Hukuk reformu Atatürk’ü ilahlaştıran teomorfik müfredata son verecek midir? (5)

Mevcut anayasamızın 42. maddesi, ”eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda” yapılmasını emretmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın dindar nesil yetiştirme arzusu, bu maddeye göre imkânsızdır. Çünkü Kemalizm de en nihayetinde dine bir alternatif olarak seküler ve pozitivist bir dünya görüşünü savunmaktadır. Bu bağlamda Türk eğitim sisteminde Kemalist bir müfredatın uygulanması, çocukların dimağlarını sağlıklı bir şekilde gelişmesine yardımcı olamaz. Açıklayayım:

Okul öncesi ve ilköğretim çağında olan çocukların zihnî dünyasında Allah tasavvuru, ağırlıklı olarak nesnel sıfatlara dayanır. Çünkü bu dönemdeki çocukların somut düşünme özellikleri baskındır. Çocukların dünyasında Yaratan, bildikleri, tanıdıkları veya gördükleri çok güçlü bir insandan daha büyüktür. Tam tersine kendilerine büyük komutan, tek kurtarıcı olarak tanıtılan bir insan ise bazen Peygamber gibi, bazen de Tanrı gibi algılanır. Çocuklar, bu dönemde, mantıkî kaidelere göre soyut düşünemez, koordineli ve ilişkisel muhakemeler yapamaz, hayata, insana, Yaratan’a daha çok saf sezgilerine dayalı olarak basit akıl yürütür.

Ne var ki ilköğretim çağındaki çocukların Atatürk’ü tanımaları ve sevmeleri yönündeki yaklaşımlar, çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken pedagojik esaslara genelde aykırı düşmektedir. O yaştaki çocuklarımızın ekseriyeti Atatürk’ün fikrî eserleri gibi takdim edilen Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik gibi soyut/siyasî kavramları anlamakta zorlanacakları açıktır. Bunun yanında okullarda Atatürk’ün sahip olduğu bütün meziyetleri kusursuz bir şekilde anlatılmaktadır. Bu yaklaşım da çocukların üzerinde daha büyük bir etki yapmaktadır.

Çocuklarımız, “Ulu Önder” Atatürk’ün savaşlardaki kahramanlıklarını, milleti düşmanlardan nasıl kurtardığını, vatanı nasıl özgürleştirdiğini, nasıl yeni bir ulus yarattığını okudukça/duydukça zihinlerindeki Atatürk portresibambaşka bir varlık hâline dönüşebiliyor. Bu şekilde çocuklarımızın, hatalarıyla sevaplarıyla bizim gibi bir insan olan Atatürk’ü tanrılaştırmalarına yani teomorfizmezemin hazırlıyoruz.

Teomorfizm ve Antropomorfizm Nedir?

Şahısları tanrılaştırma anlamına gelen teomorfizm, eski pagan inanç sistemine kadar dayanır. Çünkü Eski Mısır’da ölen firavunların hepsine, üstün insanî meziyetler yani tanrısal sıfatlar verilerek, teomorfizmin doğmasına sebebiyet verilmiştir. Liderlerin ilahlaştırılması ile beraber Greko-Roman pagan kültürlerinde olduğu gibi hem çok tanrılı inanç sistemi oluşmuş, hem de zaten insan olan hayalî ilahlar, yeniden insan suretinde tasvir edilmeye başlanmıştır.

İsevilik dini de maalesef bu bâtıl cereyanların etkisi altında kalarak, Tanrı, Hz. İsa üzerinden insanlaştırılmış ve bu şekilde teolojik anlamda antropomorfizm ortaya çıkmıştır. Böylece Hıristiyanlık, bir taraftan Hz. İsa’ya tanrısal vasıflar verilerek teomorfizm, diğer taraftan da Tanrının (yeniden) insanlaştırılması ile antropomorfizm ile tahrif olmuştur.

Başlangıçta bir tek Allah’a inanan İseviler, zamanla üçlü ve tamamen antropomorfik bir Tanrıya inanır olmuştur. İslâm dini, Hıristiyanlık dini gibi, ilâhî bir din olmakla beraber, tevhit (Allah’ın birliği esası) akidesini koruyabilmiş en son ve tek dindir. Ne var ki ilkokullarımızda özellikle Atatürk üzerinden yapılan tanıtım/eğitim faaliyetleri, teomorfizmi ile beraberantropomorfizmi de besleyecek niteliktedir.

