Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi Türkiye’nin Rejim güçlerine verdirdiği büyük kayıplar ve tahribattan sonra Rusya ve Rejim’in masa oyunları ve müzakere yolu ile durumu kurtarma ve yeniden toparlanma için zaman kazanmaya çalışacakları açıktı.

Diğer taraftan Rusya’nın, Suriye’nin kuzeyinde en batıdaki üslerinden en doğudaki Kamışlı’ya kadar uzanan M4 Karayolundaki güvenliklerinin İdlib’de riske girmesi ve doğuya doğru askeri ve lojistik sevkiyatının kesilme veya aksaması onları endişelendiren bir diğer konu idi.

Türkiye’yi ateşkese zorlayan en önemli etken ise AB, ABD ve NATO’nun gerekli Hava Savunma Sistemlerini vermeye yanaşmamaları nedeniyle, Türkiye’de Esad ağzı ile muhalefet etmeyi kendine görev addeden bazı çevrelerin muhtemel şehit sayılarını istismar ederek ülkede oluşturabilecekleri psikolojik karamsar havayı önlemekti. Zira Rusların boğazlarımızdan geçirdiği füze ve askeri mühimmat dolu gemilerle Rejim’in Türklere karşı ayakta kalmasını sağlamak için acele ettiği biliniyordu.

Ateşkesin Türkiye açısından belki en büyük kazancı, İdlib’deki Türk askerî varlığının gözlem noktaları dışında da kesin olarak taraflarca kabul edildiğidir. Ayrıca Türkiye’nin İdlib’deki sivil halka ve mültecilere yönelik öteden beri savunduğu tezlerin meşruiyet kazanması önemlidir. Rusya ise en azından kendisi için hayati önem arz eden M4 karayolunu güvence altına almıştır.

Yapılan anlaşmanın maddelerine bakıldığında bazı belirsizlikler, terörle ilgili muğlak ve genel ifadeler ile Rusya’nın geçmiş anlaşmalara sadakatinin pek görülmemesi, ateşkesin geçici olduğu izlenimini kuvvetlendirmektedir. Bu nedenle Türkiye mevcut durumdan istifade ile HİSAR gibi kendi milli ve yerli veya dışarıdan bir şekilde tedarik edebileceği hava savunma sistemleri ile bölgedeki varlığını güvenlik altına almaya çalışacağı malumdur. Diğer taraftan Rusların Suriye’ye sağlayacağı on binlerce füze ve diğer askeri mühimmata karşı alacağı tedbirler olacaktır.

Zira ateşkesin bozulması halinde yaşanacak sıcak çatışma muhtemelen öncekinden daha sert ve yıkıcı olacaktır. Bu durumda Halep alınmadığı ve güneyde Hama’ya girilmediği sürece ne Suriye ne de müttefiki Rusya’nın belinin kırılmasının mümkün olmayacağı ve istikrarsızlığın bölgede devam edeceği her halinden bellidir.