Sudan son iki asırdır dünya gündeminden uzak bir ülke olmadı. Avrupalı devletlerin bilhassa İngiltere’nin dikkatini celp etti ve her daim Sudan üzerinde derin ve stratejik planları oldu. İngiltere modern Sudan tarihi üzerinde derin etkiler, izler bırakan bir ülkedir. Sudan’da her ne zaman dâhili bir harp, kargaşa meydana gelse İngiltere muhakkak oradadır. Darfur’lu hükümet karşıtı isyancı liderlerin yönetim merkezleri çoğu zaman Londra olmuştur. Darfur son on yılda İngiliz ve Amerikan medyası sayesinde dünyada kötü şöhretle tanınan ve anılan bir bölge haline gelmiştir. Darfur sorunundan önce de dünya gündemi yarım asır boyunca Güney Sudan savaşıyla meşgul olmuştur.

İngilizler Sudan topraklarına taarruz etmeye ilk olarak Mısır topraklarına hâkim olduktan sonra başlamışlardır. Sudanı işgalleri sırasında ise Mehdi isyanı ile karşılaştılar. Mehdi hareketi Sudan tarihinin en büyük hadiselerinden biridir ve Kuzey Afrika sınırlarında İngiliz hâkimiyetine karşı ülkeyi yabancı boyunduruğundan kurtarmayı amaçlayan bir bağımsızlık hareketidir ve işgal karşıtı bir mukavemettir. Bu hareket diğer Afrika devletlerine model olmuştur.

Sudan lafzı lügatte siyahların ülkesi anlamına gelir. Afrika’nın geniş toprakları Arap fatihlerin ve yerleşimcilerin çoğunun dikkatini çekmişti. Sudan kelimesi coğrafi bir terim olarak kullanılmış, daha sonra ise 19. yüzyılın ilk çeyreğinde İngilizlerin o bölgeye sızmak istemesiyle beraber siyasi terim haline de gelmiştir. Sudan’ın siyasi terim olarak Güney Mısır ve Nil havzasıyla birlikte anılması ve ortak bir isim alması 20. Yüzyılın başlarına ve İngiltere Mısır arasındaki ikili ortak hükümet (ikili dominyon) sisteminin kurulmasının başlangıcına rastlar.

1899 yılında Sudan’a ikili yönetim sistemi hâkim oldu. Bu Avrupa devletlerinin özellikle İngiliz yönetimin Sudan’da arzuladığı, amaçladığı bir yaklaşım ve politikaydı. İngiltere Sudan üzerinden yeniden büyük süper güç olma vasfını ve statüsünü tekrardan kazanmaya çok hevesliydi ve teknolojik savaş gücünden mahrum ve vahşi olarak gördükleri Mehdi hareketi adı altında toplanan ‘dervişler’ zümresini ( kuzeyde Kafkaslarda müridizm isimlendirmesine paralel) sindirdiklerinde amaçlarına ulaşmayı umuyorlardı

Mehdi Hareketi, Kuzey ve Güney bölgeleri arasında ilk birlik kurma denemesi ve fırsatı olarak kabul edilir. İngiltere’nin Sudan’a önem atfetmeye başladığı tarih, imparatorluk olarak Ortadoğu’da yayılmaya başladığı döneme rastlar. Sudan’ın stratejik olarak mühim bir bölge olduğunu idrak ettikten sonra bu topraklarda nüfuzunu genişletmiş ve özellikle ticaret yolu olarak Nil Nehrini Avrupa ticaretinin hizmetine açmıştır.

İngiltere’nin o dönem Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Sudan topraklarına yönelik doğrudan müdahalesi olmamıştır. Ancak Sudan’da idari olarak İngiltere’nin politikalarının uygulanması için Mısır Hidivliğine karşı baskı politikası uygulanmıştır. Osmanlı idaresi Mehmet Ali Paşa’nın sert mali politikaları ve kötü yönetimi sebebiyle Mehdi Hareketi’nin muhalefeti ile karşı karşıya kalmıştır ve bu dönemde İngiliz Sömürge Yönetimi Mısır toprakları üzerinde hakimiyet tesis etmiş bulunuyordu. Ancak İngiliz yönetimi muhtemel ekonomik kayıplar nedeniyle Sudan’da Mehdi hareketine karşı doğrudan müdahaleye karşıydı. Bununla birlikte Osmanlı idaresine karşı Mehdi Hareketi’nin baskıları artınca İngiliz hükümeti General Gordon Paşayı yetkilendirdi. Böylece İngiltere’nin Sudanı işgali bu süreçte başlamış oluyordu.

İngiltere, vatandaşlarını öldürdüğünü düşündüğü Mehdi’den intikam almak, Hıristiyanlığın yayılmasını sağlamak ve Doğu Afrika’da ki sömürgelerine giden yolun Sudan tarafından tehdidini önlemek amacıyla Sudan’ı işgal etme planlarına hız verdi. Ancak İngiliz yönetiminin o dönem en fazla üzerinde durduğu, ilgilendiği husus Sudan’ın henüz o zamana kadar keşfedilmemiş olan değerli madenlerini ve hammaddelerini ele geçirmek, kendi pazarı için gereksinim gördüğü hammadde ihtiyacını Sudan’dan karşılamak ve Kuzey Afrika’da bir Pazar oluşturmaktı.

Nihayetinde, 19. yüzyılın baskın ve istilacı gücü olan İngiltere Mehdi Hareketi’nin mağlubiyetinden sonra Sudan’ı 1898 yılında işgal etti ve akabinde 4 Eylül 1898 tarihinde Sudan Cumhuriyet sarayında göndere İngiliz bayrağını çekme işlemi sırasında bir İngiliz subayı; ‘Muhakkak biz, Bu vahşet ve zulüm beldesini özgürleştirmeye söz verdik’ diyecektir. Maalesef İngilizler bu cümleyi Sudan’da söyleme cüretini kendilerinde bulmuşlardır. İngiltere Sudan halkı üzerinde son derece olumsuz bir iz bırakmıştır. Ülkeyi işgal etmiş ve çoğunluğu Müslüman olan halkın dinine müdahale etmiştir. Buna mukabil, Mehmet Ali Paşa’nın son dönemlerindeki kötü yönetiminin olumsuz izlerine rağmen Osmanlı yönetiminin Sudan halkı üzerinde müspet akisleri olmuştur. Sudan’ın toprak bütünlüğüne kavuşması Osmanlı ile birlikte temin edilmiştir. Modernleşme süreci yine Osmanlı döneminde başlamış, siyasi ve ekonomik yapılandırma çalışmaları bu dönemde hayata geçirilmiştir. Sudan halkının Osmanlı yönetimine İngiliz yönetimine nazaran yakınlık duymasının en önemli sebebi dinidir. Ortak dini bağlar yakınlık ve anlayış beraberliğini getirmiştir. Sudan halkı Avrupalı Hıristiyanların davranışlarından hoşlanmadı ve yöneticilerin getirmiş olduğu laik yasalara da karşı oldu. Bu sebeplerde Sudan halkı medeniyet adı altında barbarlık sergileyen İngilizlere değil Osmanlıya yakınlık duydu ve Sudanlılar I. Dünya Savaşında Şeyhül İslam Ürgüplü Hayri Efendinin cihat fetvasına en istekli desteği veren halk olarak tarihe geçmiştir.