Zekat ve sadaka

Kays b. Ebî Garaze anlatıyor:

Rasûlullah'ın (s.a.) devrinde bize "simsarlar" adı verilirdi. Derken Rasûlullah (s.a.) bize uğradı ve bize ondan daha güzel bir isim vererek şöyle seslendi:

"Ey tüccar topluluğu! Alışveriş esnasında (yalan ve benzeri) boş laf ve (çok) yemin edilir. O halde onu sadaka/zekat ile telafi ediniz!" 

AÇIKLAMA

Imam Tirmizî'nin (v. 279/892) "sahih" gördüğü başka bir varyantında hadis, ...şeytan ve günah alışverişte hazır olur..." şeklinde vârid olmuştur. Hattâbî'nin

(v. 388/998) ifadesine göre, "simsar" yabancı bir kelimedir. O devirde ticaretle uğraşanların bir çoğu acem idi. Araplar bu ismi onlardan alarak kullanmaya başlamışlardı. Bu isimlendirmeden pek hoşlanmayan Rasûl-i Ekrem ondan daha güzel ve Arapça bir kelime olan "tüccâr"ı tercih etmiştir.

Ticâret mallarının zekâta tabi olduğunu öğreten hadisimiz, kasıtlı kasıtsız (bilerek-bilmeyerek) yapılan yeminler ve konuşulan boş sözlerle kirletilen kazancın, zekat ve sadaka ile temizlenmesi gerektiğini hatırlatmaktadır.

Piyasaya sürülen eşyayı abartılı bir şekilde olduğundan farklı gösteren reklamlar da bahse konu olan tehdidin şümulüne girmelidir. Çünkü malın kalitesini abartarak tanıtmak bir nevi yalan ve aldatma demektir.