Siyonist terör, Gazze'deki ablukasını ve saldırılarını 265. günde de sürdürdü. Soykırımcı İsrail, dünyada kamuoyu oluşturmak ve savaş suçlarını örtbas etmek için dezenformasyona sıkça başvuruyor.
Misyonu Siyonistlerin dezenformasyonlarını ifşa etmek olan Filistin Diplomasi Merkezi, yayımladığı gün sonu bülteniyle kamuoyunu bölgede yaşananlar hakkında bilgilendiriyor. FİDE , "Türkiye'nin hava sahasını İsrail uçaklarına kapatması, özellikle İsrail Cumhurbaşkanı'nın Azerbaycan'daki iklim zirvesine katılımını engellemiş ve bu durum, kamuoyunda önemli tepkilere yol açmıştır. Hollanda, Fransa ve İtalya'daki protestolar, İsrail'in uluslararası ilişkilerinde önemli bir baskı unsuru olmuştur." açıklamasında bulundu.
İşte Merkezin 18 Kasım 2024 tarihli basın bülteni:
Filistin Diplomasi Merkezi, İbrani gazete ve medyasında yer alan içerikleri ve İşgalci İsrail’in sözde yetkililerin Aksa Tufanı ve Gazze savaşı hakkındaki en önemli açıklamalarını takip ederek, İşgalci İsrail cephesinin günlük bir özetini sunuyor.
Soykırımın 409. Gününde İsrail Cephesi
• İsrail’in Lübnan’a yönelik hava saldırıları devam etmektedir. Lübnan Direnişi, Lübnan Devletinin, Amerika Birleşik Devletleri'nin sunduğu teklifi onayladığı ancak Lübnan’ın söz konusu teklife yönelik eklemeler ve düzenlemeler yapmayı planladığını iddia edildiği bir düzlemde işgalci İsrail’e füze ve insansız hava araçlarıyla karşılık vermektedir.
• İsrail işgal ordusunun kara harekâtı devam etmektedir ve ordu, ikinci aşamaya geçiş yapmayı hedeflemektedir. İsrail, 146., 36., 91. ve 210. tugayları ile yeni saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılar, direnişin güçlerini dağıtmayı ve çatışma hattında çeşitli yeni cepheler açmayı amaçlamaktadır. Ancak, lojistik zorluklar ve özellikle gıda, yakıt ve mühimmat tedariği gibi temel unsurlar, İsrail’in ilerleyişini engellemektedir. Direniş ise, füzeler, pusular ve insansız hava araçları kullanarak bu saldırılara karşı koymaktadır. Ayrıca, değişen hava koşulları, İsrail’in kara birliklerinin operasyonlarını zorlaştırmakta ve bu durum, İsrail'in savaşı daha verimsiz hale getirmektedir.
• Kuzey cephesinde bir müzakere sürecine girildiğini söylemenin henüz erken olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda, Lübnan’daki siyasi süreç, Gazze’de yaşananlarla paralellik göstermektedir. İsrail ve ABD, Lübnan’a bir teklif sunmuş ancak Lübnan yönetimi, bu teklife direnişin taleplerini göz önünde bulundurarak bazı düzenlemeler eklemektedir. Lübnan, İsrail’in egemenlik ve içişlerine müdahale taleplerini kabul etmek istememektedir, ancak ABD ve Fransa ile ilişkileri göz önünde bulundurularak, belirli değişiklikler yapılması gerektiği vurgulanmaktadır.
• İsrail, Kuzey Gazze'deki sivil halkı hedef alarak, açlık ve sürgün yoluyla siyasi baskı uygulamayı sürdürmektedir. Bu strateji, bölgede büyük bir insani kriz yaratmakta, ancak Gazze halkının direnişi ve sabrı, tüm zorluklara rağmen devam etmektedir. Direnişin gösterdiği cesaret, özellikle Kfir Tugayı’na yönelik başarılı saldırılarla dikkat çekmiştir; bu saldırılarda, İsrail ordusu, Netiv Hasara yerleşimi yakınlarında yedi kayıp vermiştir. Bu bölge, İsrail’in ilk operasyonunda oldukça fazla birlik sevk ettiği ve büyük kayıplar verdiği bir noktadır. Özellikle Şimson ve Nahşon tugayları ile 71. Zırhlı Birlikler, Beyt Lahya bölgesinde ciddi kayıplar vermektedir. İsrail askeri muhabirleri, operasyonun sonuna yaklaşıldığını belirtmekte, ancak bu operasyonun askeri açıdan derinlemesine olduğu ancak genelkurmayın öngördüğü şekilde bir strateji izlemediği ifade edilmektedir. Cebaliye ve çevresindeki bölgelerde, direniş güçleri yer altı tünelleri ve sığınaklar kullanarak, İsrail ordusunun ilerlemesini engellemeye devam etmektedir. Bu durum, İsrail askerleri için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Son dönemde yapılan füze saldırılarının büyük çoğunluğunun Beyt Lahya ve Cebaliye kampının çevresinden fırlatıldığı, bu bölgelerdeki direnişin hala güçlü olduğunu göstermektedir.
• Bugün sabah Kanal 12 muhabiri, İsrail ordusunun Gazze’nin kuzeyinde katliam ve sürgün yoluyla askeri başarılar elde etmeye çalıştığını belirterek, operasyonun askeri açıdan bazı kazanımlar sağladığını ancak savaşın açıklanan siyasi hedefleriyle bağlantılı herhangi bir siyasi başarı elde edilmediğini ifade etmiştir
• Türkiye'nin hava sahasını İsrail uçaklarına kapatması, özellikle İsrail Cumhurbaşkanı'nın Azerbaycan'daki iklim zirvesine katılımını engellemiş ve bu durum, kamuoyunda önemli tepkilere yol açmıştır. Hollanda, Fransa ve İtalya'daki protestolar, İsrail'in uluslararası ilişkilerinde önemli bir baskı unsuru olmuştur.
• İsrail’deki Haredim nüfusunun askeri hizmetten muaf tutulması, ülkenin iç politikalarında ciddi sosyal gerginliklere yol açmaktadır. Bu durum, savaşın maliyetini artırmakta ve özellikle laik kesimler arasında büyük bir hoşnutsuzluk yaratmaktadır. Sağcı ve dini gruplar, savaşın devamını istemekte, buna karşılık laik toplum, bu durumu eleştirmektedir. Hizbullah’ın tehditleri göz önünde bulundurulduğunda, İsrail yönetimi hem askeri hem de politik olarak savaşın devamından yana bir tavır sergilemektedir.
• Netanyahu, Adalet Bakanı Avichai Mandelblit’i görevden alma tehdidinde bulunuyor. Bu tehdit, özellikle İçişleri Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Likud partisi içerisindeki bazı bakanların baskısıyla gündeme gelmiş durumda. Ancak Netanyahu’nun, Mandelblit’i görevden alma konusunda çekimser kalmasının nedeni, hukuk müşavirinin, Netanyahu'nun yargı süreçlerini takip etme ve hükümet yetkilerini kullanma konusundaki beceriksizliğini kamuoyuna duyurma tehdididir. Bu durum, Başbakan Netanyahu'nun karşı karşıya olduğu siyasi krizin derinliğini ve hukukla ilgili yetki savaşlarını gözler önüne seriyor.
• Netanyahu'nun ofisi, küçük bir yapıya sahip olmasına rağmen, içindeki olaylar İsrail siyasetinde önemli yankılar uyandırmaktadır. Netanyahu’nun ofisinden belgelerin çalınması, sahte belgelerin düzenlenmesi ve bunların siyasi anlaşmaların engellenmesi veya kamuoyu üzerinde etki yaratmak amacıyla kullanılması gibi olayların tüm çalışanlar tarafından bilindiği iddia edilmektedir. Bu tür eylemlerin, Netanyahu'nun kendisi veya oğlu Yair Netanyahu tarafından yönlendirilmiş olabileceği öne sürülmektedir. Avukat Haim Hefetz, bu durumun burada gerçekleştirilen komploların bir sonucu olduğunu belirterek, bu ofisin tüm bu siyasi manipülasyonların merkez üssü olduğunu vurgulamaktadır.
• İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, ordunun Gazze'ye insani yardım dağıtımını üstlenmeyi reddetmesini, 7 Ekim saldırısındaki başarısızlıkla eşdeğer bir durum olarak değerlendirdi. Smotrich, bu tavrın, dini milliyetçi akımın, askeri yönetimi Gazze'de sürdürme yönündeki niyetlerini ortaya koyduğunu ve bu tutumun, askeri müdahale isteyen kesimlerin gücünü pekiştirdiğini ifade etti.
• Netanyahu, esirler ve tutuklular meselesi üzerine güvenlik yetkilileri ve kabine üyeleriyle bir araya geldi. Aynı zamanda İsrail İstihbarat Servisi (Mossad) Başkanı ve müzakere heyetiyle de bir toplantı gerçekleştirerek durum değerlendirmesi yaptı ve olası bir esir takası anlaşması için görüşmeleri inceleme kararı aldı. Bu gelişmelerin yanı sıra, esirlerin ve tutukluların ailelerinden gelen umutsuz protestolar yeniden gündeme gelmiş durumda.
• İsrail güvenlik birimlerinin liderleri, Başbakan Netanyahu ve İçişleri Bakanı Katz ile yaptıkları görüşmede, esirlerin serbest bırakılmasının yalnızca savaşın durdurulmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı. Güvenlik yetkilileri, esirlerin kış boyunca yer altı tünellerinde tutulmalarının onların hayatını riske atacağını belirtti. Öte yandan, İsrail yönetimi, hayatta kalan esir sayısını 30'dan 51'e çıkardığını duyurdu.
• İsrail’e yakın araştırma merkezleri, Gazze'deki askeri operasyonun, Filistinlilerin İsrail ordusunu soykırımla suçlaması nedeniyle antisemitizmin artmasına yol açacağını uyarısında bulundu. Araştırmalar, operasyonun sona ermesinin ardından bile, bu nefret söylemlerinin yıllarca devam edebileceğini belirtiyor.
• İsrail'de Adalet Bakanı Yariv Levin'in yargı reformlarını hızlandırma çağrısının ardından, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları hükümetin bu konuda gündemi terk etmediğini ve bu hedefin hâlâ ön planda olduğunu belirterek uyarılarda bulundu. Özellikle, Haredi toplumu, İsrail nüfusunun %20'sini oluşturan ve orduya katılmayan, iş gücüne dahil olmayan, sadece evlerinden maaş alan bir kesim olarak eleştiriliyor. Bu gruptan bazı bireylerin, devlet bütçesinden aldıkları gelirlerin, kendi korunmaları ve yaşam ihtiyaçları için çalışan, savaşan ve hayatını kaybeden diğer İsraillilerin emekleriyle karşılandığı ifade ediliyor. Bu durum, hükümetin toplumun büyük bir kesimini görmezden geldiği ve duymadığı şeklinde yorumlanıyor. Levin'in çağrısı, hükümetin içinde derinleşen çatlakları ve savaş sırasında iyice belirginleşen ayrılıkları daha da artırmış durumda.
• Doğu cephesindeki askeri hareketlilik dramatik bir artış sergilemiştir. Ağustos ayında 6, Eylül ayında 31, Ekim ayında 90 ve Kasım ayında ise 65 saldırı gerçekleştirilmiştir. Bu artış, özellikle stratejik hedeflere yönelik yapılan saldırıların sayısındaki belirgin yükselişi göstermektedir. En son saldırı, Eilat bölgesinde hedef alınan stratejik noktalara yapılmıştır.
• Ensarullah, İsrail'e ait limanlara giden gemilerin ulaşımını engellemeye devam etmektedir. Bu bağlamda deniz ablukası uygularken, aynı zamanda koalisyon güçlerinin ablukayı kırma çabalarına karşı da direniş göstermektedir.