Hz. Ömer (ra) 'ın halifeliği döneminde Şam Valisi olan Hz Sa' d b. Ebi Vakkas (ra), önceki yazımızda kaleme aldığımız hadiseyi yaşayan yahudi vatandaşa, Hz. Ömer (ra) 'dan getirdiği mesaj karşısında niçin korkudan yüzünün sarardığını anlatıyordu:

-İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer (ra), İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. 

Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. 

Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi. Bize yardım etti. Sonra da:

-Gidip Kral'a durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder, dedi. 

Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikayetimizi, Kral'ın mütercimi, Kral'a tercüme etti. Kral Nuşirevan, tercümanı dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğini söyledi. Bize de, 'memleketinize dönün', dedi.

Biz, tekrar Han’a döndük. Ama doğrusu sonuçtan çok da memnun olmamıştık. Hancı sonucu öğrenince, son derece üzüldü ve 'burada bir hata var, gelin beraberce gidelim, ben size tercümanlık yapayım' dedi. Biz de tekrar Krala gittik ve huzura çıktık.

Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetlerini, hallerini ve olayın geçtiği yeri anlattı. Dikkat ettik, Nuşirevan’ın yüzü sapsarı kesildi.

Bir gün önceki mütercimi çağırttı. Ona sorular sordu. Sonra ayağa kalktı, her birimize 2 şer kese altın verdi ve :

-Akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin erkenden şehirden çıkıp gidebilirsiniz. Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, dedi. 

Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.

Akşamleyin, 200 devemiz, kaldığımız hana geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. 'Neler oluyor?' dedik. Hancı şöyle dedi: 

-Sizin develerinize el koyan kişiler, Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir. Bunlar bir çete kurmuşlar, garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış ama, sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. 

Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: 

Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm.

Halk toplanmış seyrediyordu. Bunların kimler olduğunu ve suçlarının neler olduğunu sordum. Dediler ki:

-Bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap kökenli vatandaşın mallarını cebren gasp etmişler. Nuşirevan ceza olarak, ikisini de asarak idam etmiştir. 

Düşünebiliyor musunuz, Nuşirevan kendi öz oğlunu idam ediyor!!!... 

Hz. Ömer (ra)'ın çıktığı kapıda ise, bizim şikayetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu ve vezirini korumaya çalışan mütercimin asılı olduğunu gördük.

İşte Hz. Ömer (ra), senin eline verdiği kemik parçasının üzerine, “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. 'Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim' diyor. Şimdi anladın mı neden benzim sarardı?! 

Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, o an hem arsasını hibe ediyor, hem de Müslüman oluyor… 


 

Hükümdar Nuşirevan’ın adalet hususunda bu kadar hassas ve ölçülü olmasına rağmen, çok yakınında ve devletinin içinde kendi menfaati uğruna yanlış yapanları, en sert şekilde cezalandırması, hakikaten takdire şayan ve fevkalade üstün bir fazilet timsalidir! 

Gördüğünüz gibi, Allah Rasulü Efendimiz (sav) 'in övgüsüne mazhar olması boşuna değil.. 

Ayrıca, kamu görevlerinin, haksızlığa tenezzül etmeyen, sağlam iradeli, güvenilir, ihlaslı ve liyakatli kimselere verilmesi hususu da, bu yaşanmış hikaye ile açık bir şekilde anlaşılmaktadır. 

Bu prensipler ve hassasiyetler, her dönemde geçerlidir. 

Günümüzde de, Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bu mücadelede, YALNIZIM, FAKAT KARARLIYIM" sözleri, bizlere Nuşirevan'ı hatırlatmaktadır. 

Muvaffakiyetinin sırrı da, sanırım, Hz. Ömer (ra) 'ın mesajındaki gibi, Nuşirevan'dan daha az adaletli olmadığını bizzat  göstermek olacaktır!.. 

Allah bu güzel hasletleri ve bu üstün ahlakı, hepimize nasip etsin!..

Amin!