Her şeyi aklımıza, mantığımıza, anlayışımıza uydurmaya çalışıyoruz. Kafamıza uymayan adamlarla arkadaşlığı bırak, dinde kardeşliği bile tatil edecek kadar benciliz. Hoşumuza gitmeyen havalara bile kızıyor, tadını beğenmediğimiz meyvenin yetiştiği ağaca saldırıyoruz.

Bilmem kaç bin yıldır şu dünyada insan olarak yaşadık ve kim bilir daha kaç nesil yaşayacağız. Herhangi bir şekilde, kendimizde bir değişiklik yapma iradesine sahip değiliz. Bütün bir insanlık birleşsek ve şu insan kulağının yeri, ya da gözünün yeri şurasında olsaydı daha kullanışlı olurdu diyebilecek kadar bir marifetimiz asla olmadı.

Dünyanın varlığının sırrını araştıran en akıllı ve en bilimsel çalışmaların sonunda vardığımız nokta; “aslında dünya bu haliyle, bu olduğu noktada olmamalıydı” demekten öteye geçemiyor. Uzayın sonunu arıyoruz ve bilmem kaç milyar ışık yılı gittik hala sınırlarını tahmin bile edemiyoruz. Biraz fazla kafa yoranımız aklını yitiriyor.

Çok büyük medeniyetler kurduk, muhteşem şeyler keşfettik ama 6 ay buzun içinde donmuş halde bekledikten sonra, ısınınca canlanıp zıplayan kurbağanın sırrını kimse çözemiyor. Buna benzer, bilimin ya da çok gelişmiş insan aklının almadığı, anlamadığı, anlayamayacağı sayısız olay, canlı çevremizde dolaşıp duruyor.

Acizlik ve zavallılığımızı idrak ettiğimiz, iman noktasında bile mırın-kırın etmekten geri durmuyoruz!

Allah(cc)’ı imanımızla minnet altında bırakmaktan ve Müslümanlığımızla diğer Müslümanları minnet altına almaya çalışmaktan geri durmuyoruz. Ben Müslüman olmasam dünyada İslam yok olacaktı gibi bir aptal ve ahmak egonun yansımalarını dillendirmekten vazgeçemiyoruz.

Azıcık söz etmeyi becerenlerimiz hikmetin ağızlarında mahkum olduğu zannına kapılırken, birazcık iş yapanlarımız dünyanın onun gücüyle döndüğü iddiasına sapıyor!

Hepsinin tabii ki bir izahı var, hadi bunları insanlığımıza verdik diyelim. Ya Allah(cc)’in ayetlerinin ve yaptıklarının kendi aklına ve mantığına uyması derdinde olanlarımıza ne demeli?

Nasıl bir ilaha inanıyoruz ki, her dediği bizim aklımıza uymak zorunda olsun?

Nasıl bir Allah(cc)’a ibadet ediyoruz ki, her emrinin hikmetini bize bildirmek zorunda kalsın?

Nasıl bir rabbe teslim olduk ki, her yarattığı şeyin bizce bir anlamı olsun?

Neden Allah(cc), yarattıklarına hesap versin?

Neden Allah(cc), kullarının aklına uygun işler yapsın?

Allah(cc), dilediğine dilediği kadar ilim verir, hikmet verir. İşlerin sırrını öğretir ya da öğretmez. Dileyen iman eder, dileyen de etmez.

Kaderi sorgulayanların da kaderini takdir eden O’dur!

Şımarıklık etmenin alemi yoktur. Bizim gibi basit insanların ve kurumlarının bile sözlerine ve işlerine kafamız yatmıyorken, hangi cüretle Rabb’ul Alemin’e hesap sormaya, kelamını mantığımıza uydurmaya kalkabiliriz?

İnsan, efendi olmalı.

İnsan, mütevazi olmalı.

İnsan, aczinin farkında olmalı.