Ramazan 2021

İmamoğlu'nun gösterdiği fotoğrafın hikayesi!

Abone Ol

CHP adayı Ekrem İmamoğlu, 1994 seçimleri sonrası devir teslim töreni sırasında çekilen Erbakan-Erdoğan ve Sözen'in olduğu bir fotoğrafı her yerde göstererek, 'bize bunu yaşatmadılar' diyor. Peki yaşananlar sadece o fotoğraf karesinden mi ibaret? O fotoğrafın öncesi ve sonrasında yıllardan günümüze değin Milli Görüş'ün demokrasi mücadelesi ve gerçekler:

Yıl 1991, genel seçim. İstanbul 2. bölgede RP o bölgeden 1 milletvekili çıkardı. Yani Erdoğan milletvekili seçildi. Mazbatasını alarak Ankara’ya gitti. Ama YSK 11 gün sonra mazbatayı Erdoğan'dan alarak –tercih oyları gerekçesi ile- 2. sıradaki başka bir adaya verdi.

Yıl 1994, yerel seçim. Tayyip Erdoğan İBB başkanı seçildi. YSK, RP’li adayların kazandığı Fatih, Beykoz ve Yalova seçimlerini iptal etti.

Belediye başkanı olan Tayyip Erdoğan, sırf bir şiir okudu diye koltuğundan alınarak hapse atılıdı. Arif Nihat Asya’nın MEB kitaplarında yer alan bir şirini okudu diye Erdoğan’ı koltuğundan ettiler ve hapse atıldı. Görev süresini tamamlayamadığı gibi seçilmesi garanti olan bir seçime giremedi. Erdoğan'a ''Siyasi hayatın bitti, artık muhtar bile olamazsın’’ dediler.

Yıl 1995, genel seçim. Ve RP 1. Parti. Tek başına olmasa bile hükümeti Erbaka kuracak. Yani Erbakan hoca başbakan olacak. Bu, 1970’li yıllardan beri Milli Görüş çizgisinde olan insanların yıllarca beklediği bir andı. Demirel, hükümeti kurma görevini Erbakan’a vermedi. Bütün kural ve teamülleri yıkarak, hükümet kurma görevini 1. Partinin genel başkanına değil de 2. Partinin başkanına verildi.

Mesut Yılmaz başbakanlığında ANAYOL hükümeti kuruldu. Yaklaşık 1 yıl sonra Çiller ile kendi aralarında kavga ettikleri için hükümet yıkıldı Bu sefer mecburen görev Erbakan’a verildi. Ve nihayet Erbakan’ın başbakanlığında bir hükümet kuruldu. Yani Erbakan resmen başbakan…

Erbakan’a hayatı dar ediyorlar. Asker bir yandan, medya bir yandan, üniversiteler bir yandan üstüne geliyorlar. Erbakan ve onun destekçilerine askeriyede, üniversitelerde, kamu kurumlarında kan kusturuldu. 28 Şubat darbesi yapıldı. Seçilmiş başbakan Erbakan’ı alaşağı ettiler.

Refah Partisini kapatıldı. Meclisteki vekillerinin milletvekilliklerini düşürüldü ve çoğunu yasaklı hale getirildi. Yani verdiğimiz oyların hepsi tek kalemde yok sayıldı

Yıl 1999, genel seçimler. Seçilmiş Milletvekili ‘’dışarı, dışarı’’ naraları ile meclisten dışarı atıldı. Refah Partini de de kapattılar. Yani verilen oylar yine yok sayıldı, hepsini çöpe atıldı.

Ve yıl 2002, genel seçimler.İstanbul 1. Bölge liste başı yine Tayyip Erdoğan. Seçime birkaç hafta kala YSK Erdoğan’ın ismini çizdi. Partisi %34 ile tek başına iktidar oldu ama genel başkanı olarak kendisi seçime giremedi… YSK, Türkiye genelinde 1. Olan bir partinin genel başkanını seçime soköadı. Yani başbakan olması gereken Erdoğan, milletvekili bile olamadı… Ancak aylar sonra -ara seçimle- milletvekili olabiliyor. Onu da milletvekili/başbakan olsun da ekonomik koşullar nedeni ile 1-2 yıl içinde silinsin gitsin, Erdoğan karizması bitsin diye mecburen yapıyorlar (bunu Baykal bizzat itiraf ediyor).

Ve yıl 2007. Cumhurbaşkanı seçimi var. Meclisteki çoğunluğu nedeniyle doğal olarak Ak Partiden bir isim CB seçilecek. Ama seçtirmediler. Daha önce Özal 263 vekil oyu, Demirel 244 vekil oyu, Sezer 330 vekil oyu ile Cumhurbaşkanı seçilirken, Ak Parti adayı Gül, aldığı 352 vekil oyuna rağmen CB seçilemedi, Çünkü CHP 367 diye bir şey ortaya attı ve ve Anayasa Mahkemesine gitti Anayasa Mahkemesi de ‘’evet, 367 gerekli’’ dedi Ak Partiye Cumhurbaşkanı seçemezsin denildi. Ordu hükümete e-muhtıra veriyor, CB seçmeye teşebbüs etti diye tehdit edildi. CHP tehditlerini Cumhuriyet mitingleri ile sokaklara taşıdı.

Bunun üzerine Ak Parti erken seçime gitti. Ve %47 ile tekrar iktidar oldu 14 Mart 2008’de kapatma davası açıldı. Gerekçe ise Başörtüsünün üniversitelerde serbest olmasını sağlayacak bir kanun çıkarmak

Ve yıl 2009. 2008’de açılan kapatma davası karara bağlandı. Anayasa Mahkemesi, tek başına iktidar olan bir parti için, halkın %47 oyunu alan bir parti için kapatma kararı verdi. Anayasa Mahkemesi, bunda 10 yıl önce, üstelik iktidarda iken kapatma kararı verdi. Ama karar 6/5 ile alındığı için (7/4 olmadığı için) Ak Parti –şartlı serbest bırakılan hükümlüler gibi- yakın takibe alındı ve yeni bir suç İşlemediği takdirde kapatma kararı hazine yardımı kesilerek para cezasına çevrildi

Ayrıca, RP, FP mensupları partileri kapatılıp siyasi olarak yasaklandıkları zaman, usule uygun bir eleştiri yaptıklarında bile, ‘’hukuka karşı gelmek, TC devletinin kanunlarını tanımamak, anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek vb’’ suçlarla itham edilir ve soluğu DGM’de alırlardı. Uğradıkları hakaret ve medya linçleri de cabası… Bugün ise, bu kararı alan yargıçlar, CHP temsilcileri tarafından resmen ve alenen tehdit ediliyor, ‘’şöyle şöyle bir karar alırsanız Kızılay’da sokağa çıkamazsınız’’ denerek yargıya baskı yapılıyor, İBB adayı ‘’YSK’yı kınıyorum’’ diyor, genel başkanı grup toplantısında bu yargıçların isimlerini ve resimlerini tek tek göstererek ‘’bunlar yargı içindeki çeteler vs’’ diyorlar

Ama öyle ya da böyle, yeni bir sürece girdik.

{ "vars": { "account": "PASTE_ANALYTICS_ACCOUNT_ID" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }