"Sosyal medyada ailemizi, yatak odamızı, hayatımızı ve hatta bedenimizi şuursuzca dünyaya açıyoruz. Bir kitle var ki onlar bunu İslam’a, Müslümanlara ve toplumsal normlara bir başkaldırı olarak görüyor ve bir duruş sergilediklerini düşünerek bununla gurur duyuyorlar. Peki ya kafalarındaki örtü ile cümle aleme ‘ben iman ediyorum’ diyen ablalarımız? Tahmin ediyorum ki onların amaçları bu değil. Peki onların mahremiyet kapılarını kırarak değerlerini yok saymasına sebep olan nedir?

Dijital çağın aile ve sosyal hayat noktasında belki de en önemli sorunlarından biri ile karşı karşıyayız. Beyin çürümesi. Bu düşünsel yetersizlik veya zihinsel bozulma olarak açıklanabilir. Ya da kısaca kültürel çöküş olarak ifade edebiliriz. Sınırlara veda ettiğimiz ve bunun bir getirisi olarak mahremiyeti yok ettiğimiz bir aşama bu. Hayatımız artık herkesin bir tıkla izleyebileceği bir içeriğe dönüşüyor. Aldıklarımızı, yaptıklarımızı veya çocuklarımızı paylaşarak bir kitle oluşturuyoruz ve bunun üzerinden para kazanıyoruz. Evet bu kadar. Ve artık çocuklarımız bile birer meta haline dönüşüyorlar. Kendi kararlarını alabilecek veya bunları anlayabilecek bir konumda olmadıkları için rızaları dahi alınmıyor. Kaldı ki son dönemde sosyal medyada dönen pedofilik olaylar da malumunuz. Sizin haberiniz dahi olmadan çocuğunuzun yüzü sapkın pedofili sitelerinde geziyor dahi olabilir.

Facebook, X, WhatsApp, YouTube adımı! Zorunlu olacak Facebook, X, WhatsApp, YouTube adımı! Zorunlu olacak

Normalleşme. Tam olarak sorunumuz bu. Her şeyin normalleştirilmesi. Çiftlerin en özel anlarını açık bir şekilde paylaşıyor olabilmesi. Yeni alınan giysilerini denerken birlikteyiz, mutfağını veya yatak odasını düzenlerken birlikteyiz, balayında ve hatta romantik evlilik yıl dönümlerinde bile beraberiz. ‘Bugün sizinle yıldönümümüz için çok özel bir yemeğe gidiyoruz!’.

Maalesef bu artık halka açık ve özellik barındırmıyor.

Geçenlerde denk geldiğim bir videoda bir beyefendi ‘evde otururken bin kişinin aynı anda camdan dikkatli bir şekilde sizi izlediğini düşünün’ demişti. Başka bir beyefendi ise ‘yoldan geçen birini durdurup bak bu benim eşim onu beğenip yorum yapabilirsin dediğinizi düşünün’ demişti. Gerçek hayatta düşündüğümüzde içimizin rahatsızlıkla dolacağı şeyler sosyal medya için çağın gerçekliği olarak kabul ediliyor. Unutmamamız gereken ikisinin bir bütün olduğu. Yaşantımızda her şey gelip geçicidir, utançlarımız ve yanlışlarımız geride kalır ama sanal alem bir bellektir. İleride rahatsızlık duyacağımız, utanç duyacağımız şeylerden ve en önemlisi rızasını almadan onları bu dünyaya sürüklediğimiz çocuklarımızı paylaşmaktan vazgeçmemiz toplum için çok daha sağlıklı olacaktır."