Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin askeri dehası ve üstün komutanlık yeteneği sayesinde kazanılan Hittin Savaşı, tarihte önemli oalylar arasında yer almaktadır. Haçlı ordusunu savaş alanında ezip geçerek alınmış bu zafer 88 yıldır işgal altında olan Kudüsün fethinin kapılarını sonuna kadar Selahaddin Eyyubi'ye açmıştır.

Yazırımız Nurettin Taşkesen Hittin zaferini anlattı...

İşte o yazı:

Hükümdarlığının yanı sıra askeri ve siyasi bir deha olan Sultan Selahaddin Eyyubi, aslında Haçlı işgali altındaki Kudüs'ü 2 Ekim'de değil, 4 Temmuz'da fethetti denilse, yanlış olmaz. Çünkü Hıttin Savaşı, hem fethin müjdecisi hem de Kudüs yolunu açan en önemli galibiyettir. 4 Temmuz 1187 Cumartesi günü, Selahaddin Eyyubi'nin askeri dehası ve Allah'ın lütfuyla ulaşılan zafer, İslam Birliği'nin, 88 yıl devam eden Haçlı işgaline karşı kazandığı büyük bir başarıdır.

Selahaddin Eyyubi'nin gençliği, Kudüs hasreti ve Mescidi Aksa sevdasıyla geçti. Amcası Şirkuh ile birlikte Mısır seferine çıktı. O ölünce yerine vezir oldu. Fatımi Hilafetinin ve Devletinin ilga edilmesi, onu Nureddin Zengi'nin Naibi yapmıştı. Mısır Sultanı olarak da ona devlet idaresi tecrübesi kazandırmıştı.

Etrafındakilere de "Kudüs işgal altındayken, bir Müslüman nasıl gülebilir, nasıl tıka basa yiyip içebilir, nasıl rahat uyuyabilir?" demişti.

Nureddin Zengi ölünce onun yıllarca "İslam Birliği" kurulması yolundaki gayretlerinin boşa gitmesine gönlü razı olmayan Selahaddin Eyyubi, Haçlılara karşı bütün Müslümanları bir araya getirdi. Bu sayede Allah'ın yardımıyla mukaddes şehir Kudüs'ü fethetti.

O, Müslümanlara karşı daima yumuşak davrandı. Fitnecilerin oyunuyla karşısına geçip kılıç çekenlere bile düşman gözüyle bakmadı, mümkün olduğu kadar sulh yolunu tercih etti. Sonunda bütün emirler ona boyun eğdi. Ama Selahaddin Eyyubi hiçbir zaman kibirlenmedi. Çünkü maksadı dünya saltanatı değil, Müslümanların birleşmesiydi.

1187 yılında Sultan Selahaddin, Müslümanları Halifenin de desteğiyle Haçlılara karşı cihada davet edince muazzam bir İslam ordusu toplandı. Birkaç sene önce birbiriyle savaşanlar, İslam kardeşliğini yeniden hatırlayıp omuz omuza verdi. Sultan, askeri dehasıyla Kudüs'ü kuşatmadan önce düşmanı başka bir bölgeye çekip bir meydan muharebesiyle imha etme planları yapıyordu. Yerinden kıpırdamayan Haçlı ordusuna, Taberiye kuşatmasıyla yanlış bir adım attırdı.

KUDÜS YOLUNU AÇAN ZAFER

Binlerce asker Dımaşk’a doğru adeta bir sel gibi akıyordu. Dağlar ve tepelerde çadırlar kuruluyor, bütün Müslümanlar artık mukaddes şehrin kurtulacağı gün yaklaştığı için Allah’a şükrediyordu. Halep, Musul, Âmid, Ayntab, Mardin, Sincar ve El-Cezire bölgelerinden akın akın gelen askerlerden meydana gelen bu muazzam İslâm ordusu, Dımaşk yakınlarındaki Re’sül-Ma ordugâhında toplandı.

Sultan, 25 Haziran 1187 günü Aştera’ya intikal eden ordusunu teftiş etti. Merkezin kumandanlığını kendisi alarak, sağ kanadı yeğeni Takiyeddin Ömer’e, sol kanadı ise Muzaffereddin Gökbörü’ye verdi. Ertesi gün Cuma namazından sonra Şura Meclisini topladı. Cihada katılan her Emire ayrı bir talimat verdi. Daha sonra ordusuyla beraber Taberiye’ye doğru ilerledi.

Haçlı ordusu 2 Temmuz Perşembe günü ikindiye doğru suyu ve otlağı bol olan Safuriye’de karargahını kurdu. Burası arazi olarak savunmaya çok müsait bir yerdi. Sultan Selahaddin de aynı gün Taberiye Gölünün güney batısında Kefr Sebt denen yerde karargâhını kurdu. Öncü birlikler hücum ederek ok attılar ama düşman yerinden kıpırdamıyordu. Sultan ise askeri dehasıyla Haçlıları inlerinden çıkararak bir meydan muharebesi yapmaya zorlamak istiyordu. Bu şekilde Haçlı kuvvetlerini imha ederek Kudüs’ün kolayca fethedileceğini sezmişti. Hemen Gökbörü ve Takiyeddin’i yanına çağırarak şu emri verdi:...

Yazının tamammını okumak için tıkalyın