İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - YETER ADA ŞEKO - Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Murat Utkucu, iklim değişikliğine bağlı meteorolojik olaylar sonucu göl, gölet, baraj gölü gibi alanlarda su miktarındaki değişimlerin, yer kabuğundaki dengeyi değiştirerek küçük depremleri tetiklediğini söyledi.

AA muhabirine konuşan Utkucu, iklim değişikliğinin beklenmedik yağışlar ya da kuraklığa neden olduğunu, bunun sonucu göl seviyelerinin azalabildiğini veya deniz seviyelerinin yükselebildiğini belirtti.

Göl ve deniz seviyelerindeki değişikliğin tektonik olarak yer kabuğu üzerindeki yükleri etkilediğine işaret eden Utkucu, söz konusu yükün değişimine bağlı olarak depremlerin tetiklenebileceğini kaydetti.

Bunun çok yavaş işleyen bir süreç olduğunun altını çizen Utkucu, "Yer kabuğundaki sıvı, deprem tetiklemesine ya da depremlerin oluşumuna etki eder fakat bunlar genelde 4 büyüklüğünün altındaki küçük depremlerdir." dedi.

Bu tür depremlere baraj gölleri üzerinden örnekler veren Utkucu, şunları söyledi:

"Su seviyesinin yükselmesiyle baraj göllerinde su tutulmasıyla beraber deprem sayılarının arttığı görülüyor. Dünya üzerinde çeşitli barajlarda bu durum teyit edilmiş ve su seviyelerindeki değişimlerin, bir yerde azalan suyun ya da suyun bir yerde depolanmasının depremleri tetiklediği görülmüş. Bunlardan en meşhuru Hindistan'daki Koyna Barajı'dır. Bunun örnekleri Mısır'da Asvan Barajı'nda, Yunanistan'da Kremasta Barajı'nda yaşanmış. Bizde de Keban Barajı'nda, Atatürk Barajı'nda su tutulmaya başladıktan sonra küçük depremlerin sayılarında artışlar oluyor."

Su seviyelerindeki değişimin deprem oluşturmadığını, sıfırdan bir deprem üretmediğini ancak deprem oluşumunu biraz geriye çektiğini vurgulayan Utkucu, suyun depremi tetikleme şekli hakkında şu bilgileri verdi:

"Barajda su tutulmaya başlayınca su yükü oluşuyor, o ağırlıkla yer kabuğunda denge bozuluyor. Diğer bir şekilde ise biriken su yer kabuğunun derinliklerine kayaçların gözeneklerinden sızıyor, depremlerin oluştuğu derinliğe birkaç ayda ulaşabiliyor, gözenek sıvı basıncı dediğimiz kayganlaşmayı kolaylaştıran, fay üzerinde dengeyi değiştiren bir husus. Bir nevi fay hattına rahat kayabilsin diye yağ dökmüş gibi bir etki oluşturuyor. Su tutulmaya başladıktan sonra deprem sayıları artmaya başlıyor. Terminolojide bu depremler daha önce 'tetiklenen depremsellik' olarak adlandırılıyordu, şu anda 'neden olunmuş depremsellik' ifadesi kullanılıyor."

Van Gölü örneği

İklim değişikliğinde, sera gazlarının yanında güneşteki faaliyetlerin de etkili olduğunu bildiren Utkucu, güneşin yüzeyinde görülen karanlık noktalar olan güneş lekelerinin mevsimlere, dolayısıyla da yağış rejimine etki ettiğini, bunun da yer kabuğunun üzerindeki ya da altındaki sıvı miktarını etkileyerek deprem oluşumlarını tetiklediğini anlattı.

Van Gölü'ndeki su seviyesi değişimlerini incelediğinde buradaki değişimlerin depremleri tetiklediğini gördüğünü aktaran Utkucu, "Fay kırılmaya yaklaşmış, bardak taşmak üzere; bu su birikmesi, su seviyesinin değişmesi, sıvının etkisi, bardağı taşıran damla oluyor. Yeni bir fay hattı oluşturmuyor, olduğu yerde fay var. Fay hattı belki 300 yıl enerji biriktiriyor, kırılmaya yaklaştığında ise Van Gölü'nde olduğu gibi su seviyesi, iklim değişikliğinin etkisiyle alçaldı. Bu alçalma da dengeyi değiştirdi, 2016 yılında olacak depremin tarihini 2011'e çekti yani üç yüz yılda bir olan depremin tarihini 4-5 yıl kadar öne çekti." değerlendirmesini yaptı.

"Milyonlarca yıl sonra etki edebilir"

ABD Havacılık ve Uzay Ajansında (NASA) görevli jeofizikçi Eric Fielding de iklim değişikliğinin deprem oluşumunu tetiklemesinin ancak çok uzun periyotlarda mümkün olabileceğini söyledi.

Fielding, "Şu an yaşadığımız iklim değişikliğinin, depremler üzerinde etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Çünkü depremler yerin çok altında başlıyor. Öte yandan milyonlarca yıl sonra iklim değişikliği, depremler üzerinde etkiye sahip olabilir." dedi.

Kuzey yarımkürenin, 10-20 bin yıl önce, Finlandiya ve İsveç gibi ülkelere kadar ulaşan büyük bir buz tabakasına sahip olduğundan ve bu buz kütlesinin 5 binden fazla yıl boyunca erimesiyle buzulların tetiklediği depremlerin meydana geldiğinden bahseden Fielding, "Bu, yer kabuğunun derinlerini etkileyebilecek büyüklükteki bir değişimdi. Havadaki birkaç derecelik ısı değişikliği, farklı miktarlardaki yağışlar gibi şu an yaşadığımız şeyler büyük coğrafyalardaki depremleri tetiklemez." görüşünü paylaştı.