Hubris sendromu; Pek çok başarılı siyasi figür veya yönetici dışardan cazibeli, çekici, ikna edici, riski seven ve özgüvenli gibi görünürken aslında; dürtü ile hareket etme, sonrasını düşünmeme, ayrıntıya dikkat etmeme, dinlemeyi, tavsiye almayı, eleştiriyi reddetme gibi davranışlar sergilemektedir. Bu durumda lider önce başarılı sonra ise başarısız olmaktadır. Bu özellikler kibir ile de ilişkilidir. Kibir başkasını dinlememe, kendi kendine hareket etme şeklinde ortaya çıkan ve dürtüsellikle şekillenen bir davranıştır. Başka bir ifadeyle kendisine tavsiye verilmesine rağmen tavsiyelere uymadan, etrafındakileri dinlemeden yalnızca kendi içgüdüleriyle hareket etme özelliğidir. Aşırı kibirli davranma haline hubris sendromu adı verilmektedir.

Hubris sendromu kazanılmış bir durum olmakla birlikte kişinin kendi içinden veya kendi özelliklerinin getirdiği bir durum değil de daha çok etrafından ya da çevresel koşullardan, ailesinden, yaşadıklarından, tecrübelerinden ve kişisel özelliklerinin toplamından elde edindiği ve sonradan edindiği bir özellik olarak görülmektedir. Tanrısal ego olarak da bilinen bu rahatsızlık güç zehirlenmesi ya da kibir sendromudur.

Abartılmış gurur, aşırı özgüven, başkalarına hakaret ve kendinden başka herkesin yeteneklerini küçümseme şeklinde karakterize edilen hubris sendromuna sahip bireyler kendilerini birçok açıdan başkalarından üstün görmektedirler. Bunu açık bir şekilde “Diğerlerinden daha iyiyim” şeklinde ifade ettikleri gibi dolaylı bir şekilde karşılaştırma yaparak da ifade ederler.

Hubris sendromunda kişi dünyayı iktidar aracılığı ile kendini övmek için bir araç haline getirir. Kendi imajının hasar görmemesi için, konuşmalarında çoğu zaman kendisinin kutsal bir görevle görevlendirildiğini ve yüce bir kişilik olduğunu hissettirecek betimlemeler yaparlar. Kendisini ulus ya da organizasyonla, işletmeyle ya da bütün bir ülkeyle içselleştirerek konuşur ve başkalarını hor görürler. Kendisini mahkemeye çekecek ve yargılayacak herhangi bir makamın olmadığına inanırlar. Tanrı tarafından yargılanabileceğini ancak Tanrı’nın yargıladığında da mutlaka kendisinin haklı çıkacağına dair sarsılmaz bir inançları vardır. Bu kişiler gerçeklikle temasını kaybetmişlerdir. Çoğu zaman pervasızca ve dürtüsel hareket ederler. Yaptığı eylemlerin maliyet ve sonuçlarına odaklandığı için ahlâki yönüyle ilgilenmezler.

Hubris sendromu narsistik, histrionik ve antisosyal kişilik bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Bireyin sahip olduğu bu kişilik bozukluklarına ilaveten sonradan elde ettiği başarı ve güç başka bir ifadeyle kendisinde tahmin etmediği bir gücü elde ettikten sonra hubris sendromu ortaya çıkmaktadır. Bunlara ilaveten toplumun bu kişileri yüceltmesi ve farklı bir yere koyması kişinin kendisine Tanrısal bir misyon yüklemesine sebep olmaktadır. Hubris sendromuna sahip olan kişiler küçümseme, aşağılama, hor görme, biat isteme, kendisinin dışında hiç kimseye değer vermeme gibi olumsuz davranış sergiler.

Hıristiyanlıkta yedi ölümcül günah belirlenmiştir. Bu günahlar hubris, şehvet, açgözlülük, üşengeçlik, öfke, kıskançlık ve pisboğazlık olarak sıralanmıştır. Eğer kişi kibire kapılırsa diğer günahların da yolu açılmış olacaktır.

