Sudan’ın başkenti Hartum’da hükümet aleyhinde gerçekleşen protesto gösterileri yaklaşık olarak üç aydan beri devam ediyor. Muhalefet ve destekçileri sosyal medya üzerinden halkı örgütlüyor. Avrupa medyası ise boş durmuyor France 24, BBC Arabic gibi yabancı basın yayın organları her gün Beşir rejimi aleyhinde yayın yapıyor. Muhalefetten birçok isim özellikle Ümmet Partisi yöneticileri hükümet aleyhinde demeçler veriyor ve bu yolla kitleler üzerinde etkili olmaya çalışıyor. Ümmet Partisi Genel Başkanı Sadık el Mehdi olağanüstü hal kararlarının darbe düzenini temsil ettiğini ve muhalefet tarafından talep edilen değişim ve özgürlük bildirisinin hükümet tarafından dikkatle okunması gerektiğini ifade etmekte ve söz konusu bildirinin ulusal birlik anlayışını temsil ettiğini savunmaktadır.

Yaklaşık olarak yüz günden fazla bir süredir Sudan sokaklarında devam eden protesto gösterilerinde güvenlik güçleri göstericileri dağıtma konusunda yetersiz kalıyor. Sudan Meslek Grupları Birliği 6 Nisan cumartesi gününü bir milyonluk gösteri günü ilan etti ve kitleleri sokağa davet etti. Sudan Meslek Grupları Birliği, eski Başkan Cafer Numeyri’nin 6 Nisan 1985 tarihinde devrilmesinin yıl dönümünü intifada yani Sudan devrim günü ilan etti.

Eski hükümetin feshedilmesiyle birlikte iktidarın dışında kalan eski iktidar partisi Ulusal Kongre muhalefetin kitle hareketleri üzerinden Sudan otoritesine meydan okumasına karşı mücadele edeceklerini ve bu duruma karşı hazırlıklı olduklarını duyurdu. Bu gelişmeler ve kutuplaşma hali krizi derinleştirdiği gibi gelecekle ilgili belirsizliği de artırıyor. Hartum’da ekonomik durumun son derece kötüye gitmesine karşılık mevcut siyasi partilerin ülkenin menfaati için ittifak halinde olmaları gerekirken birbirlerine adeta savaş açmaları kaygıyla izleniyor. Bu aşamada sorumluluk Ömer Hasan El Beşir’in olduğu kadar aynı zamanda zincirleme bir surette muhalefet partileri de sorumluluğa dahil bulunuyorlar. Halkı sokağa değil ulusal diyaloğa, uzlaşmaya davet etmeleri ülkenin yararına olacaktır. Gelinen son aşamada Sudan halkı ikiye bölünmüş bulunuyor. Bir tarafta hükümet aleyhinde ‘yeter ki sus / Teskut bes’ diyenler yani hükümetin düşmesini isteyenler olduğu kadar diğer tarafta da hükümet lehinde olarak ‘ yeter ki otur/ek’ud bes’ diye slogan atanlar var kısaca ülke ortadan iki siyasi faya ayrılmış bulunuyor.

Ulusal Kongre Partisi temsilcisi Muhammed El Vasık sokağa inme çağrılarına rağmen 6 Nisan hareketinde katlımın muhalefetin tahayyül ettiği gibi bir milyona yakın kişiye ulaşmayacağını ifade ediyor. Hükümet yanlıları bu şekilde teskin edici açıklamalar yapsa da göstericiler yüz günlük maraton halinde mola vermeden hükümet aleyhinde protesto gösterilerini sürdürüyorlar. Hükümet tarafı ise gösterilere katılım sayısının önemli olmadığını, önemli olanın gösterilerde anayasaya bağlı kalmak olduğunu belirtiyor. Böylece hükümet sayısal kalabalığın meşruiyet göstergesi olmadığını ima etmiş oluyor. Ömer El Beşir’in geçtiğimiz 22 Şubat günü hükümeti feshetmesi ve sivil valilerin yerine asker kökenlileri atamasının ardından ordu ülkenin siyasi hayatının en önemli figürü haline geldi. Bu aşamadan sonra ordu sıklet merkezi haline geldi ve sınırları koruyan bir güvenlik gücü olmaktan çıktı, siyasi ve sosyal hayatı tanzim eden önemli bir odak haline geldi. Yeni düzenleme ile birlikte Ordu bütün Sudan vilayetlerine temsil eder duruma gelmiştir.

‘Cezayir de barışçıl halk gösterileri hedefine ulaştığı halde neden Sudan’daki protestocular henüz hedefine ulaşamadı?’ sorusu sorulmaktadır. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her ülkenin de kendine has şartları ve yapısı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Cezayir de ki barışçı halk hareketlerinde ordu protestoların lehinde olmuş ve Buteflika’nın istifası sürecinde etkin bir rol oynamıştır. Sudan’da ise durumlar Cezayir’e kıyasla tam aksi istikamette gelişti ve cihet-i askeriye başından beri halk hareketlerinin karşısında ve hükümetin yanında durmuştur.

Son tahlilde Hartum yönetimi, Sudan’ın çeşitli bölgelerinde devam eden protestoların baskıcı politikalarla sona ermeyeceğini idrak etmeli, halkın taleplerine kulak vermeli; Türkiye ve Tunus gibi bölgede daha başarılı addedilen demokratik devletlere özenmeli ve bunları kendine model olarak almalıdır.