GELİŞTİREN BAĞNAZLIK!
İnsanlar yeniliğe, gelişmeye, kendini dönüştürmeye ne kadar açık bilmiyorum. 
Bilmiyorum kendisi gibi düşünmeyene kim ne kadar hoşgörülü? 
Kendisini geliştirmeyip başkasına bağnaz diyen hangi düşünceyle öyle diyor onu da bilmiyorum. 
Kendisi ''yandaşlık'' yaparken başkasına, güya hakaret eder gibi niye yandaş diyor? 
Kendi beklentileri doğrultusunda fikir beyan edenlere gıkını çıkarmayanlar, karşıt fikir beyan edenlere ''siyaset yapma'' derken neyi amaçlıyorlar? 
Onu bunu bilmem. Bu tür sorular cevabını hiçbir zaman bulamaz. 
Öteden beri olagelen bir durum bu. 
Tartışmak da işe yaramıyor, susmak da işe yaramıyor, tek taraflı konuşmak, yazmak da işe yaramıyor. 
Hani insan bir köşeye çekilir saatlerce belki günlerce hiç konuşmaz ya? Durum ona doğru gidiyor. 
Haksızlık karşısında susmayacağım diye haykıran birine bakıyorsun, tamam haksızlık karşısında susmamasına yüzde yüz hak veriyorsun ama, fakat, velakin... 
Sadece bir tarafın haksızlığına isyan ediyor.
Hâl böyle olunca inandırıcı gelmiyor onun isyanı! 
Benim bağnazlıktan anladığım, ilkelerin doğrultusunda yürümek! Sağa sola bakarak! 
AŞI MESELESİ! 
Bağnazlıktan konu açılmışken, aşı meselesine kimin nasıl baktığı beni pek ilgilendirmiyor. 
Önyargılarıma canhıraş bir şekilde sahip çıkan biri olarak, Recep Tayyip Erdoğan aşı olmuşsa benim için konu kapanmıştır. Gerçi bu konu hiç açılmamıştı bile... 
ÖĞRETMENLER RAHAT MI? 
Halinden, maaşından, çalışma koşullarından şikayet eden öğretmenlerle aram hep bozuk olmuştur ama... 
''Öğretmenler rahata alıştı.'' diyen dengesize bir önerim var:
Normal mevcutlu sınıfla on dakika canlı ders yap da görelim boyunun ölçüsünü! 
Şuan; 
Çocuğunun yaptığı yaramazlıklardan nefret eden, çocuğunu görmek istemeyen ebeveynlerden daha çok öğretmenler istiyor yüz yüze eğitimi... 
Uzaktaki davulun tokmağını kafana indirmedikleri için kulağına hoş geliyor sesi... 
Mustafa SÜS