İnsanın algıları, duygularından çok etkilenir. Ağırlıklı olarak bizde yer eden, iz bırakan duygular; ne göreceğimizin, nasıl hissedeceğimizin ve nasıl davranacağımızın da neredeyse belirleyicileridir. Bazen yaşadıklarımız, bizi sadece yanlışı görmeye sevk edebilir. Olumsuzlar da olumlular da birbirini çeker. Her zaman, her yerde ve herkesle ilişkili olarak, olumsuz bir durum yaşanmışsa, zihnimiz onu önceki olumsuzluklarla birlikte düşünerek toplu bir fatura keser. Çünkü seçici algımız bizi hep canımızın yandığı tarafa döndürür, eskileri hatırlatır, onların duygularını da yükler yüreğimize. O anki yaşanan duygusal yük 5 gram ise, öncekileri de hatırlayınca bu 50 grama çıkabilir. O zaman tepkilerimiz ve duygularımız da 50 gram üzerinden ifade edilecektir. İşte, bu duygularımızı kendi haline bıraktığımızda yaşayacağımız durumdur. Oysa canımızı sıkan durumu hatırlayınca veya o anda yaşanmışsa, hemen muhatabımızın olumlu yönlerini de zihnimize getirebilirsek, zihnimizde tablo ve ona bağlı olarak da duygularımız değişecektir. Eğer hakkaniyetli bir insan isek, aklımızın tespiti, duygu yoğunluğunu frenleyecektir.

Birikmiş bir suyu kendi haline bırakırsan istediği yere gider, bir kanal açarsan istediğin yere gider.

Güçlü duygular insanı sürükler. Burada önemli olan, olumsuz duyguları biriktirmemektir. Bundan da önce bilmeliyiz ki kendimizin ve karşımızdaki insanın tümü, yaptığı yanlıştan ibaret değildir. Çok ciddi hata ve yanlışlar olmadığı müddetçe, insanın iyi yönleri ve taşıdığı değerleri, çoğunlukla yaptığı yanlıştan çok daha fazla ve önemlidir. Öyleyse, bir üzüntü yaşandığında, hemen aklımıza o insanla ilgili iyi yönleri aklımıza getirelim. O zaman, yapılan yanlışın acısı hafifler ve hatırladığımız iyi yönler, daha baskın gelerek, acıyı bitirir ya da en aza indirir. Bunu bilinçli bir çaba ile yapamazsak, o zaman duygularımız kendi haline bırakılmış olur. Kendi haline bırakılan olumsuz duygular, yokuştan aşağıya bırakılmış kar topu gibidir. Her saniye birikerek koskoca bir top olmaya ve hatta yıkıp geçmeye aday olur. O zaman, elimizde bizi üşüten kar topu varsa, insanın içini ısıtan sıcacık iyi yönlerini de hatırlayarak o kar topunu eritelim.

Doğru düşünebilmek, doğru yerden bakabilmekle olur

Sıkıntı yaşamayan ve yaşatmayan insan yoktur, olmayacaktır da. Burada önemli olan, sıkıntıdan ders çıkararak üzüntüyü değere dönüştürebilmektedir. Her sıkıntı bize bir şeyler öğretir. Olaylardan öğrenmeye başlamak ya kendimizle ya da karşımızdaki ile ilgili bir bilgi verir bize. Bu durumda ya kendimizi düzeltmeliyiz ya da karşımızdakinin anlaşılmaya ve yardıma ihtiyacı vardır, bunu anlarız. Burada asıl önemli olan, insana ait duygularımızın zarar görmemesi. Hep olumsuz baktığımızda kurtulmak istediğimiz, onu anlamaya çalıştıkça da yardım etmek istediğimiz birisine dönüşür, muhatabımız. O zaman, olumsuzlukları mutlaka olumlu yönlerle birlikte değerlendirelim ki, içimizde biriken olumsuzluklar, insan sanki o yanlışından ibaretmiş duygusunu hissettirmesin ve bizi de karşımızdakini de yıkan bir felâkete dönüşmesin. Olumsuzlukları eritelim ki birikmesin. İçimizi temiz tutalım ki bakışlarımız da temiz olsun. O zaman daha doğru görmeye başlarız.