“ ILIMLI İSLAM OYUNU “

ABD aslında uzun zamandır gizli bir çalışma ile inşa etmeye çalıştığı “ılımlı İslam” çabalarında sona gelmiş durumda. Hatta bu durumu bir ağ haline de getirdi diyebiliriz. Bu ılımlı Müslümanları desteklemek ABD’nin bölge üzerinde yeni planı için hayati önemde. ABD bu yolla kendisinin ve müttefiklerinin en verimli şekilde sözde “demokrasiyi” ihraç ettiği aldatmacasını dünya nezdinde savunmaya devam edecek. İyi geçindiğini göstereceği bölge ülkeleri sayesinde saldırgan davrandığı durumlarda tavrına meşruiyet kazandıracak.

11 Eylül sonrası “İslami Terör” tanımını literatüre sokmayı ne yazık ki başaran ABD, birçok İslam ülkesi üzerinde bu yolla baskı kurarak değişimlere zorlama bir yol açmaya başladı. Bunun sonucu olarak tüm dünyada Müslümanlar ciddi şekilde birbirinden farklılaşmaya başladı. Bu farklılık temel olarak aslında geçmişten bu yana coğrafyaya bakmaksızın tüm Müslümanların ortak tavır sergilediği konulara kadar indirgenmiş durumda. İnsan hakları kavramlarından hukuksal yorumlara hatta yaşam biçimlerinin irdelenmesine kadar çeşitli konularda farklı görüşler cüretkarca ortaya atılmaya ve tartışmaya açılmaya başlandı. 

“Ilımlı İslam” başlığı ile batının bazı değer(siz)leri Müslüman toplumlarda normalleştirilmeye başlandı. Aynı zamanda yorumlardan kaynaklanan ayrılıkları da besledi, körükledi… Geldiğimiz noktada ne yazık ki;  bazı “ılımlı Müslümanlar”, Batı’daki çoğu değerlerinin evrensel olduğu ve bu değerlerin belli bir kültürel ve dini bağlama şartlanmamış olduğu görüşünde. Ve bu ön şartlanma gittikçe yayılır bir hal almış durumda.

Gelinen noktada dayatılan temel argüman şudur diyebiliriz. Ilımlı Müslümanlığa evrilen yöneticiler ve bu mantaliteyi kabul etme noktasına gelen “kobay toplumlar” bir grubun kendisini seçimin tarafı yapmasının demokrat olarak kabul edilemeyeceği inancına sürükleniyorlar. Özgürlük kavramını burada da farklı tanımlayarak kişisel özgürlüklerin içerisine batının sözde özgürlüklerini de alma gayretine düşüyorlar. Bugüne kadar İslam toplumlarında düşünülmesi dahi mümkün olmayan bazı ahlaksızlıklar tartışılabilir başlığı altında toplumlara normal gibi gösterilebiliyor. Cinsel eğilimlerin serbestliği, islam ve şer-i hukukun sünnete mugayir yorumlanması vs…

Özellikle son dönemde Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın etkinliğini arttırmasıyla yukarıda belirttiğim husus ve tespitler daha da ivmelenecek gibi duruyor. Tabi ki Suudi Arabistan’da yaşanan her gelişme kötüdür demek mümkün değil, kadınlara toplum içerisinde yaşanabilir haklar tanımak, ikinci sınıf insan muamelesinden vazgeçmek gibi geç kalınmış adımlar kimsenin rahatsız duymayacağı noktalar. Ancak Müslüman Kardeşler gibi gruplar hakkında yapılan haksız söylem, itham ve yeni konumlandırmalar da giderek artacak olan etkinin artçıları. Bölge ülkeleri Suud ve BAE’nin önderliğinde yeni bir noktaya sürükleniyor.

Terörle bağdaştırma çabası ile dünya kamuoyunda algısal olarak saldırı yaşayan, El-Kaide, DAEŞ gibi kurgulanan terör örgütleri ile kötü gösterilen İslam, şimdi baskılar ile batısal bir anlayışa oturtulmak isteniyor. Tüm Müslümanlar uyanık olmalı, başta mezhepsel konular olmak üzere farklılıkları bir tarafa koyarak Müslümanlar üzerinde oynanan oyunlara karşı ortak irade ortaya koymalıdır. Aksi halde toparlanmamız çok zor olacaktır.

Yeni yazımızda buluşmak dileğiyle... 

Selametle kalın...

Kemalettin İSAOĞLU