Fethi Şikaki kimdir?

Düşünce, eylem ve cesaret… Birbirinden kopmayan üç meleke… Akıl, bilek ve yürek üçgeni gibi… Ümmetin bağrından çıkan, ender yetişen, hafızalara kazınan nice öncü/nice önder şahsiyetler gördü İslam coğrafyası. Nice fetihlerin ardından nice Fethi’ler doğdu Şikaki’ler gibi…

İşgalci Siyonist İsrail ortadan kalkıncaya, Kudüs özgür oluncaya kadar sürecek olan mukaddes İslami direnişin zaferi için direnen öncü şehitler kervanının ölümsüz önderi, yiğit Kudüs Savaşçısı... Kutlu yolunu ve kahraman yolcularını saygıyla selamlayan ciğerhun takipçiler adına şehadet yolcusu şehid Fethi Şikaki’yi selamlarız.

Erdemli şehidimiz Gazze’nin Refah mülteci kampında 1951 yılında dünyaya gözlerini açtı. Ailesi Remle’den Refah’a sığınan bir mülteci aileydi. İlk ve orta öğrenimini doğduğu yer olan Refah’ta tamamladı. 1968’de Beir Zeit Üniversitesini bitirip Kudüs’te dört yıl süreyle matematik öğretmenliği yaptı. Daha sonra 1974 yılında tıp öğrenimi görmek üzere Mısır’ın Zekazik Üniversitesinde okudu. 1980 yılında bu Üniversiteden mezun olarak Kudüs’e döndü. Doktor olarak çalışmaya başladı.

Mısır’daki öğrenimi sırasında İran’da İmam Humeyni’nin öncülüğünde geniş tabanlı bir halk hareketinin başladığı dönemde Fethi Abdülaziz müstear adıyla ‘Humeyni, İslami çözüm ve Alternatif” adlı bir kitap çalışması yapmıştı. Çünkü 1975’te İran’daki gelişmeler, Şikaki’nin ilgisini çekmişti. Yazdığı bu kitap yüzünden bir müddet cezaevinde yattı. Şikaki her ne kadar kendisinin bu kitabı İran devriminden önce yazdığını ifade etmişse de, kitap İran’da Müslümanların yönetimi ele geçirmelerinden sonra yayınlandı.

Gençlik yıllarında Cemal Abdunnasır’ın Arap milliyetçiliği / Nasırizm’e sempati duyan Dr. Şikaki, 1967 Arap-İsrail savaşındaki Arapların yenilgisinden sonra Sosyalizm, Arap milliyetçiliği ve diğer laik ideolojilerin Filistin için çözüm olmadığına, çözümün İslam’da olduğuna kanaat getirerek İslami şuurlanma sürecine girdi. Müslüman Kardeşlerin Filistin koluna katıldı.

1983 yılında işgalci rejim tarafından tutuklanıp bir yıl hapiste yattı. 1986’da bazı arkadaşlarıyla birlikte “Filistin’in Kurtuluşu İçin İslami Cephe”yi kurdu. Daha sonraları ?İslami Cihad Hareketi” olarak bilinecek olan bu cepheye el-Fetih’ten ayrılan bazı gruplar ile Abdülaziz Udeh de katıldı. Abdülaziz Udeh 1970’li yıllarda Müslüman Kardeşlerin Filistin kanadı niteliğini taşıyan ve “İslami Hareket” adıyla faaliyet yürüten kitleyle ihtilafa düşerek ayrılmıştı. Zaten Dr. Şikaki’nin kendisi de “İslami Hareket”le özellikle askeri eylemlere geçiş konusunda ihtilafa düşüp ayrılanlardandı. O, askeri eylemlere derhal geçmesi gerektiğini dile getirirken, Müslüman kardeşlerin Filistin kolunu oluşturan İslami Hareket ise, bunun için henüz erken olduğunu, dolayısıyla eğitim sürecine ve çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini savunuyordu. Şikaki ve Udeh hareketin kuruluş merhalesinde iki lideriydi.

İslami Cihad Hareketinin kurucuları yapılanmalarında en çok İmam Hasan el Benna, Seyyid Kutup ve Şeyh İzzeddin Kassam’ın fikirlerinden etkilenmişlerdi. Buna göre İmam Hasan el Benna, İslam düyasında yeniden diriliş hareketini başlatmış önemli bir liderdi. Seyyid Kutup ise Ümmeti karşı karşıya olduğu sapmalara karşı fikirleriyle uyaran ve inanç konusunda aydınlatan bir şahsiyetti. Ancak Müslüman Kardeşlerde, İmam Hasan el Benna ve Seyyid Kutup’tan sonra fikri bir değişim sürecinin başladığını ileri sürüyorlardı. Tabiî ki bu ve benzeri görüş farklılıkları bu iki hareket arasında herhangi bir fikri sürtüşmeye ve kavgaya yol açmamıştı.

İslami Cihad hareketi kuruluşunun ilanından kısa bir süre sonra 15 Ekim 1986 yılında 70 işgalci askerin yaralanması eylemini gerçekleştirdi. Ardından muhtelif bombalama ve bıçaklı eylemlere girişti. Aynı yıl Dr. Fethi Şikaki işgalci rejim tarafından ikinci kez tutuklandı. Dört yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu arada Aralık 1987’de 1. İntifada başlamıştı. İslami Cihad Hareketinin intifada öncesi ve sonrası eylemleri 1. İntifadanın genişlemesinde kritik ve önemli bir rol oynuyordu. Zaten başarılı birtakım eylemleriyle halk nezdinde, özellikle Gazze’de kabul görmüş ve takdir kazanmıştı. Dolayısıyla halk ile İslami Cihad arasında bir sevgi, bir yakınlık bağı oluşmuştu. Bunda İslami Cihad’ın altı mensubunun işgalci rejimin hapishanelerinden kaçıp hiçbirinin yakalanmamasının etkisini de unutmamak gerekir.