Hubris kelimesi antik Yunan mitolojisinden gelmektedir. Adını Yunan mitolojisinde ölçüsüzlüğü, hayâsızlığı ve sonsuz gururu ile bilinen Hybris isimli periden alan hubris sendromu, genel anlamda kibirli olmayı, kendini kusursuz görmeyi ve kendisini hesaba çekecek bir otoritenin varlığına inanmamayı ifade etmektedir.

Hubris sendromuna yakalanmış çoğu kişiler mesih tarzını benimserler ve kendilerine aşırı güvenilirler.

Hubris kelimesi İngilizce’de aşırı gurur, azamet ve kibir anlamlarına gelmektedir. Hubris, özellikle siyasi toplumlarda ahlâki ve politik tehlikeler yarattığı gözlenmektedir. Hubris sendromuna yakalanmış kişiler çoğu zaman kendilerini duygusal tehdit altında hissederler ve kendilerine ilişkin yapılan her eleştiriyi bir tehdit olarak algılarlar ve kibirli bir şekilde şiddete kadar giden bir tepki verirler. Bu tarz kişiler iktidarda olduklarında eşitliği reddeder ve siyasi alana zarar verirler. Kendilerinin tek hâkimiyeti ile alakalı durumu sabitlemeye, onu tehlikeye atacak her türlü durumu izole etmeye ve ortadan kaldırmaya çalışırlar. Kendilerinin altında çalışan insanlara ya da kendilerine inanan insanların mutlak sadakat göstermesini beklerler.

Hubris sendromunun özellikle Narsistik Kişilik Bozuklukları ve sosyopatik bozukluklarla ortak hareket ettiği gözlenmiştir. Bunların çoğunlukla içgüdüsel hareket etme, dürtülerini kontrol edememe, saldırganlık, empati yoksunluğu, kumar bağımlılığı, risk değerlendirmesinin yapılamaması ve bu konuyla ilişkili olarak kararlarda hata gibi bozukluklar; aşırı özgüven, bozulmuş risk değerlendirmesi ve buna bağlı olarak karar verme durumlarında yanlış adımlar, istenmeyen sonuçların öngörülememesi ve başkalarına zarar verme şeklinde bir çerçeve ortaya çıkmaktadır. Aşağıda hubris sendromlu kişilerin özelikleri sıralanmıştır.

Hubris sendromu Psikiyatrik bir tanı değildir. Bizim gerek Dünya Sağlık Örgütünün tanı sınıflaması ICD, gerekse Amerikan Psikiyatri Birliğinin tanı sınıflaması DSM de böyle bir tanıya rastlanmaz. Bizim kullandığımız tanısal olmayan veya eskiden tanı olup şimdi olmayan bir kavramda değildir. Hubris sendromuna sahip insanları diğer psikiyatrik tanıları ile değerlendiririz. Bu tanılardan en çok Narsisistik kişilik bozukluğu görülür. 

Hubris sendromunun günlük hayattaki kibirden farkı gücü ele alan kimsenin sahip olmasıdır. Gücü sadece ele geçirmek değil uzun bir süre elinde tutmakta yine hazırlayıcılardandır. Diğer bir faktörde başarıdır. Güç ile başarı bir araya gelince güç artar. Başlangıçta açılan bu sonsuz kredi artık ödenemeyecek derecede büyür. Başarı kolayca kibir üretebilir. İnsanlar başarılı olurlarken özgüveni yükselir ve her şeyi halledebileceklerini düşünürler. Başarı gerçekleştikçe, liderler daha da izole olur ve ağları değişir. Karmaşıklık ve stres seviyesi arttıkça, liderler sıklıkla kendilerini korumak için kendilerini kapatırlar.

Hubris sendromu çoğu zaman kişilik bozukluklarıyla ilişkilendirilmiş ve kişinin çocukluğunda geçirdiği evrelerden kaynaklanmaktadır. Hubris sendromu yaşayan kişilerin çocukluklarını ele alacak olursak genellikle Narsisistik gelişim süreçlerine benzer süreçler yaşadıkları gözlenmektedir.

Hubris Sendromu sadece narsisistik yapıdan köken almaz. Histrionik ve antisosyal kişilik öğeleri barındırır.