Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde görevli Prof. Dr. Mehmet Azimli'nin 'Siyeri Farklı Okumak' kitabında Peygamber Efendimiz hakkında yaptığı açıklamalarda 'yüceliğin soyla sopla değil, insani değerlerle olduğunu' vurgulamaya çalışırken kurduğu ifadeler tepki çekti.

PEYGAMBER EFENDİMİZ HAKKINDAKİ O SÖZLER TEPKİ ÇEKTİ

Azimli'nin kitabında yer alan, ''İslam'ın evrensel kaidelerini soy, sop ve ırka dayalı değil, insani değerler ve ilkeler sistemine göre kurduğunu belirtmek için söylüyoruz. Değilse onun en asil soydan olup olmadığını ve hatta hiçbir suçu olmadığına inandığımız zina çocuğu olup olmadığını da çok önemsemiyoruz. Onun bu türden yüceliklere ihtiyacı da yoktur. O getirdiği ve uyguladığı yüce değerlerle kendini kanıtlanmış çağlarüstü bir önderdir.'' ifadeleri sosyal medyada büyük tepki çekti.

YUSUF KAPLAN: GÖREVDEN DERHAL ALINMALI

Söz konusu kitaptaki ilgili kısımları Yusuf Kaplan sosyal medya hesabından paylaşarak, ''Hz. Peygamber’le (sav) ilgili bu ifadeleri yazabilen biri, niçin ilahiyatta hocalık yapar? Bu adamın yetiştirdiği imam, müftü ve vaiz ne anlatacak cemaate? O ilahiyat niçin böyle bir adama kapı açar? İlahiyat, ilahiyatlara zarar vermemek için bu adamı görevden almalı. Derhal!'' ifadelerini kullandı.

8 YIL ÖNCE DE GÜNDEME GELMİŞTİ

Azimli'nin Siyeri Farklı Okumak kitabında Peygamber Efendimiz hakkında kullandığı ifadeler, 2014 yılında da gündeme gelmişti. Dicle Üniversitesi'ndeki görevinden de baskılar sonucu istifa etmek zorunda kaldığını belirten Azimli, o dönem Yeni Şafak'a hakkında ortaya atılan iddialara cevap vermişti. 

Azimli, 3 Ocak 2014'te olayla ilgili iddialara böyle cevap vermişti:

Öncelikle haber, anlattıklarımın doğru olup olmadığına değil karalamaya yönelik olarak hazırlanmıştır. Yeni Şafak''ta yaşadıklarımı anlattım. Eksiği vardır, fazlası yoktur. İlim yaymanın resmen kurucular arasında olmasam da kuruluş aşamasında neler yaptığımı, bugüne gelmesindeki katkımı başkan ve yönetim kurulu üyeleri gayet iyi bilir. Zaten yazıda bu durumu reddetmemişler, sadece kurucu olmadığıma vurgu yapmışlardır.

Ayrıca benim anlattıklarıma ne rektör ne de dekan cevap vermiştir. Halbuki bu mağduriyetin neden yaşandığını, en yetkili kişi olarak rektör cevaplandırmalıydı. Her zaman yaptığı gibi kaçamak bir cevap ile meseleden sıyrılmaya çalışmaktadır. Sayın rektörün yönetim algısı, akademiye bakışı ve uygulaması maalesef budur.

Dekanın sözleri benim iddialarıma cevap niteliğinden çok meseleyi başka yöne kaydırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Hayatımın 40 yılını, Hz. Peygamber'in doğru anlaşılmasına vermiş biri olarak, benim ilmi kapasitemi ölçebilecek bir pozisyonda değildir. Çünkü İslam Tarihçisi değil, İslam Hukukçusudur. İslam Tarihinin temel kaynaklarını okuyup analitik değerlendirmeler yapabilme konumunda hiç değildir. Ben akademik hayatım boyunca yaklaşık 25 kadar juri üyesinin önünde eserlerimi sunmuş ve bu noktaya gelmiş biriyim. Alanım olmayan bir konuda ahkam kesmeyi de akademik etiğe uygun görmem.

