İnsanın en büyük sorumluluğu başkalarının hayatının yargıcı olmak yerine onları kötülükten iyiliğe, karanlıktan aydınlığa davet etmektir. Her toplumun sosyolojik yapısına göre değişen farklı davet metotları olmalıdır. Günümüzde insanlara ulaşabilmenin en etkili yolunun sosyal medya olduğu aşikar. Zira yokluğunda anksiyete hissedilecek şeyler listesinde ilk sıraları alır hale geldi..

İslamofobinin giderek arttığı zamanlarda anlamsızlığa ve hiçliğe sürüklenen insanı çağın en etkili silahını kullanarak anlama, fıtrata çağırmak gibi ulvi bir misyonu olmalı kendini Müslüman olarak tanımlayan herkesin. Kulaktan göze, duymaktan görmeye tekâmül eden zihinler için sinemanın etkisi elbette ki kaçınılmazdır. Fakat bu konuda çok başarılı bir karnemiz yok..

Son günlerin tartışmalı filmi Hz. Muhammed Allah’ın Elçisi hakkında yazılanları okudukça neden sanatta arka sıralarda olduğumuzu daha iyi anlayabiliyoruz. Meğer ne çok sinema eleştirmenimiz varmış bu ülkede! Baştan belirteyim ki filmin teknik detayları hakkında fikir beyan edecek sinema bilgisine sahip değilim ve haddime değil. Kameradan çok kalemle muhatap olan biriyim. Fakat hayatında hiç sinema eğitimi almamış, kadrajın açısından senaryoya kadar herhangi bir donanıma sahip olmayan isimler ciddi bir propaganda yapıyor. Türkiye’de kendilerini her konuda söz sahibi ehli sünnet müdafaacısı olarak gören, kimselerin bilmediği sırları bilen, Peygamber’i bir tek kendilerinin anladığı (!) ve savunduğunu düşünen bir güruh var. Dini tekeline alan bu zihniyet Peygambere saldırı olarak gördüğü filme ‘gitmeyin itikadınız bozulur’ çağrısında bulunuyor. Bu kadar kolay bozulan bir itikadımız varsa inandığımız dine olan ciddiyetimizi bir kez daha sorgulamalıyız. Bu bakışın arka planında derin bir mezhepçilik ve başkalarının iradesine saygı duymama hastalığı görülüyor. Herkesin gidip izleme ve karar verme özgürlüğü varken buyurgan söylemlerle başkasının tercihine müdahale etmek ahlaki değildir. Şii bir yönetmenin filminde elbette ki kendi inanç motiflerinden izler olacaktır. Ama emin olun bugün Peygamber savunucusu olarak görülen Sünnilerin çekeceği film de aynı gelenekten beslendiği için mucize içerikli ve Kur’an Peygamberi misyonundan uzak olacaktır.

Benim inandığım Peygamber rüyalarda, filmlerde, olimpiyatlarda görülen değil Kur’an’da görülen Peygamberdir. Kur’an’ı ‘biz anlayamayız’ diye rafa kaldıran ve yalnızlığa terk edenlerin, ekranlarda O’nun adını kullanarak din satanların, başka mezhepten olan kardeşini tekfir edenlerin Peygamber savunucusu olduğu bir toplumda hangi ümmet bilincinden bahsedebiliriz..? Şii geleneğinin metafizik ve mucize içerikli Peygamber algısı nasılsa Sünniliğin aşırı yükseltgemeci Peygamber tasavvuru da aynıdır. Allah’a ait sıfatları kula yakıştıran, Allah’ın ete kemiğe bürünüp yaratılmış biri üzerinde görüldüğünü iddia edenler ‘ehli sünnet’ olacak kendine değil Allah’a çağıran, Kur’an Peygamberi’ni hayatına taşıma gayretinde olanlar ‘sapık’ olacak öyle mi..? Bakınız Kur’an kime sapık diyor: “Allah'ı bırakıp da, Kıyamet Günü'ne kadar (duaya) karşılık veremeyecek kimselere, dahası kendisine dua edildiğinin dahi farkında olmayan kimselere yalvarıp yakarandan daha sapık kim olabilir..?” (Ahkaf/5)

Geleneksel Peygamber tasavvurunda hayattan dışlanan, model alınabilir olmaktan uzaklaştırılıp melek haline getirilen bir prototip var. O’nu ‘vahiy postacısı’ konumuna indirgeyen diğer tarafın yaklaşımı da sorunlu. Anlamak için elbette ki filmlere, sektör haline gelen kutlu doğum programlarına ihtiyacımız yok bu konuda yeterli kaynağın Kur’an ve sahih sünnet olduğu kanaatindeyim. Temel gayemiz O’nun ahlakını, yaşam tarzını ve ilkelerini hayatımıza taşımaktır. Efendimiz’in hayatına baktığımızda çile ve acıyla geçen bir ömür görüyoruz. Yokluğun, yetersiz imkanların ortasında hakikati tebliğ eden, cahiliye karanlığında mum yakan ve karada gemi yapan bir Nebi’nin ümmeti olarak ciddi bir görünme tutkusu ve çoğaltma hırsıyla imtihan oluyoruz. Her şeye kusur arayan gözle bakmak, inanç ve değerleri bir çırpıda silip önüne geleni ‘kafir’ ilan etmek ne İslamîdir, ne de insanî..

Özellikle ‘terörle ilişkilendirilen İslam’ algısını kırmak ve Alemlere Rahmet olanın aziz hayatını daha iyi anlatmak için sinemada, tiyatroda başarılı olmak zorundayız. ABD'de yapılan bir ankette ihtida edenlerin yüzde 12'si Malcolm X filmini izledikten sonra karar verdiğini açıklamıştır. Bugün sanatın her alanında Müslümanlardan çok başka inançlar aktif ve dikkat edin bizim verdiğimiz malzemelerle İslam’a saldırıyorlar.

Ahlâkı Kur’an olan Nebi’ye atfen çok hoş bir ifade geçer Tekvir Suresi 22.ayette: “Arkadaşınız Muhammed (s.a.v)…” Dünyeviliğin zirvede olduğu şu çağın sorunlarına çözüm bulmak, hayata ve olaylara Allah’ın ‘bak’ dediği yerden bakmak istiyorsak O’nunla arkadaş olmalıyız..