HERKESTEN ÇOK KEMALİST: REŞİT GALİP

Son zamanlarda yakın tarihimizden “artık pek hatırlanmayan bir isim”, Andımız tartışmaları nedeniyle “sanki günümüzde yaşıyormuş gibi” anıldı. Bu adamın adı Reşit Galip. Reşit Galip ilk okullarda hep bir ağızdan okuduğumuz “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.” diye başlayan Andımız’ın yazarı.

Malum andımız 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik yapılarak kaldırılmış, o tarihten itibaren okunmaz olmuştu. Ancak,Türk Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin "Öğrenci Andı" başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açınca, Danıştay 8. Dairesinin oy çokluğuyla aldığı kararda, "Öğrenci Andı" başlıklı yönetmelik maddesi kaldırıldı.

Pratikte uygulanmayan ve uygulanmayacak bu karar, başta Ak Parti tarafından olmak üzere geniş bir kesim tarafından büyük tepki gördü, eleştiriler yapıldı.

İşte bu tartışmalar ve gelişmelerin müsebbibi Andımız yazarı Reşit Galip, bir süre daha gündemimizde yer alacak gibi görünüyor. Zaten bir haftadır tarihçiler, yazarlar, siyasetçiler ondan bol bol bahsediyordu. Sevenleri “Atatürkçü, çağdaş, laik, devrimci” diye kutsayarak, sevmeyenleri ise, “Irkçı, faşist, kafatasçı, Türk Ocağını kapatan adam, Atatürk onu sofrasından kovmuş, Yahudi okulunda okumuş, Türkçe Ezan’ı yapanlardan”diye eleştirerek Reşit Galip’in hayatını bize yansıtıyorlar.

Gerçekten de çok ilginç bir adammış Reşit Galip. 41 yıllık ömründe “filmlere taş çıkartacak” denli “yükselişlerle ve düşüşlerle” dolu “fırtına gibi” bir hayat yaşamış.

Konu gereği “Andımız yazarı” deyip geçiyoruz ama Tek Parti döneminde enteresan icraatlarıyla, “Atatürk’e bile kafa tutan” yönüyle, “Türkçe Ezan” konusunda çalışmasıyla, İstiklal Mahkemelerindeki sert tavırlarıyla, başına geçtiği üniversitede kendine “Tarih Profesörü”ünvanı verilmesiyle, “Türklerin birinci sınıf beyaz ırk olduğu” iddiasıyla, “Türklerin göçebe bir kavim değil, Avrupa’daki medeniyetleri dahi kuran üstün ırk olduğuna” dair sözleriyle, “kafatası ölçümleriyle”tanınan, Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış ama daha sonra“herkesten çok devrimci” olmasına rağmen “rejim tarafından dışlanmış” bir isim Reşit Galip.

Samet Ağaoğlu, Babamın Arkadaşları kitabında “Bizim Saint Just” der Reşit Galip için. Fransız Devrimi'nin Jakobenlerinden sonu giyotinle biten en genc ve en radikalismidir Saint Just.  Genç yaşta münzevi bir kütüphanede yoksulluk içinde son nefesini verir Reşit Galip..

Oysa çok hızlı başlamıştır hayatı ve yine aynı hızla yükselmiştir. 1892’de Rodos’ta mahkeme reislerinden Mehmet Galip Bey ile Rodoslu Münevver Hanım'ın çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve ortaöğrenimini Rodos'ta tamamladıktan sonra liseyi İzmir'de okudu. Milliyetçi, hırslı, heyecanlı bir gençti. 1911'de İstanbul Tıbbîye Mektebi'ne girdi. Tıbbiye öğrencisi iken arkadaşları için “Hakikat”gazetesi adlı bir gazete ve “Sivrisinek” adlı karikatür dergisi çıkardığı gibi, İstanbul'da çıkan çeşitli gazetelerde yazıları yayımlandı. Okulda Türk Ocakları'nın bir şubesini açtı ve diğer askeri okullardaki ocakların müfettişliğini üstlendi. Tıbbiye’yi 1917'de bitirebildi.

