Seçim süreci adeta yıkıcı bir deprem gibiydi, ama geçti.

Fakat artçı sarsıntılar sürüyor. Her sarsıntı insanların zihinlerini, ruhlarını, dengelerini allak bullak ediyor. Bu yüzden ortalık çok karışık.

 ****

Siyasi tartışmalar sürerken terörle mücadele de devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Hakkari’de PKK’nın saldırısı sonucu dört askerimiz şehit oldu, aynı çatışmada altı askerimiz yaralandı. Allah ölenlere rahmet gazilerimize ise acil şifalar nasip eylesin…Acılı ailelerine, Allah sabırlar versin. 

****

Şehitlerden Yener Kırıkcı’nın Akkuzulu köyündeki cenazesine katılan Kemal Kılıçdaroğlu neredeyse linç ediliyordu.

İçişleri bakanlığının verdiği bilgiye bakılırsa Kılıçdaroğlu gerekli bilgilendirmeleri yapmamış. Bu nasıl olabilir…

Üstelik Şehidin ailesinin de bu katılımdan memnun olmayacağı kendisine iletilmiş. O halde daha temkinli olmak gerekmez mi? 

Şunu söylemek lazım ki bu vesile ile meydana gelen olaylar şehidimizin naaşına ve onun acılı ailesine karşı büyük bir saygısızlık olmuştur. Duyguların çok yoğun olduğu bu gibi anlarda siyasiler hassas davranmalılar. Şehit ailelerinin beklentileri saygıyla karşılanmalı. Artık şu şehit cenazesine gitme üzerinden çetele tutmalar da tarihe karışmalı. Tabi ki bu cenaze hassasiyetinin siyasiler için girilemez bölgeler oluşturma gibi bir riski var. Ancak illa gidilecekse tedbir elden bırakılmamalı.    

Öte yandan kimsenin bir başkasına fiziksel saldırıda bulunmaya da hakkı yok. Bir insanı linç etmeye çalışmak asla kabul edilemez. Mazur gösterilmeye çalışılamaz. “Onları sinirlendirecek ne yaptın denilerek” müsamaha gösterilemez. 

Bir ülkenin ana muhalefet liderinin, ülkenin başkentinde fiziksel saldırıya uğraması ve canını bir eve sığınarak ancak koruyabilmiş olması, neresinden bakarsanız bakın bir skandaldır.

Bu fotoğrafın Türkiye’nin ekonomisine de, sosyolojisine de olumsuz getirisi olacağını tahmin etmek zor değil.

ŞAŞIRILACAK BİR ŞEY YOK ASLINDA

Geçirdiğimiz seçim döneminde, “Hain, işbirlikçi, FETÖ’cü, PKK’lı, dış güçlerin maşası, bölücü” gibi sözler meydanlardan hiç eksik olmadı. “CHP’li il başkanlarının şehit cenazelerine alınmaması talimatı verdim. Bu kadar basit” sözleri devletin bakanı tarafından normal bir şeymiş gibi seslendirildi.

“Bize oy verirseniz kurutuluş beratınızı alırsınız…”

Bize oy verirseniz Ahirette size hesap sorulmayacak…”

“Vatan hainlerine oy vermektense, hırsızımıza oy verelim” bile denildi.

Toplumun bir kesimi ülkeyi parçalamayı amaçlayan din dışı bir düşman gibi lanse edildi. Ülkenin birlik ve beraberliği için tehdit olarak gösterildi.  

Eğer gördüklerimiz hayal değil ise, meşru muhalefet, siyaset kürsüsünden, manşetlerden, gazete köşelerinden, youtube videolarından alenen gayri meşru ilan edildi. 

Demek ki olaylarda şaşıracak bir şey yok!

Vatandaş, siyasetin ve medyanın mesajını doğru anlamış!

 “Rüzgar eken fırtına biçecektir”

Toplumun yarısının düşmanlaştırıldığı bir vasatta dış tehditleri savamaz, “Türkiye ittifakı” kuramazsınız.

Türkiye Pazar günü çok büyük bir badire atlattı.

Kılıçdaroğlu’nun sığındığı ev için kalabalıktan yükselen “Yakın o evi!” sesleri badirenin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Allah’a şükür ki öyle bir şey olmadı, ucuz atlatıldı. Ancak tehlike geçmiş değil. Bu kadar psikolojik baskı, her an bir yerlerden bir şiddet eylemi olarak uç verebilir.

****

Toplumda yükselen fanatizm ile ilgili şu köşede çok yazı yazdık. Sadece biz değil pek çok yazar itidal çağrısı yaparak düşmanlaştırma söyleminin ülkeye çok büyük bir kötülük olacağını söyledi. Kalabalıkların öfke ile hareket etmesinin ardında bu nefret söyleminin azımsanmayacak bir payı var.

Fanatizmin ateşini yakanlar, kitleleri fanatizmle tutuşturanlar o ateşi istedikleri zaman söndüremeyeceklerini bilmeliler.

Bunları söyledik.  

Fakat bu ne siyaset ne de medya tarafından dikkate alındı.

Durum o kadar vahim bir hale geldi ki Pazar günü yaşanan linç girişimini onaylayan paylaşımlar bile yapıldı. Toplum birbirinin acısından beslenir hale gelirse bunun sonu nereye varır? Yakın tarihimizde yeterince acı tecrübe yaşamadık mı?

Bunu hem iktidar hem muhalefet enine boyuna düşünerek hareket etmeli…

****

Ak Partiye yakın izlenimi vererek toplumun sinir uçlarına operasyon çeken bir tetikçi medya mevcut. Bunların köşe yazarı, gazete yöneticisi, youtuber olanları var. Bu kişilerin devlet ricali tarafından itibar görüyor olması ellerini güçlendiriyor. Hükümet adına konuşuyor intibaı veriyor ve nefret söylemleriyle insanları kamplaştırmaktan öte çıldırtıyorlar. Toplum kesimlerinin arasındaki güven bağlarının yerle bir edilmesine çalışıyorlar. İktidar acilen bu kişilerle arasına mesafe koymalı. Bu kişiler varken “Kızgın demirin soğumasına” imkan yok.  Bu medya düzeni ile salim bir yere varılamaz.  

CHP terör örgütleri konusunda gri alanda kalmayı yeğleyen yöneticilerini derhal partiden uzaklaştırmalı. Bu hayati konuda netleşmeli.

Halkın büyük kısmı artık gerilim, kavga, nefret değil huzur ve anlayış istiyor… Siyaset sadece çatışmacı üslubunu değiştirmekle kalmamalı bu konuda yitirilen inandırıcılığını da tadil etmeye çalışmalı. Hükümet cephesinden yapılan “ama” sız açıklamalar gayet yerinde idi. Bu olmaksızın “Kızgın demiri soğutalım” tarzı söylemlerin bir karşılığı olmaz, olamaz. Herkes bilir ki kızdırmak için yoğun güç harcanan demir, öyle kolay kolay soğumaz…