Yönetmenliğini ve senaristliğini Bassam Jarbawi'nin üstlendiği orijinal adı "Screwdriver" olan "Tornavida" adlı film, "6. Boğaziçi Film Festivali" kapsamında gösterime sunuldu.

Beyoğlu Sineması'ndaki gösterimin ardından gerçekleştirilen söyleşide katılımcıların sorularını yanıtlayan Jarbawi, sinema eğitimini ABD'de tamamladığını, ardından Filistin'e geri dönerek, burada çalışmalarını devam ettirdiğini söyledi.

Filistin'in tutsak bir ülke olduğuna dikkati çeken Jarbawi, "Her zaman Filistin'le ilgili, Filistin'deki tutsaklarla ve Filistin'in tutsaklığıyla ilgili bir film yapmak istiyordum. Sonuç olarak da böyle bir film ortaya çıktı." diye konuştu.

Jarbawi, filmi çok az bir bütçe ile çektiklerini aktararak, şunları kaydetti:

"Eş, dost ve akrabalardan biraz destek aldık. Bunun haricinde filmi tamamladıktan sonra gösterdiğimiz San Francisco'daki bir enstitüden de biraz yardım aldık. Onlara filmimizi gösterdik ve renklendirme, müzik için desteğe ihtiyacımız olduğunu söyledik. Çok kibarlardı ve bütün Filistinlilerin taleplerine cevap veriyorlardı. Bu imkanı geri çevirmek istemedim. Çünkü idealimi gerçekleştirmem için destek almam gerekiyordu."

Film çekimlerinde birçok engellemeyle karşılaştıklarını da dile getiren genç yönetmen, "Aslında film çekimlerinde paradan daha çok ihtiyacımız olan şey erişilebilirlikti. İşgal altındaki Filistin'de ekipman almamızı engelliyorlar, diğer aktörlerle görüşmemize izin vermiyorlardı. Görüntü yönetmenimiz David McFarland'in bile ülkeye giriş çıkışı başlı başına bir sorundu." dedi.

"Filistin'de yaşamak bir mücadele biçimi"

Filistin'de yaşananların, CNN'de verilen rakamlar üzerinden tartışıldığını aktaran Jarbawi, şöyle devam etti:

"Ben konuyu filmimde biraz daha farklı bir yere getirmek istedim. Filistin'de yaşamak bir mücadele biçimi. Her sabah uyandığımda hayatta olduğumu görüyorum ve böyle mücadelemin de devam ettiğini biliyorum. Ayrıca Filistin'de yaşanan sadece bir savaş değil. Dışarıdan savaş varmış gibi gözüküyor ama bu 24 saat süren bir savaş değil. Biz filmde birbirine aşık olan, partiye giden, kafeye gidip oturan insanları gösteriyoruz. Çünkü bizim düşüncemizde 7/24 savaşan insanlar yok. Hayatına devam edebilen insanlar da var. Filmin de asıl amacı buydu zaten. İnsanların halen normal olarak yaşamaya devam ettiğini göstermekti."

Jarbawi, Filistin ile İsrail arasında ekonomik yönden de çatışma olduğuna işaret ederek, "Biz şu an Filistin'de İsrail parasını kullanıyoruz ama İsrail'den ayrıldığımız zaman İsrail, ekonomisinin yarısını kaybetmiş olacak. Ayrıca İsrail'in Filistin'e uyguladığı ırkçı ayrımcılığı daha iyi anlamak için Güney Afrika'daki ırkçı yönetime bakın. Orada da insanları para ve otorite üzerinden kontrol ediyorlar. Bunun aynısı şu an İsrail yönetimi tarafından Filistin'e uygulanıyor. Örnek olarak Filistin Hebron'da geçim kaynağı olarak biz üzüm yetiştiririz ama üzümler büyümeye başladığı zaman İsrail sınırı kapatır. Üzümleri toplamamıza izin vermezler." şeklinde konuştu.

Filistin sinemasından bahsedebilmek için Filistinli yönetmenler arasında bir birlik olması gerektiğini savunan Jarbawi, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bence şu anda Filistinli yönetmenler arasında tam olarak bir fikir birliği yok. Filistinliysen ve film yapmak istiyorsan kendi fikrini ifade etmelisin eve ama her ses bir araya gelince daha güçlü olur ve varlığımızı güçlendirir. İhtiyaçlara gelince, evet film için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri elde etmemiz de oldukça zor. Fakat Tibet ve Afganistan'da da zor şartlarda film çekiyorlar. Bu yüzden Filistin filmlerini iyi bir filmi mi yoksa değil mi, yönetmen iyi değil mi diye yargılamam."

Film hakkında

Yapımcılığını Jarbawi'nin yanı sıra Shrihari Sathe ve Yasmine Qaddumi'nin gerçekleştirdiği filmin oyuncu kadrosunda Ziad Bakri, Wassim Mousa, Mohammad Adawi, Huthayfa Jalamna, Amir Khoury, Adham Abu Aqel, Munther Bannourah, Abedalrahman Zubaidi, Ibrahim Jawhari, Israa Darawsha, Areen Omari, Nidal Taha, Bassam Jarbawi, Imad Mizro, Amira Habash ve Faleh Faleh yer alıyor.

Toronto ve Venedik uluslararası film festivallerine de katılan filmin konusu özetle şöyle:

"1992 yılında Filistin'de 8 yaşındaki Ziad ve Remzi için El-Amari mülteci kampı olanca sıkışıklığa rağmen, keşif arzularını cezbeden çimento kalıpları, renkler, kokular, açılar ve seslerden ibarettir. Eski aletlerle oynarlarken, Ziad yanlışlıkla Remzi'yi incitince o da Ziad'a tornavida saplar ve birbirlerinin en yakın arkadaşı olurlar. 2002 yılında Ziad ve Remzi, El-Amari basketbol takımının yıldız oyuncularıdır artık. Remzi çapraz ateşte öldürülünce Ziad ve ekibi intikam almaya girişir. Ziad, İsrail güçleri tarafından yakalanır ve işkence görür. 15 sene sonra bırakılıp da kahraman ilan edilince kendini düzenbaz gibi hisseder. Hayatına çeki düzen verme isteğiyle, eski bir arkadaşıyla birlikte inşaatta çalışmaya başlar. Ancak modern Filistin'in hızlı ve talepkar hayatının altında ezilir ve sevdiklerinden uzaklaşıp sessizlik içinde mücadele etmeye başlar. Duygusal ilgi beslediği Mina'yla da ayrıca zorluklar yaşar. Ziad'a büyük aşk besleyen, kamptan aile dostu Selma da vadettiği istikrarla birlikte ona alan bırakmaz ve sınırlarını zorlar. Filistinli-Amerikalı bir sinemacı olan Mina'nın röportajlarıyla hem anıları hem de hayalleri parçalanan Ziad, geçmişinde takılıp kalır. Araftaki yaşamında gerçekle halüsinasyonu birbirinden ayıramamaya başlayınca her şeyin başladığı yere dönmeye karar verir."