HERKESTEN ÇOK DEVRİMCİ

1919-1920 yıllarında Kütahya Tavşanlı’da doktorluk yaptı. Orada Tavşanlı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurdu. Daha sonra Mersin’in köylerinde görev aldı. 17 Mart 1923’de Atatürk Mersin'i ziyaret ettiğinde, Türk Ocağı’ndan Reşit Galip, hayatını değiştiren bir konuşma yaptı. “Sizin karşınızda, zaferlerinizden bahsetmeye lüzum var mı? Grönland'daki Eskimolardan Afrika'nın yanık ve kızgın çölleri ortasında sam yellerinden haber uman zencilere kadar herkes öğrendi. Senin en birinci büyüklüğün bu milletin bir ferdi olmakla  iktifa iftihar etmekliğindir."

Aynı zamanda Atatürk’ün Ankara’da çıkardığı Hakimiyet-i Milliye gazetesinin başyazarı Hüseyin Ragıp'ın iki yaşküçük kardeşi olan Reşit Galip, “bizzat Atatürk'ün talimatıyla” boşalan bir vekilin yerine Meclis'e geldi ve milletvekili oldu. Ancak bu genç milletvekili çok sivri dilliydi.Şeyh Said İsyanı için kürsüye çıkıp isyana karşı hükümeti pasif kalmakla eleştirdi, daha çok kan dökülmesi ve acımasız olmak gerektiğini söyledi. İsyanın ardından “mecliste milletvekili öldürmüş” olan mebus Ali Çetinkaya'nın başkanlığındaki İstiklal Mahkemeleri'ne gönüllü oldu, muhaliflerin tasfiye edildiği devrim mahkemelerinin idam kararlarının altına imza attı.

1926’da Atatürk’e yönelik suikast girişimi ihbarı üzerine açılan İzmir ve Ankara’daki davalarda Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele gibi Kurtuluş Savaşı’nın en önemli paşalarına hesap soran İstiklal Mahkemesi’nin üç kişilik heyeti içerisinde 34 yaşındaki Reşit Galip de vardır.

1927'de CHP grubunda Kürdistan üzerine bir tartışmada kürsüye çıktı, İkinci Adam İsmet İnönü Paşa'yı hedef aldı. İnönü’nün Doğu Sorunu politikasını yerden yere vurduktansonra Kürtlere kötü muamele etmekle suçladı. Bu, “Atatürk’ün gözünde bittiği” andır. Reşit Galip artık Çankaya’ya çağrılmaz.

Affı için Atatürk'e 12 sayfa mektup yazdı. “Huzur-u devletlerine” diye başlayan mektupta en dikkat çekici cümle şudur: "Bendenizin aradığı damla damla toplayıp biriktirdiğim en kıymetli şeylerin, yani teveccühlerinizin bana iadesidir." İstediği iade gerçekleşti, ancak Reşit Galip de durmak yoktu.

Atatürk'ün locadan izlediği Türk Ocakları'nın kongresinde kürsüde bu kez hedefinde başkan Hamdullah Suphi vardı. Başkanı "gençleri silahlandırarak bir Kara Gömlekliler Ordusu kurmaya çalışmakla" suçladı. O konuşurken salondan hakaretler ve defol sesleri yükseliyordu. Reşit Galip hiddetlendi ve şeref locasını göstererek “Büyük reisimiz beni dinlediği halde siz neden tepinip duruyorsunuz!” dedi. Bir süre sonra Türk Ocaklarıkapatıldı, yerine kurulan Halkevleri’nin başına Reşit Galipgetirildi.

ATATÜRK’ÜN SOFRADAN KOVMASI

Artık Ankara’nın en önemli adamlarındandı. Atatürk’ün sofrasında.yer alanlardan biriydi. Ancak sofrada vukuatları vardır. Atatürk'ün de hocalığını yapmış Maarif Bakanı Esat Bey’i “gericilikle ve yaşlılıkla” suçlar.. "Ama benim hocam o" diyen Atatürk'e dönüp "Değil seni, Allah'ını okutsa yine bu adam Maarif Vekili olamaz" dedikten sonra Atatürk onu sofradan kovmuş, "Kalkmam. Burası sizin değil milletin sofrası. Gerçi saraydayız ama hocanız Hace-i Sultani değil, Cumhuriyette tenkit serbesttir" deyip oturmayı sürdürünce de Atatürk sofrayı terk etmiştir.