Eğitimde Teomorfizm ve Antropomorfizmin Kalıcı Manevî Tehlikeleri

Teomorfizm veantropomorfizm tehlikesi özellikle çocuk eğitiminde önemli bir rol teşkil etmektedir. Çocuklar, mücerret (soyut) ve mecazî konuları yeterince idrak edemedikleri için, her şeyi, müşahhas (somut) olarak düşünür. Kendilerine Allah’ın varlığı anlatılınca, çocuklar, Allah’ı anlamaya yardımcı olacak tecrübe dünyasından en uygun malzeme olarak insanı seçer ve Yüce Varlığı, insana benzeterek, anlamaya çalışır.

Tersinden ‘olağanüstü’ olarak tanıtılan bir insanı da çocuklar, yine akıllarınca İnsan-Tanrı çizgisinde düşünür. Bu doğrultuda örneğin “Allah, Süpermen’den daha mı güçlü?” gibi sorular sorarlar. Genelde sosyalizasyon sürecini tamamlayamamış küçük çocuklara mahsus olan antropomorfik düşünce, çocukların idrak seviyesi ve soyut algılama yeteneği geliştikçe zamanla kendiliğinden ortadan kalkar.

Normal şartlarda çocuklara mahsus olan teomorfikleştirilmiş Atatürk düşüncesi/inancı, ileriki yıllarda kendiliğinden kaybolması gerekir. Ne var ki Atatürk(çülük), devletin resmi ideolojisi olarak günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline getirildiği için, teomorfik(leştirilmiş) Atatürk düşüncesi, bazı yetişkin insanlarımızda dahî kalıcı hâle gelebilmekte ve hatta katı bir ideolojik inanca da dönüşebilmektedir. Mesela birçok aklı başında olduğunu düşündüğümüz samimî Atatürkçülere göre ‘Atatürk yarı ilah bir adam” (Turgut Özakman) ya da ‘tam bir ilahtır’ (Haldun Dormen).

İslâm, Teomorfizm ve Antropomorfizm Düşüncelerini Reddeder

Geçmişte Kul-Peygamber Hz. Muhammed (sav) vefat ettiğinde en önde gelen sahabiler bile ölüm gerçeğini bir an da olsa bir türlü kabullenememişti. Bu en acılı günde dahî hadiselere ferasetve akl-ı selim ile bakabilen Hz. Ebu Bekir, herkesin hakikati görebilmesini sağlayan tarihe mal olmuş olan şu meşhur sözünü irat etmiştir:

“Kim ki Muhammed’e (sav) tapıyorsa, bilsin ki Muhammed (sav) ölmüştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy’dır, ölümsüzdür.” (Buharî; 3: 95).

Ardından sözlerinin doğruluğunu teyit eden Allah’ın kitabından şu iki âyeti okumuştur:

“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce birçok peygamber gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz ardınıza dönüverecek misiniz? Kim ardına dönerse, elbette Allah’a hiçbir şeyle zarar verecek değil; fakat şükredip sabredenlere, Allah muhakkak mükâfat verecektir!” (Âl-i İmrân: 144).“(Ey Resûlüm!) Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler!” (Zümer: 30).

Velhâsıl-ı Kelâm

Atatürk’ü (aşırı) sevenler, özellikle şuna dikkat etmelidir: Rasyonel aklını kullanmadan tek bir şahsa kayıtsız şartsız olarak bağlı olan bir insan, farkına varmadan liderine bir efsane, bir kült veya bir idol figürü olarak görmeye başlar. Bu durumda örneğin Atatürk, mitolojik/teolojik bir anlatımla Atatürk fetişizmine (Kemalizm Putçuluğuna) dönüşebilir.

HalbukiAtatürk, Allah tarafından yaratılmış bir beşerdir. Atatürk, sadece kaderin kendine biçtiği bir plânı icra etmiştir. Ondan önce de onun gibi birçok insan/lider gelip geçmiştir. İnancımıza göre bırakın Atatürk gibi bir insana tapmak, Allah’ın en sevgili kulu Hz. Muhammed (sav) dâhil hiçbir peygambere tapılamaz. Kim Allah’tan başka bir varlığa ilah gibi taparsa bilsin ki o Allah’a açıkça şirk koşmuş olur. Tapılacak tek ilah, Allah’tır. Çünkü Allah, Hayydır.

Şirk ve (tevhit inancı bağlamında) dindarlık gibi iki kavramın birbirleriyle hiçbir surette bağdaşmadığını bilecek kadar bilince sahip olan hukuk reformcularımız, Atatürk’ü ilahlaştıran bir eğitim sistemine son vermelidir ve böylece çocuklarımızı, gençlerimizi ve insanlarımızı şirke bulaşmalarının önüne geçmelidir. Öyle ise her türlü ideolojiden arındırılmış ammâ ilim, tefekkür, hikmet, ahlâk ve maneviyatı önceleyen bir eğitim müfredatı oluşturalım.

Prof. Dr. Ali Seyyar