Ülkemizin güney sınırında doğudan batıya iki tarihi ana merkez vardır. Bunlardan biri doğuda Musul, diğeri batıda Halep vilayetidir. Musul ve Halep hattındaki bölge Anadolu’nun güney kıyısında gel-git dalgaları gibi tarihsel süreçte önce Bizans ve Müslüman Araplar sonra da Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçukluları, ardından Türkiye Selçukluları ve Zengiler, Türkiye Selçukluları ile Eyyubiler ve nihayet Osmanlı ve Memluk devletlerinin nüfuz mücadelelerine maruz kalmış ve taraflar arasında zaman zaman yer değiştirmiştir. Bölgede istikrar Osmanlı devletinin Ortadoğu’ya tek başına hakim olması ile mümkün olmuştur.

Gelinen noktada Anadolu’yu temsilen Türkiye ve Suriye’yi temsilen (Rusya ve Şii İran destekli) terörist Rejim güçleri arasında yeni bir tarihi mücadele İdlib merkezinde yeniden ateşlendi. Burada cereyan eden tarihi hadiseler gösteriyor ki, Türkiye’nin hem İdlib’de kontrolü sağlaması yani gözlem noktalarını tamamen güven altına alması hem de buradaki halkı ve mültecileri koruyabilmesi, ancak İdlib’in doğusundaki tarihi ve stratejik önemi haiz Haleb’in ve güneyde ise Hama’nın alınması ile mümkün olabilir.

Türk ordusunun Halep ve çevresindeki askeri tecrübesi, meşhur Türk Hanının oğlu Harun ve ona bağlı Gazilerin burada 1061 yılındaki askeri faaliyetleri başlangıç alınırsa bin yılı aşkındır. Dolayısı ile Türk ordusu ve Türk milleti, rejim güçlerinin Rus destekli hain saldırı sonucunda verdiği şehitlerle moralini bozacak değildir. Aksine bu, milletimizin ve ordumuzun azim ve kararlılığını perçinlemiştir.

Bölge eninde sonunda dün olduğu gibi bugün de Türk ordusunun merhametine teslim olacaktır. Son yıllarda ülkemizin başta İHA’lar ve SİHA’lar olmak üzere savunma teknolojisinde sağladığı ilerlemeler, emperyalist ülkeleri çokça rahatsız etmiş olduğu açıktır.  Ülkemiz bu dost görünen kibirli düşmanların son kozu olan acil ihtiyaç duyduğumuz hava savunma sistemlerine yönelik cimriliklerini aşacak güce de sahiptir. Milli ve yerli hava savunma sistemine yönelik mevcut gayretler, milli bir seferberlik ruhu ile şüphesiz daha da hızlandırılacaktır. Zira Türk milletinin kültür genetiği savaş yeteneğine ve zaferlere kodlanmıştır. Yeter ki kendi silahlarımızı kendimiz üretelim.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve gazilerimize şifalar diliyorum. Son söz olarak şunu hatırlatmak isterim ki, her zamandan daha fazla birlik ve beraberlik içinde ordumuzun ve hükümetimizin yanında kenetlenerek, bilgi, akıl ve sabır dairesinde yolumuzdan şaşmadan hedefe ulaşacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır.