Mevcut dünya düzeni, Osmanlı durdurulduğundan beri iki asırdır dünyaya huzur getirmemiştir. Modern dünyanın pozitivist bakışı, insanlığı, kan ve gözyaşına mahkum etmiş, sömürmek için de seküler ve konformist bir haz yaşamını dayatmıştır!

İnsan fıtratına uymayan bütün ideolojiler, sözde dinler, bütün dünya görüşleri, bütün felsefî ve eğitim sistemleri, bâtıldır! Bunlar ne ülkemize ne de insanlığa hiç bir fayda getirmemiştir! Getirmez de!..

Eğitim, Türkiye’de, bilinçli bir tercihle, yıllarca ideolojik bir aygıt olarak kullanılmıştır. Ülkemizi, modernleşmeye, teknolojik, sosyo-kültürel, ekonomik ve bilimsel alanda ilerlemeye değil, milli-manevi değerlerimizden uzaklaştırarak, Batı'ya ve kapitalizme kullanışlı bir pazar haline getirmeye hizmet etmiştir.

Batı paradigmalarıyla oluşturulan eğitim sistemi, bu coğrafyaya giydirilen bir deli gömleğidir. Batı merkezci anlayış, tüm çıktılarıyla, Batı’nın çıkarlarına hizmet etmiştir, böyle giderse de, kölelik derecesinde hizmet etmeye devam edecektir.

Bize “küresellik” maskesiyle cilalanarak sunulan tüm doktrinler, bizim kendi tarihimize, kültürümüze, milli-manevi değerlerimize ve insan merkezli kadim medeniyetimize yabancılaşmamıza sebebiyet vermiştir.
 

Ve emperyalistlerin; sömürge sistemlerini, yani zulüm kulelerini sağlamlaştırmaya çalıştıkları yeni dünya düzeni, dizayn edilmeye çalışılırken, ülkemizde de Milli Eğitim Bakanlığı, artık en fazla beklentinin yoğunlaştığı bakanlıktır.

16 yıldır iktidarda kalan AK Parti’den gerçekleştirmesi beklenen en mühim mesele, Milli Eğitimimizin gerçekten “Milli” hale gelmesini sağlamasıdır!

Milletten her türlü desteği alan iktidarın, milletin milli-manevi değerleri doğrultusundaki beklentilerini gerçekleştirmemesi için artık hiç bir mazereti de kalmamıştır!

Milli Eğitimde artık devamlı yapılagelen kadro ve yönetmelik değişiklikleri değil, bilinçli ve işe yarayan, dişe dokunan köklü sistemsel değişiklikler gerekmektedir.

Eğitim sistemimizin, vatan ve millet sevgisiyle dolu, irfan köklerine bağlı, hak ve özgürlüklere saygılı nesiller yetiştirecek bir sisteme acilen kavuşturulması, en mühim milli meseledir.
 

Büyük mütefekkir rahmetli Nureddin Topçu, “Bugün talebelik, artık ilim yolculuğu değil, diploma avcılığıdır” der. Bugün eğitimi ve öğrenciliği, ekonomik geliri yüksek meslekler edinmek için sadece diploma avcılığı olmaktan çıkarmanın zamanı neredeyse geçmek üzeredir.

Milli Eğitimimizde, ciddi ve köklü paradigma değişikliklerini gerçekleştirmediğimiz, “adalet” ve “merhamet” eksenli bir “medeniyet” tasavvuru geliştirip inşa edemediğimiz sürece, hakiki istiklâlimize kavuşamayız ve istikbale doğru emin adımlarla yol alamayız!

Sahneyi değiştirmeden yeni oyun kurmamız mümkün değil!

Yoksa yeniden şekillenen dünyada özne değil, nesne olmaya mahkûm oluruz.

Eğitimde tesadüfe yer yoktur!

Fiziki imkanlar ve araçlar bakımından altyapısı güçlendirilen eğitim sistemimiz, ruh ve felsefe olarak da milli ve manevi dokumuza uygun olmalıdır.

Artık eskiyi tekrarlama değil, yeniyi üretmemiz lazım! Rol modeller değişmeli! Kendi kültürümüzün ve toprağımızın değerleri örneklenmeli ve öğütlenmelidir!

Eğer bir değişim ve dönüşüm olacaksa, bu ancak, yüksek maneviyatla yetiştirilmiş öğretmenlerle, eğitim liderleriyle gerçekleşir! Fatihleri, Selahaddinleri, toplumsal değişim ve dönüşümün öncüleri olan, şuurlu kadrolar yetiştirir!
 

Müfredat ve ders kitaplarında da, milletin kendi değerlerinden beslenen değişikliklere acil ihtiyaç var! Vesayetçi ve totaliter anlayışları içeren, değerlerimizle çatışan müfredat programları ile ideal birey ve nesil yetiştirmek zordur.

Ders programları ve müfredat, yeniden düzenlenmelidir!

Kitaplarda bazı subliminal mesajlar var!

Kitaplarımızda verilen örneklemelere bakmak lazım; değerlerimiz mi öğretiliyor, yoksa Batı’nın köhnemiş, çağdışı, ilkel ve pagan değerleri mi öğütleniyor?!

Çocuklarımıza, insan emeğini sömüren ve inançlarımızın kesinlikle yasakladığı faizle ilgili problemleri soruyoruz hala!. Fakat zekat problemleri ve fitre problemleri çözdürmüyoruz!

. . .

Gözümüz, kulağımız yeni bakanda. Yeni bakanın yapacağı yeniliklerde!

Yeni Eğitim-Öğretim yılında yeni Bakanımızı da uyarıyoruz;
 

Hasretini çektiğimiz Milli Eğitim, şuursuz, ehliyetsiz ve davasız kadrolarla asla gerçekleşmez!

Dertsiz, çilesiz, beceriksiz insanlarla zorlu yolları aşamayız. İnsanlığa sılh-ü selamet, adalet ve merhamet sunacak bir medeniyet inşa edemeyiz!

Onun için atadıklarımızı da, seçtikerimizi de yeniden gözden geçirelim!

Ülkenin istikbali düşünülüyor ve vatansever, din ve millet sevdalısı, manevi değerlerle yetişmiş bir nesil isteniyorsa, yapılan yanlışlardan acilen dönülmelidir!

Yine büyük mütefekkir rahmetli Nurettin Topçu’nun manifestomuz niteliğinde bir sözü ile bitireyim yazımı:

“Biz bu topraklarda Allah ümidiyle gıdalanan devlet nizamına aşık Fatih'in çocuklarını arıyoruz!”