İşte Soyyiğit'in yazısının tamamı:

İnsan yeryüzünü imar etmek, Rabbi tanımak ve karşılığında ödüllendirilmek için yaratıldı. Ruhunun verdiği söz, fıtratına kodlanan insanoğlu, çekirdeğindeki ilahi öğretiyi bulmak için defalarca ıskaladı ve başka başka ilahlara yöneldi. Halbuki bir kitap ve bir öğretmen göndermişti yüce yaradan. Yaratıp başıboş bırakmamıştı, kontrole ve yaratmaya devam ediyordu. Niyeti güzel, ameli düzgün, düşüncesi samimi olanlar hakkı görüp elçiye tabi oldular. Atalarının fikrine, veyahut “uydum kalabalığa” görüşüne tabi olanlar ise karanlıkta kaldılar. İnsanın huzur (fıtrat) arayışı, ruhu bedenden çıkana kadar devam eder. Sahte ilahlar kısmî mutluluklar getirir. Ömrünün belirli anlarında güldürür insanı. Ama insan kalabalıkların arasında yalnız kalmaktan kurtulamaz ve her daim kendisinde var olanlara şükretmen yerine, elinde olmayanlara ağlar.

Biliyorum neden böyle bir giriş yaptığımı merak ediyorsunuz. Sözü çok uzatmadan, geçtiğimiz günlerde Elazığ’da tıp fakültesinde okuyan bir öğrencinin intiharına ve öncesinde çekmiş olduğu videoya hepimiz şahit olduk. Ve tabi bunun üstünden, bu kardeşimizin ailesine, cemaatlere, İslam’a, iktidara yüklenmeye çalışan, sözüm ona politikacı, sanatçı, tiyatrocu, muhalefetçi… çi,çi,çi ler hemen baş gösterdi. Neymiş efendim; ailesi baskıcıymış, neymiş efendim gelecek kaygısıymış, neymiş efendim cemaat yurdunda namaz kıldırıyorlarmış, sınav sistemi varmış! aileyi hapse at, cemaatleri kapat, camileri meyhaneye çevir- hükümeti devir…! Bakın bu kardeşimizin ve diğer intihar edenlerin ortak sorunu Rablerini kaybetmiş veya bulamıyor olmalarıdır. Bunun kanıtı ise dünyanın sözüm ona “en medeni, en çağdaş, en özgürlükçü, en lgbtq+ gibi sapkın(özgürlükçü) oluşumları destekleyen ülkeleri intihar oranlarının en yüksek olduğu ülkelerdir. Hatta refah seviyesinin en yüksek olduğu ülkeler de bunlar. Rusya, Güney Kore ve Amerika’nın başı çektiği bu ülkeler arasında, Fransa, İtalya, Çin, Almanya ve Japonyada var. Türkiye ve Endonezya 16 ve 17. sıradalar. Madem bu iş sizin dediğiniz gibi sapıklıkla(özgürlükle) oluyor,  bu istatistiklerin tam tersi olması gerekmez miydi?!

Mesela Suriye ve Afganistan birinci sırada olması gerekirdi. Yahut Doğu Türkistan’da o kadar zulüm var, intihar edip kurtulurlardı değil mi? Bombardımanda ailesini kaybetmiş, şu dünyada yapa yalnız kalmış yetimlere nasılsın diye sorulduğunda; Hasbunallah deyip gülümsüyorlar. Suriyede esed askerlerinin onlarca kez tecevüzüne uğramış ablamız anti-depresan hapı kullanmıyor..! Pisikolojiside bozuk değil, çünkü dayandıkları Allah’var.. 

Demek ki neymiş efendim , ölü sevicilik yapıp, cenaze üzerinden kin ve nefret üreten, çirkin akıllar, böyle sobelenirmiş. Sabaha kadar içip sonunda canına kıyan sanatçı müsveddelerini gördük, ama siz içki yasaklansın demediniz. Kız arkadaşından ayrıldı diye intihar eden gençleri de görüyoruz, flört yasaklansın da demediniz. Karısının başkasıyla ilişkisini öğrenince intihar eden adamları da gördük, zina yasaklansın da demediniz!! 

Çünkü nâmertsiniz!

Siz bu topluma hiçbirşey veremezsiniz. kendi zevk, sefanızı yaşamaktan başka hiçbir arzunuz yok. Lafa gelincede “biz ıslah edicileriz” dersiniz. Çünkü sizin ahiretiniz yok, böyle bir umudunuz yok. Ve bunu umut edenleri görmeğe tahammülünüz de yok!. İblis sizi kışkırtıyor ve bu uğurda ona uşaklık ediyorsunuz. 

Son olarak,

Bu kardeşimizin ailesi; hepimiz gibi evlatlarının iyi olmasını isteyen ve bu uğurda gerekirse yeterli olgunluğa erişene kadar onun kulaklarını da çeken Anadolu geleneğinin temsilcisi bir ailesidir. Benim ailem de öyle, ben de öyle olacağım. Çünkü evladımı seviyorum ve onun iyiliği benim için herşeyden önemli. Ama ellerimizden kayıp, inanç boşluğuna düşmüş kardeşlerimiz bizim üzerimize bir yük ve Rahman’a hesabını vereceğimiz bir gerçektir, öz eleştirimizi de yapalım. Siz “kin çiftçileri”; onlara dayanıp güvenecekleri bir dal değil; ancak daha fazla içki, daha fazla lgbt, daha fazla eğlence ve özgürlük(sapıklık) vadedebilirsiniz. Sizin vadettiğiniz şeyler; kısmi kahkaha ve şehvet sarhoşluğu getirse de, asıl huzur olamazlar. Çünkü siz bile herçekten mutlu değilsiniz ve içinizdeki boşluğu daha çok şehvet sarhoşu olarak geçiştiriyorsunuz!

Bizim vaadimiz ise; şu adil olmayan, yükü omuzlarımızda, eza ve cefa çekeceğimiz, öldürülüp hor görüleceğimiz dünyadan, huzurla Rabbimize ulaşmanın verdiği mutlulukla ayrılmak, cennet bahçelerine koşmaktır. “Dünya tarlası zordur, ayaklarını seven gelmesin”. Dünyadan memnuniyet isteyen ahirette hüsrandadır, Allah’ın kullarına “dünyada yan gelip yatmak” gibi bir vaadi de yoktur. Malumdur ki, sınav sınıfı stres, tarla da çalışma yeridir. İkisinde de yangelip yatanı ayıplarlar.

Rahman’ın kutlu davetçilerine: “İnsanlar arasından çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz, çünkü iyiliği emreder kötülükten sakındırrsınız” anlayışı ve gayretiyle. Musab gibi bir duruşla, haydin boşlukta Rablerinden bir inşirah uman kullar, sizleri bekler…!

Vesselam!