.../Tefekkür Yazıları

Nereye gittiğini bilmeyen bir yolcu olmak istiyor insan bazen. Sebepsiz bir yürüyüşün ilk adımlarını atarken, düştüğü düşlerin, kabul olunmuş duâların teşekkürü için alıyor nefesini. Sorumluluğun olmadığı bir mekan keşfetseydi eğer hayatın ağır yükünden kaçıp gitmek isterdi belki. Ama henüz hatırlanmaya değer bir şey değilken onu hatırlayan, düşüncenin, sözün ve kalemin olmadığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran Rabbi’nin umuduydu o..

Her şeyin üzerinize geldiğini düşündüğünüz zamanlarda öncelikle kendinizle baş başa kalın. Dünyaya dair ruhunuzda biriken her zerreyi geride bırakın. Ve okumaya ilk kendinizden başlayın.. Kendi iç dünyanıza yolculuk yaptıkça dünyevî olan her şeyin ve herkesin sonlu, sahte olduğunu, anlam dediğimiz mefhumun yalnız ve ancak O’nun kapısında kendini bulduğunu fark edeceksiniz..

Yaratılışın muhteşem uyumunu, bizi diğer canlılardan farklılaştıran, en çok bize yakışan akıl, irade ve vicdan gibi insanî özelliklerimizi ve her an yeniden yaratılan kâinatın dengesini gördükçe teşekkür sebeplerimizi bir kez daha idrak ediyoruz. Ve şahid oluyoruz ki; insanlığın zulüm ve acıyla sınandığı modern zamanlarda hiçbir sebep yoktur Allah’ın emek verip yarattığı bir canı öldürmek için. Eksene insanı alırsak ne terör ortaya çıkacaktır, ne şiddet, ne savaş..

Dilerseniz küçük bir yolculuğa çıkalım..

Musavvir olan Allah, yarattığı her canlıyı İlâhi bir genetik kodun sırrıyla tanzim etmiş. DNA, tüm organizmaların biyolojik gelişmeleri için gerekli genetik talimatları taşıyan, sadece yüzde 1’lik farkla kişiye ait bilgileri depolayan bir nükleik asit. Tüm hayatın tasarım bilgisini içeriyor ve evrende bilinen en derin bilgi hazinesi. Gözle görülmeyen bir alanda bir milyon ansiklopedi sayfası kadar bilgiyi saklayan DNA’nın bu kapasitesine henüz erişilmedi. Değişen teknolojiyle birlikte saklama alanının önemi giderek artarken 1 gram DNA’nın 700 TeraBayt bilgi depolama kapasitesine sahip olması makro âlemin yaratılışı karşısında insanın acziyetini gösteriyor.

Gelişmiş mikroskoplarla ancak görülebilen 1.8 metre uzunluğundaki DNA zincirini 0.09 mikrometrelik alana sıkıştıran Rabbin kulu olmak ödüllerin en büyüğü değil mi..? Üstelik her gün, milyonlarca hasar görmesine rağmen sürekli kendini yenileyen bu yapı ancak her daim yaratan, sürekli yaratış halinde olan Hallak’ın eseri olabilir. Hangi beşer mühendis kromozomlara yerleştirilen sarmal haldeki DNA’nın olağanüstü bilgi depolayan paketleme sistemini inşa edebilir? “Ol” emriyle oluş sürecine başlayan anne karnında basit bir hücre nasıl yüz trilyon hücre içeren bir vücuda dönüşüyor? Milyarlarca farklı hücre, DNA'daki dev bilgi bankasının içinden kendisini ilgilendiren kısmı nasıl buluyor ve ona uygun olarak yapı değiştiriyor? Gözü göz yapan hücreler hiç tanımadıkları bir organın özelliklerini nereden biliyor ki ona göre şekil alıyor?

Üç boyutlu olarak kendini kopyalayabilen hatta özel protein enzimleri ile kopyalama hatalarını kendi kendine düzeltebilen DNA’daki nükleobazların katlanma şekli değişse bütün organizmayı idare eden sistem çöküyor. Zira “her şeyi gözetleyip denetleyen O’dur” (Ahzab/52) Ve bütün bunlardan habersiz yaşayan insan, bir teşekkürü bile çok görüyor değil mi..? “Ey insan hâlâ düşünmeyecek misin?” sorusu bizi tefekküre, tedebbüre ve teşekküre götürmüyorsa akıllı olduğumuzu iddia etmemiz bir çelişkidir. Yeryüzünün bütün bilim insanları toplansa bir DNA sarmalının kromozoma yerleştirildiği o muhteşem sistemi ortaya çıkaramıyorsa kula aczini itiraf etmek düşer.

Her birimizi farklı bir genetik kod ile yaratan Eşsiz Tasarımcı’nın eserleri olarak bu sırrı hayatımıza ne kadar taşıyabiliyoruz? Ego cumhuriyetimize kimseler müdahale etmesin, herkes bizim gibi düşünsün istiyoruz fakat milyarlarca insana farklı parmak izi veren Allah’ın bir düzeni var. O’ndan rol çalamayız, O’nun adına karar veremeyiz, O’nun sözünün üstüne söz söyleyemeyiz..

DNA gibi nice muhteşem sistemlerden oluşan insan, okunmayı bekleyen bir kitap gibidir. Kendimize yolculuk yaptıkça hem acziyetimizin farkında oluyoruz hem de birçok teşekkür sebebiyle tanışıyoruz.. 
Öyleyse Rabbimizin hangi nimetlerini inkâr edebiliriz..? (Rahman/13..)