''Arapça bilmez'' gibi avami ifadelerinde samimi ise, yazmış olduğum ve hepsi Arapça kaynaklara dayalı 11 adet eserimin neresinde yanlış bir tercüme varsa, açıklarsa ben de sevinir ve hatamı düzeltirim. Ancak bunca yıldır sürekli bir şekilde bu sözü tekrarlamanın ötesinde bir adım ileri gidip ilmi bir tenkide girişememiştir. Eğer çalışmalarımda bir yanlış varsa eski ulemamızın yaptığı gibi ''reddiye'' yazılabilir. Ancak 2008''den beri altıncı baskısını yapan eserime henüz bir reddiye yazılmış değildir.

Esasen bu sebepten dolayı gazeteci üslubu ile yapılan bu hakareti cevaplamak da gereksizdir. Çünkü yaklaşık 500 sayfalık kitabımın içinden bir paragrafı cımbızla çekerek yargılama yapmış ve tarihi kaynaklarda geçen bir rivayeti tenkidimizi, sanki büyük bir cürümmüş gibi yansıtılmasını sağlamıştır. Ancak kamuoyunun aydınlatılması açısından şu kısa izahı yapmak istiyorum;

Gazetede geçen bahse konu paragrafta, bir rivayetin tahlilini yapıyoruz. Ancak konu verilirken maalesef paragrafın öncesinde aktarılanlar kasten yazılmayarak tahkir ve tezyif amaçlanmış olmalıdır. Konuyu uzatmadan meselenin kısaca izahı şudur;

Kaynaklarda, ''Cebrail''in bütün dünyanın doğusunu batısını dolaştığı ve Haşimoğullarından daha üstün bir sülale bulamadığı'' şeklinde İslam''ın insan merkezli anlayışına ters ve daha çok belli bir ırkı ve soyu yücelten anlatımlar bulunmaktadır. Bu abartılı aktarımlarda iş o noktaya kadar götürülür ki İbn Sa''d; Hz. Peygamber''in beş yüzüncü nenesinin tespit ve kaydedildiğini ve hiçbirinde, zinaya ve Cahiliyye çağında işlenegelen kötü işlerden hiçbir şeye rastlanmadığını nakleder.

Halbuki Hz. Peygamber, ''yirminci atası Adnan''dan önceki anlatımların yalan olduğu'' sözü ile yukardaki rivayeti (500 nene ile ilgili) bizzat kendisi reddetmektedir. Bu noktada nasıl oluyor da beş yüz nenenin durumunu tespit ve tahlil edip onların ahlaki durumları hakkında karar vermek mümkün olabilecektir?

Doğrusu bunlar, Hz. Peygamber'i yüceltmeye yönelik uydurulan sözlerdir. Biz yüceliğin soy ve sopla değil, insani değerlerle olduğunu bildiren bir dinin mensubuyuz. Hz. Peygamber, ''Ameli geri bırakanı nesebi ileri götüremez.'' ve ''Hiçbir ırkın diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.'' diyerek meseleyi güzelce izah etmiştir. Kaldı ki Kur''an''da anlatılan peygamberlerden kimisinin babası, kimisinin çocuğu Allah nezdinde çok aşağılık insanlar olabilmektedirler. Kur''an, Hz. İbrahim''in neslinin kurtuluşu için dua ettiğini ancak duasının zalim olmayanlar için geçerli olduğunu bildirir. Ayrıca Kur''an''da ebediyyen lanetlenen Ebû Leheb de Hz. Peygamber''in amcasıdır ve Haşimoğullarındandır. Bu anlamda herkes için olduğu gibi Hz. Peygamber'i de tanımak için bu tür İslam'ın değer vermediği soy, asil nesil gibi kavramlara gerek yoktur.

Bunları, dünyaya gelmiş geçmiş en önemli insanlardan kabul ettiğimiz o yüce insana tan etmek için söylemiyoruz. Sadece İslam''ın evrensel kaidelerini soy, sop ve ırka dayalı değil, insani değerler ve ilkeler sistemine göre kurduğunu belirtmek için ifade ediyoruz. Onun bu türden yüceliklere (!) ihtiyacı da yoktur. O, getirdiği ve uyguladığı yüce değerlerle kendini kanıtlamış çağlar üstü bir önderdir.

