GENÇLİK ARAMA KONFERANSI 
''Bir genç arıyorum, gençlikte köprü başı!''
diyordu üstad. 
Aradığı gençliği yetiştirdi, bu vatana yolladı, hizmet etsin davasına diye. 
Yetişen gençlik de onun yolundan, izinden ayrılmadı. 
Türkiye'yi dünyada sesi daha gür çıkan bir ülke haline getirdi, Üstad'ın arayıp, yetiştirdiği gençlik. 
O gençlik büyüdü.
Şimdi Üstad gibiler de kalmadı.
Gençlikte köprü başı olabilecek türden gençliğin içindeki cevheri keşfetmek ve onlara geleceğin Türkiye'sini emanet edebilmek için çalışmalar başladı. 
Gerek devlet, gerek sivil toplum kuruluşları, gerek aileler hummalı bir şekilde gençliğin sorunlarını tartışmaya, onlarla ilgili yeni politikalar üretmeye başladılar. 
Haliyle, her kafadan ses çıkınca da bilgi gürültüsü oldu, oluyor. 
Zaten, deniz durulmaz dalgalanmadan felsefesine göre baktığımızda, her kafadan çıkan sese de ihtiyaç var. Önemli olan çıkan sesleri imbikten geçirip öz haline getirmek. 
Gençlikle ilgili devletin de, ailenin de, okulların da, sivil toplum kuruluşlarınında yapacağı işler aynı değil. 
Kimi motor olacak, kimi tekerlek, kimi akü, kimi direksiyon... 
Ensar Vakfı da bu meyanda üzerine düşeni yapmaya çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarından bir tanesi. 
Ensar Vakfı Genel Merkezinde nitelikli bir programa katıldık bugün. 
''Gençlik Arama Konferansı'' adı altında düzenlenen ve gençlerle ilgili derdi, kaygısı, ödevi, söyleyecek sözü olan insanları bir araya getirmekteki gayesi dikkate değerdi Ensar Vakfı'nın...
Konferans dediğime bakmayın, bildiğimiz türden bir konferans değildi. 
Çoklu oturum halinde yapılan konferansı yöneten yönetici, birbirinden değerli sorulara cevaplar aradı. 
Normalde gençlerle ilgili ileriki yaşlardaki insanlar konuşur, gençlere rağmen gençlerle ilgili kararlar alınır. 
Bu program öyle değildi. İleriki yaşlardaki hocalarımız sadece tecrübelerini aktardılar.
Özne gençlerdi.
Bu çok önemliydi.
Konferansta dikkat çeken en önemli şey,  katılımcılardan hiçbir tanesi 'gençleri dövmedi.'
Millet olarak yaptığımız en önemli yanlışı kimsenin yapmaması dikkate değerdi. 
Gençlerin ''sesli düşünmesine'' fırsat verildi. 
Hiçbir fikre dudak büken olmadı. 
Yükseköğretim yurtlarının yöneticileri de gençlerle birlikte gençlere sundukları imkanlardan söz ettiler. 
Eski zamanlara gittim bir ara. Devletin yurdunda kalan öğrenciler, çevre edinir edinmez eve çıkardı. 
FETÖ denilen lanetli de kendisine haşhaşi yetiştirirdi.
Şimdiki Sivil Toplum Kuruluşlarına ait yurtlarda gençliği sadece vatana millete hayırlı evlat olarak yetiştiriyorlar ve tebriği hak ediyorlar. 
Şuurlu, bilinçli, kültürlü, değerli gençler nasıl yetiştirilir onun kavgası verildi programda. 
Selçuk Bayraktar, her gençlik programında olduğu gibi bu programda da rol model olarak gösterildi. 
Gençleri işin içine katmadan gençlerin içindeki cevheri keşfetmek mümkün değil denildi. 
Üniversite ve ortaöğretim hocalarının rol model olabileceği, gençleri çekip çevireceği dile getirildi. 
Çok konuştun dedikleri için dile getiremedim bari burada söyliyeyim... 
Lise ve üniversite giriş sınavlarında ''değerlerimiz ve geleneklerimizden'' de öğrenciler sorumlu tutulursa yani bilgili ama değerlerimizden, geleneklerimizden bîhaber olmayan gençler yetiştirilirse, hiç kimsenin gücü Türkiye'nin önünü kesmeye yetmez... 

Mustafa Süs