Karanlık Şubatların en soğuk ve puslu günlerinde nice bedeller ödeyerek ve en samimi duygularla ter akıtarak inşa ettiğimiz çatıların altlarını, dünyalık menfaat bağlamında hesabı olan ne kadar hergele varsa, 'davam var' diye, işgal etmişler!

Hesabı olanın, davası olur mu hiç?!

Derdi olanınsa, dünyalık hesabı olur mu?

Bizim derdimiz vardı, “bunlar”ınsa hesapları!

Biz, ellerimizle zor zahmet oluşturduğumuz o mübarek çatılara, davamıza, vatanımıza, milletimize, ümmete hizmete basamak olsunlar diye bakardık, sözüm ona nevzuhur “dava adamları(!)”, buradan nasıl nemalanırız, burayı nasıl sağarız, nasıl yağmalarız bakışı ile akbabalar gibi bizim çatıların altlarına üşüşüp doldurmuşlar.

Biz, dava için dünyalık menfaatlerimizden vazgeçerdik, “bunlar” menfaatleri için haysiyetten, ahlaktan ve davadan vazgeçiyorlar!

Bizim dilimiz zikirle ıslak, kalbimiz merhametle yumuşak, gözümüz tomurcuk tomurcuk yaşlı idi, “bunlar”ın dilleri çatal, kanları soğuk, gözleri hırstan insani bakışı yitirmiş vaziyette!

Biz, yufka yürekli ve aşk ehliydik, “bunlar” katı kalpli ve mantık ehli!

Biz, tercihlerimizde Hakikati önceler, Hakkı söyler ve tutardık, “bunlar”, menfaatlerini planlayıp, kazanacaklari şeylere göre konuşuyor, konumlanıyor ve taraf tutuyorlar!

Biz, yener, yenilir ama asla teslim olmazdık, “bunlar” pes etmenin kazançlarını hesaplıyorlar!

Biz, Halep’in, Bağdat'ın, Mısır'ın, Kudüs’ün Arakan'ın, Keşmir’in, Bosna’nın, Çeçenistan’ın derdi ile kıvranırdık, “bunlar” Paris’i, Londra’yı, Almanya’yı, İtalya’yı gezip tozma heyecanındalar!

Hadi “bunlar” böyle de; bizim dün yarı aç yarı tok, üstte yok başta yok olduğumuz halde, o çatıları yapmak için birlikte fedakarlık destanlari yazdığımız, acılarla dolu bedeller ödediğimiz karındaşlarımız var ya, işte onların da bazıları, bu muhteşem ruhu kaybedip evrim geçirerek seküler mutantlara dönüştüler. İçim acıyor, dilim daha fazlasını söylemeye varmıyor!.. Allah selamet versin.


 

Eskiden büyüklerimizden görerek “iyi insan”lara söylediğimiz saygı dolu sözleri, gösterdiğimiz hürmet dolu davranışları, insanlar şimdilerde "bunlara" söyler ve gösterir olmuşlar! Vah ki ne vah!

"Ayaklar baş, başlar ayak olmuş!" Yalancılar tasdiklenir, doğular yalanlanır olmuş! İyilere kötü, kötülere iyi denilir olmuş! Namuslulara  ahlaksız, ahlaksızlara namuslu muamelesi yapılır olmuş! Dava adamlarına deli, alçaklara dava adamı denilir olmuş! Vay halimize!

Allah cc ıslah etsin bizi. Gerçi nefsimizin ve toplumun ıslahı için insiyatif alarak dertlenmedikçe, Allah cc bizi ıslah eder mi bilemiyorum! Hakkın değil menfaatlerin ve "bunlar"ın tarafında durdukça Allah cc bize selamet verir mi, cevabım yok! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak etme Allah'ım!

Aah nerede, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen, asla kibirlenmeyen, gururlanmayan ve üstünlük taslamayan Rahman'ın has kulları, neredeler?

Dünya ve âhiretlerine faydası olmayan boş söz, tavır ve tutumlardan kaçınan, cahillerin, kendini bilmezlerin sataşmasına aldırış etmeden “Selam” diyerek geçip giden o hakiki dava adamları neredeler, gören, duyan var mı?

Günah işlediklerinde gönülden pişmanlıkla “Ey Rabbimiz, Bizden cehennem azabını uzaklaştır!” "Sen merhamet etmez ve bağışlamaz isen, muhakkak ki ben hüsrana uğrayanlardan olurum" şeklinde Rahman'a yakaran o güzel adamlar neredeler?

Yüce Rabbimizin kendilerine nimet olarak vermiş olduğu sağlığı, vakti, serveti israf etmekten kaçınan ve her nimetin bir gün hesabının sorulacağı bilinciyle Allah yolunda hiçbir fedakârlıktan geri kalmayan kahraman adamlar neredeler?

Her daim elif gibi dosdoğru olan, Sırat-ı müstakim'den bir an olsun ayrılmayan ve Allah’tan başka hiçbir varlığa boyun eğmeyenler neredeler?

Her türlü harama bulaşmayan, iffet ve haysiyetlerine halel getirecek, insan onurunu zedeleyecek davranışlarda bulunmayan, o güvenilir iyi insanlar neredeler?

Yalandan ve yalancı şahitlikten kaçınan, dillerini gıybet ve iftirayla zehirli bir ok haline getirmeyen o güzel ahlaklı, yüzleri nurlu abide şahsiyetler nereye kayboldular?

Geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satanlar ve kendisine ölüm gelinceye kadar insanlığın iyiliği için çıkarsız çalışanlar olmadan ne yeni bir medeniyet inşa edilir ne de Büyük Türkiye!

Bu yazdıklarımı da nefsim dahil, herkes üzerine alabilir:

"FE EYNE TEZHEBÜN?" / "BU GİDİŞ NEREYE?"