Sonuçta yukarda zikrettiğimiz İslam''a uygun olmayan -500 nene- rivayetine yönelik, yaptığımız tahlil budur. Ancak çarpıtılarak aktarılmıştır. Saygılarımla"

siyeri farklı okumak

siyeri farklı okumak mehmet azimli

SÖZ KONUSU KİTAPTA YER ALAN İFADELERİN TAMAMI

Azimli'nin Siyeri Farklı Okumak kitabında konuyla ilgili, ''Hz. Adem'den kendi ailesine ulaşıncaya kadar, hep nikäh mahsulü olarak gelip asla zinadan meydana gelmediği, hatta Cebrail'in bütün dünyanın doğusunu batısını dolaştığı ve Haşimoğullarından daha üstün bir sülale bulamadığı şeklinde birçok bilgi aktarılmaktadır. Bu abartılı aktarımlarda iş o noktaya kadar götürülür ki bn Sa'd: Hz. Peygamber'in beş yüzüncü nenesinin tespit ve kaydedildiğini ve hiçbirinde, zinaya ve Cahiliyye çağında işlenegelen kötü işlerden hiçbir şeye rastlanmadığını nakleder. Halbuki Hz. Peygamber'in yirminci atası kabul edilen Adnan'dan önceki atalarıyla ilgili bilgilerin yalan olduğunu aktaran bizzat kendisidir. Bu noktada nasıl oluyor da beş yüz annenin durumunu tespit ve tahlil edip onların ahlaki durumları hakkında karar vermek mümkün olabilecektir? Kaldı ki fazla uzağa gitmeden Hz. Peygamber'in babasının durumu, gereğince tahlil edilirse, evlendikten sonra evlilik öncesi kendisini beraber olmaya davet eden kadınlarla birlikte ol mak arzu ve isteği ile bu kadınlara gittiği ve birlikte olma arzusu na neden cevap vermediklerini sorduğu sabittir. Bu tür kabile üstünlüğü ile ilgili rivayetlerin zayıllıklarına değinmeksizin kanaatimiz şudur ki: bunlar, onu yüceltmeye yö nelik uydurulan sözlerdir Biz yüceliğin soy ve sopla değil, insa ni değerlerle olduğunu bildiren bir dinin mensubuyuz. 

Peygamberimiz 'Ameli geride bırakanı nesebi ileri götüremez. Bir ırkın diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir.' diyerek meseleyi güzelce izah etmiştir. Kaldı ki Kur'an'da anlatılan peygamberlerden kimisinin babası, kimisinin çocuğu Allah nezdinde çok aşağılık insanlar olabilmektedirler. Kur'an, Hz. Ibrahim'in neslinin kurtuluşu için dua ettiğini ancak duasının zalim olmayanlar için geçerli olduğunu bildirir. Ayrıca Kur'an'da ebediyyen lanetlenen Ebû Leheb de Hz. Peygamber'in amcasıdır ve Haşimoğullarındandır

Bu anlamda herkes için olduğu gibi Hz. Peygamber için de bu tür soy, nesil, şeref ve asaletten söz etmek beyhudedir ve bunlara gerek de yoktur. Doğrusu onun için Mekke'de yaşayan, şehirli tanınan bir sülaledendir, diyebiliriz. Sahabe de onun Kureyş içinde orta bir nesebe mensup olduğunu bildirmiştir.

Bunları, dünyaya gelmiş geçmiş en yüce insanlardan kabul ettiğimiz o yüce insana tan etmek için değil, sadece İslam'ın evrensel kaidelerini soy, sop ve ırka dayalı değil, insani değerler ve ilkeler sistemine göre kurduğunu belirtmek için söylüyoruz. Değilse onun en asil soydan olup olmadığını ve hatta hiçbir suçu olmadığına inandığımız zina çocuğu olup olmadığını da çok önemsemiyoruz. Onun bu türden yüceliklere ihtiyacı da yoktur. O getirdiği ve uyguladığı yüce değerlerle kendini kanıtlanmış çağlarüstü bir önderdir.'' ifadeleri yer aldı.