne zaman uyanacaklar? Tam 1400 yıl evvel “Savaş esirlerine yediklerinizden yediriniz” “Ana babanıza öf bile demeyiniz”, “Her insan için çalıştığının karşılığı vardır” Ayeti kerimeleri ile “Cennet anaların ayağı altındadır”, “Çalıştırdıklarınızın ücretini alın terleri kurumadan veriniz”

gibi Hadis-i Şeriflerle insan haklarını ve tüm çalışanların alın terlerini kutsal görerek koruma altına alan İslam Nizamının yılmaz taraftarları olamalıyız. Bu Rahmani Hakk yol varken, Şeytanın sol (sosyalizm) ve sağ (kapitalizm) yollarına sapanların aklına şaşırıyor ve kendilerine acıyorum. Başta kendi vücudumuz olmak üzere tüm insanların akıl, can, mal, namus ve nesil emanetlerine zulmü ve haksızlığı “Allah’a ve Resulüne ihanet etmeyin, sonra bilerek kendi emanetlerinize ihanet etmiş olursunuz” Ayeti Kerimesiyle kendisine ve Peygamberimize ihanet kabul eden Yaratıcımız Allah’ın ilkelerinin hakim olmadığı bir dünyada bayram değil ancak gözyaşı, sömürü ve matem vardır. Yarattığı kuluna Allah’tan başka kim merhamet edebilir ki? Kulunun hak ve özgürlüklerini Allah’tan başka daha iyi kim bilebilir ki? Din, ırk, mezhep ayırımı yapmaksızın tüm halkların haklarını savunan ve özgürlüklerin elde edilmesi mücadelesini yapmakta olan Rahmani çizgideki sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere ve bunlara destek verenlere selâm olsun. Allah (c.c) yar ve yardımcıları olsun...