Bir başka olay ise Atatürk'ün Ayaspaşa'da Beyaz Rus Madam Vera'nın işlettiği Turkuvaz restorana İş Bankası'ndan verdiği yüklü miktardaki kredidir. Reşit Galip bunun uygun olmadığını söyleyince ipler kopmuştur. O geceyi Saray'da bir kanepede kıvrılıp uyuyarak geçirir, ertesi sabah, köşk genel sekreterinden Ankara'ya dönmek için 25 lira tren bileti parası ister.

Fakat Reşit Galip’in radikalliğine ihtiyaç vardır. Darülfunun tasfiye edilip yerine üniversite kurulacaktı. Bu tasfiyeyi kendi hocası Maarif Bakanı Esat Bey’in yapabileceğinden emin olmayan Atatürk, yerine gözü kara birini bulmuştu. Böylece “gözden düşen” Reşit Galip aniden Atatürk tarafından Milli Eğitim Bakanı yapılarak tekrar yükseldi.

23 Nisan Çocuk Bayramı kutlama töreninde Ankara'da öğrencilere konuşan Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip, "Size bugün şu işi veriyorum. Bayramınız biter bitmez mekteplerinize döndüğünüz ilk günden başlayarak birinci derse girdiğiniz zaman sınıflarınızda hep birlikte ve her gün şu sözleri tekrarlayacaksınız" diyerek cebinden çıkardığı kağıdı okumaya başladı:

"Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu, özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun."

10 Mayıs 1933 günü Milli Talim ve Terbiye heyeti kararıyla, Reşit Galip'in yazdığı ant öğrencilere okutulmak üzere okullara gönderildi.

TIP DOKTORU, HAKİM, DİL UZMANI, BAKAN VE TARİH PROFESÖRÜ

31 Mayıs 1933’de Darülfunun'u kapatıp hocalarını kovarken şu sözleri söyledi: “Memlekette siyasi içtimai büyük inkılaplar oldu. Darülfunun bunlara karşı bitaraf müşahit kaldı. Harf inkılabı oldu, öz dil hareketi başladı, Darülfunun'u hiç tınmadı.” Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nde, gazeteler Reşit Galip’in adını “Türk İnkılabı profesörlüğünü kabul eden Maarif Vekili Reşit Galip Bey” diye duyurdular. Tıp doktoru, gazeteci, hakim, dil uzmanı, bakan Reşit Galip, şimdi de Tarih profesörü olmuştu.

Fakat, “Yasam küçükleri korumak, büyüklerini saymak” andını yazmasına rağmen, “büyüklerine pek saygılı davranamayan” Reşit Galip’in bu davranışları, bardağı taşıran son damla oldu. Fuat Köprülü ve Neşet Ömer üniversiteden istifa ettiler. Dört gün sonra bu sefer “Reşit Galip’in sağlık nedeniyle istifa ettiği” gazetelerde yer alacaktı. Artık gözden düşmüş, Bakanlıktan da istifa ettirilmişti.

O günden sonra yalnız kaldı, hastalandı, hastalığızatürreye dönüştü. Keçiören'deki evine kapandı, kimseyle konuşmadı. Artık yatağından da çıkamıyordu. 41 yaşında 5 Mart 1934 günü hayatını kaybetti. Beş parasız kalan eşineİsmet Paşa yardım edecek, bir ev satın alacaktır. 

Yıllar sonra, Reşit Galip’in torunu Feyhan Oran, eşi Baskın Oran ile birlikte 13.10.2013’te Milliyet Gazetesi’nden Mirgün Cabas’a dedesinin yazdığı Andımız’la ilgili şunları söyledi:

“Geçen gün gazetede Milli Eğitim Bakanı gayet güzel anlatıyordu. ‘O günün şartlarıyla yazılmış bir şey. Şimdi artık bu arkaik olmuştur, onun için kaldırılması gerekiyordu, kaldırdık.’ Evet ben de aynı şeyi söylüyorum.”

Selametle kalın...

Kemalettin İSAOĞLU