HALİFELİK NEDİR?

Hilafet veya halifelik,Hz. Muhammed'in ölümünün ardından oluşturulan siyasi bir makamdı. Bu siyasi makamın başındaki kişilere halife, "sonra gelen, yerine geçen, ardından gelen") denirdi.

Halifenin nasıl seçileceği İslam'da kesin kurallara bağlı olmamakla birlikte ilk dört halifenin sahabenin önde gelenlerinin seçimi ve biat alma, sonraki halifelerin ise babadan oğla veraset yoluyla intikal ettiği görülmektedir. Makam başlangıçta siyasi bir yönetim erkini tanımlarken sonradan siyasi-manevi bir otoriteye dönüşüp Sünnilerin temsilciliğini üstlendi.

Yavuz Sultan Selim

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI

Halifeliğin kaldırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Mart 1924 günü çıkardığı kanunla halifelik makamının kaldırılmasıdır.

Devletin laikleştirilmesi yolunda yapılmış siyasi bir devrimdir. Bu karar ile 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı padişahlarının taşıdığı; son Osmanlı padişahı Vahdettin'in ülkeyi terk etmesinden sonra TBMM tarafından Abdülmecid Efendi'ye verilmiş olan halifelik unvanı ortadan kalkmıştır. Yasanın gerekçesi, birinci maddede "halifeliğin hükûmet, Cumhuriyet, yani TBMM'nin anlam ve kavramı içinde zaten saklı olduğu" ifadesi ile açıklanmıştır.

Hilafetin kaldırılmasına giden süreç

Vahdettin'in Türkiye'den ayrılışı ve yeni halifenin seçimi 19 Kasım'da basın yoluyla halka duyurulmuştu.

Saltanatın kaldırılmasından sonra bu saltanatın başka bir adla aynı sülalede devam etmesini önlemek için halifeliğin yetkisiz bir unvan olarak bırakılmasında hükûmet büyük titizlik gösterdi.

Sade bir biat töreni düzenlenmesini isteyen Ankara hükûmetinin bütün çabalara karşın Abdülmecid Efendi gösterişli bir törenle halifeliği üstlendi.

Meclis'teki gelenekselci hilafet taraftarları, hilafete siyasal bir otorite kazandırmak istiyorlardı. Muhalifler bu yoldaki düşünce ve isteklerini 15 Ocak 1923'te dağıttıkları bir risale ile ortaya koydular.

Afyon milletvekili İsmail Şükrü'nün imzasını taşıyan "Hilâfet-i İslâm ve Büyük Millet Meclisi" başlıklı risalede saltanatın kaldırılmasının uygun görüldüğü, ancak hilâfetin asla kaldırılamayacağı, halifenin sadece ruhanî sorumluluklarının değil dünyevî görevlerinin de bulunduğu ve içinde yaşanan olağanüstü şartların normale dönmesiyle halifenin bunları yerine getireceği belirtiliyor ve İslam âlemine sabırla beklemesi tavsiye ediliyordu.

O sırada yurt gezisi nedeniyle Ankara dışında bulunan Mustafa Kemal'e çok ilgi gören bu risalenin haberi İzmit'te iken ulaşmış verdiği nutuklarda Hilafete yönelik tavırlarını net bir şekilde göstermesine olanak sağlamıştı.

17 Ocak 1923'te yaptığı ünlü basın toplantısında bir soru üzerine halifelerin, aleyhine bir hareketleri olduğu takdirde milletin onları başından defedebileceğini söyledi.

Yeni Türk devletinin kurucu meclisi olan birinci meclis 15 Nisan 1923'te son oturumunu yapmış; yeni meclis 11 Ağustos 1923'teki ilk oturumunda Lozan Barış Antlaşması'nı onaylamıştı. İkinci meclisin 25. toplantısında hilafete ayrılan bütçe konusunda şikayetler gündeme geldi.

Konu, bu meselenin genel bütçe içinde değil tek başına incelenmek üzere 1924 bütçesine bırakılması ile kapandı.

Yeni meclis 29 Ekim 1923'te cumhuriyeti ilan etti. Mustafa Kemal Paşa'nın cumhurbaşkanlığına getirilmesi ile bazı vekillerin Halife'yi devletin başına getirerek çözmek istedikleri devlet başkanlığı meselesi çözülmüş oldu.

24 Kasım 1923 tarihinde, Seyid Amir Ali ve III. Ağa Han, Hindistan Hilafet Hareketi adına İsmet Paşa'ya bir mektup gönderdi.[8] Türkiye'nin yeni milliyetçi hükûmetince bu bir dış müdahale olarak yorumlandı; her türlü dış müdahale, Türk egemenliğine hakaret ve daha da kötüsü devlet güvenliğine tehdit olarak nitelendirildi.

Mustafa Kemal Paşa derhal şansını yakaladı. Dahası, Ocak 1924'te Halife Abdülmecid Efendi'nin hilâfet ödeneğinin artırılması ve İstanbul'a gelen resmî heyetlerin kendisini de ziyaret etmeleri yolundaki istekleri halifeliğin kaldırılması sürecini hızlandırdı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, halifenin yabancı devlet temsilcileriyle görüşme isteğini Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbaline açık bir tecavüz olarak nitelendirdi ve halifeyi saltanat hülyası içinde olmaması için uyardı. 25 Şubat 1924'te bütçe görüşmeleri sırasında Meclis'te halifenin ve hanedanın ödeneği konusu tartışıldı.