1. İntifadanın hamisi olan Hamas’ın başta Şeyh Ahmet Yasin olmak üzere ileri gelenleri tutuklanmaya başlanınca Dr. Fethi Şikaki de işgalci rejim tarafından 1988’de Lübnan’a sürgün edildi. Kudüslü bir hanımla evli olup dört çocuk babası olan Dr. Fethi Şikaki, Lübnan’da bir yıl kaldıktan sonra Suriye’nin başkenti Şam’a yerleşti.

Şam’dan hareketi yöneten kurucu lider Şikaki, İslami Cihad Hareketini Filistin’in 3. büyük direniş gücüne yükseltti. İşgalci rejim de bu arada boş durmuyordu. İntifadaya yönelik baskı, zulüm ve sindirme operasyonlarına İslami Cihad mensuplarını da kattı. Hareketin ileri gelen komutanlarından Hani el Abid 2 Kasım 1994’te, Mahmut Arafat, İbrahim Havaca ise 22 Haziran 1995 sabahı Mossad ajanlarınca suikastlerle şehid edildi.

Dr. Şikaki, Filistin sorununun uluslar arası boyutu üzerinde de duruyor kafa yoruyordu. Bu amaçla Libya’daki Filistinli işçilerin sınır dışı edilmesi işleminin durdurulması için Kaddafi?yle görüşmede bulunmak üzere Libya’ya gitti. Dönüşte uğradığı Malta adasında 26 Ekim 1995 tarihinde işgalci İsrail rejiminin cinayet şebekesi Mossad’ın paralı katilleri tarafından şehid edildi.

Şehadetinin ardından İslami Cihad, yayınladığı bildiride “Saldırganlardan intikamımızı mutlaka alacağız. Canilerin ayakları altına ateş sereceğiz. İktidarlarını hain pusular ve korkakça cinayetler üzerine oturtan Siyonist zalimlerin saltanatlarına mutlaka son vereceğiz. Onları yaptıklarına pişman edeceğiz” denildi. Ardından birçok eylem gerçekleştirildi.

Şehadetinden sonra Dr. Şikaki’nin öldürülmesine çok sevinen ve bunu dile getirmeye çalışan işgalci rejim başbakanı İzak Rabin, bir dindaşı tarafından adeta mazlum şehidin ahı tutulmuşçasına öldürüldü.

22 Şubat 1994 yılında el-Halil katliamından sonra yaptığı bir konuşmada Dr. Şikaki, “Filistin sorununu” şu şekilde dile getirmişti. “Eğer bu işgalcileri buradan alıp götüremezseniz harpler devam edecek, ne Ortadoğu ne de dünya sakinleşemeyecektir. Bu topraklar ezelden beri bizimdir. Toprak bizim, ırmak bizim, vadi bizim, dağ bizim, portakal, incir, zeytin bizim. Halil-ür Rahman bizim. Onu temel taşından kubbesine kadar biz inşa ettik. Bugün bizi Harem-i İbrahim’de, Kudüs’te öldürdükleri gibi sizi de Mescid-i Haramda, Mekke’de öldürmeden önce uyanın.

Ey işbirlikçiler! Ey Oslo, Davos, Kahire’nin Filistinli Siyonistleri. Yaptığınız soytarılık ve maskaralıklar yeter! Söylediğiniz yalan ve yaptığınız pazarlıklar yeter! Eriha’da bir saray karşılığında tüm Filistin’i sattınız. Ey şehidlerin anası söyle onlara, biz Halil-ür Rahman’da akıtılan kanlar adına sizden davacı olacağız. Ve sizi yargılayacağız. O zaman siz ve sizinle birlikte gizli kara yapraklarınız ve tüm zillet anlaşmalarınız düşecek.

Ey vatanın sahibi halkımız! Haydin cihada… Haydin cihada… Bu, hakikatin ortaya çıktığı saattir. Bu savaş saatidir. Çekin kılıçlarınızı ve bıçaklarınızı, mermilerinizi hazırlayın... Bugün kılıçların kınından çekildiği, mermilerin düşmanın göğsüne boşaltıldığı gündür.

Ey şehid aileleri! Şehidleriniz cennetlerde sizin ve ümmetiniz için rahmet ve nurdur. Onlar kalplerde sönmeyen bir kordur. Onur ve ölümsüzlük, şehitlerindir. Kahrolsun işgalciler! Yaşasın Filistin!”

Ölümleriyle şehadetleri bir yenilgiyse eğer, yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferi müjdeleriz. Davası uğruna ölmesini bilenlere ve zaferi böylelikle müjdeleyenlere ne mutlu… O ve İslam coğrafyasındaki tüm şehitlerimizin ruhları için…

Fethiyu Şikaki rehber sertebe
rehma xweda
Te jıbo Kudsa pirozra da
ruhu can u vücud
Ey şehidè bı nam u şöhret
heyfate u Kudsa E’ziz
Vè nemine jıbo yahud ra
kavmé mel’unu hesud