Doktorlar başta olmak üzere sağlık personeline yönelik bu saldırı kasırgası hakkında çarpıcı tespitler yapan Hürriyet yazarı, tarih profesörü İlber Ortaylı ise ilginç bir iddia ortaya attı.

Türkiye’de sağlık personeline yönelik saldırıların "doğal bir kızgınlık veya bunalımla meydana gelen olaylar" olmaktan çıktığını vurgulayan Ortaylı şu ifadeleri kullandı;

"Ciddi olarak bazı olaylar bilhassa bu son silahlı saldırı, daha evvel minibüsle gizlice hastanenin içine girerek hemşirenin rehin alınması gibi olaylar bu işte dış mihrakların da etkisi olduğunu gösteriyor. Zira üç yıldır pandemi krizinde bazı memleketlerin hekimden hemşireye tıp personelinin fazla işe yaramadığını kendileri de gördüler. Bu yolda iyi imtihan veren Türkiye’nin sağlık personelini celbetmek merakındalar. Bu artık şüpheden ari bir davranış; uyanık olmamız gerekir."

Ortaylı "Yine iğrenç saldırılar" başlığını taşıyan makalesinde şunları kaydetti;

"Doğrusunu söylemek gerekirse tıp tarihine edebiyat tarihinin paralel bir eğilimi vardır; hekimlerle dalga geçmek ve tenkit etmek. İnsanlar ölümün mukadder olduğunu kabul ettikleri kadar onun geliş şekline ve hekime suç bulmayı da âdet edinmişlerdir.

Tıp hizmetleri tarihinde, ABD bu konuda zirvede. Neredeyse her hastaneden çıkan hastanın önünü adeta kesiyorlar; kalabalık bir hukukçu kadrosu bu işlerle uğraşıyor ve ne yapıp edip ağır tazminatlar alıyorlar. ABD’de hekimler iş göremez, teşhiste kararlı olamaz hale geldiler. Bu hastanın lehine olduğu gibi aleyhine de oluyor.

Ankara’da silahlı kavgada tabanca ile vurularak yaralanan Fırat Ö. ve Ahmet Ö.’nün yakınları hastanede taşkınlık çıkarmıştı. Hasta yakınları, sağlık çalışanlarına fiziki müdahalede bulunmaya kalkışınca sağlık personelleri kapıyı kapatıp arkasında barikat kurarak saldırı girişimine direnmişti.

AHLAK VE İNSANLIK DIŞI

Ülkemizde bunun ayrı bir tezahür şekli çıktı. Son 20 yıldır hastane personeline saldırı âdet hâline geldi. Hatta bunu ritüel haline getiriyorlar. Hiç değilse 80 yaşında amcaları vefat ettiğinde hastanenin camlarını indirmek âdet oldu. Son zamanlardaki saldırılar ahlak ve insanlık dışı. Geçen hafta bir hemşire hanımın üstüne bir baba oğul saldırdı. Bu iki sapık üstelik hamile olan hemşireye tekmeyle girişmişler. Birisi de son olarak Kartal’da silahlı saldırıda bulundu.

Aydın’da alkollü araç kullandığı için gözaltına alınan ve adli muayene için hastaneye götürülen Tahir D., nöbetçi doktor Doğancan Kılıç’a kafa atmıştı. Doktorun yarılan kaşına 5 dikiş atılmıştı.

BU OLAYLAR DOĞAL DEĞİL

Toplumumuzda ruh sağlığının mevcut olduğunu söyleyeceklerden değilim; benim işim değil ama son zamanda bu sayıda artış olduğunu herkes görüyor. Üstelik 20 yıldır bu tip hasta sahipleri bayağı bir halk dalkavukluğunun teşvikiyle bu işlere girişiyorlar. Türkiye’de sağlık personelinin taciz ve tecavüzü spontane, yani doğal bir kızgınlık veya bunalımla meydana gelen bir olay olmaktan çıktı. Ciddi olarak bazı olaylar bilhassa bu son silahlı saldırı, daha evvel minibüsle gizlice hastanenin içine girerek hemşirenin rehin alınması gibi olaylar bu işte dış mihrakların da etkisi olduğunu gösteriyor. Zira üç yıldır pandemi krizinde bazı memleketlerin hekimden hemşireye tıp personelinin fazla işe yaramadığını kendileri de gördüler. Bu yolda iyi imtihan veren Türkiye’nin sağlık personelini celbetmek merakındalar. Bu artık şüpheden ari bir davranış; uyanık olmamız gerekir.

Gereken kanunlar hâlâ çıkarılmıyor. Saldırganların ruh sağlığında problem olduğu için önce tıbbi heyetler bakımından psikiyatrik bir teşhisle gözetime alınması gerekir. Ondan sonra cezai ehliyeti var ise savcının huzuruna çıkarılmalıdır. Oysa hepsi serbest bırakılıyor ve elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Yine bir mühendis (nasıl tahsil görmüş biriyse), bir doktoru adamakıllı dövdükten sonra, mahkemece neredeyse pozitif hükme uğradı. Hükmedilen para cezasını bile ödemeden dışarıda dolaşıyor, rezalet!"