İran Devrim Muhafızları Ordusu 1979 devriminden birkaç ay sonra kuruldu. İran’ın resmi Ordusunun yanında ikinci bir klasik ordunun oluşturulması şüphesiz güvenlik kaygılarından dolayı gerçekleşmiştir. O dönem devrimin baş aktörleri Muhammed Rıza Şah döneminden kalma orduya güvenmeyip yeni bir ordu inşa etmişlerdir. Direk Ayetullah Ali Hamaney’e bağlı olan bu ordu, tüm vergilerden ve gümrükten muaf olmanın yanı sıra İran ekonomisinde de büyük pastanın sahibidir. DMO’nun gaz, petrol, telekomünikasyon, otomotiv ve inşaat sektöründe 500’e yakın taşeron firmasının olduğu söyleniyor. Devrim Muhafızları Ordusu İran’ın tüm sınırlarını, Basra Körfezi’ni, Nükleer ve askeri tesisleri kontrol ediyor. İdeolojik olarakta İran’daki “Hardlinern” diye tabir ettiğimiz radikal kesime bağlıdırlar.

ABD Başkanı Donald Trump’ın alelacele İsrail’deki başbakanlık seçimlerinden bir gün önce yani 8 Nisan’da DMO’yu “Yabancı Terör Organizasyonu” listesine alması şüphesiz Netenyahu için kayda değer bir seçim hediyesi olmuştur. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo daha öncesinde sert yaptırımların geleceğinin haberini vermişti. Hali hazır da ABD’nın Nükleer Anlaşmadan çekildiği tarih olan 6 Mayıs’ın yıldönümünde de Beyaz Saray yeni yaptırımların hazırlıkları içerisinde bulunmaktadır. İran’ı ekonomik ve siyasi açıdan baskı altında tutan bu yaptırımların ülkeyi savaşmadan teslim olmaya zorlamaktan başka bir anlam ifade etmemektedir. Nitekim ABD’nin İran’ın geri adım atması için ön şart koştuğu 12 madde İran için intihar niteliğindedir.

ABD’nin bu kararının hemen ardından İran’da merkezi Katar/Doha’da olan ABD’nin ordusu Centcom’u terör organizasyonu olarak tanıdı. Karşılıklı bu redleşme şüphesiz sadece sembolik bir anlam taşımamaktadır. ABD’nın Basra Körfezi’nde bir savaş gemisi bulunmaktadır ve burada DMO’ya bağlı yüzlerce hızlı bot görev yapmaktadır. ABD’nin İran yaptırımları son bulmayacağına göre Körfez’deki hava bu anlamda ısınabilir. Ayrıca ABD’nin Irak’ta 6000 askeri var. Haşdi Şabi milislerinin birkaç ay önce ABD birliklerine saldırdığı gibi tekrar bu tip çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır.

Bu meselenin ekonomik boyutu ise sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmayıp Avrupa ve Türkiye’yi de etkilemektedir. ABD uzun süredir Avrupa’ya baskı uygulayarak İran ile tüm ticari ilişkisini sonlandırmasını ve ticaret yaptıkları bu firmaların Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı olduğunu bu nedenle de İran gibi terörü destekleyen bir ülkenin ordusunu güçlendirdiklerini söylemekteydiler. Şimdi ise tam olarak bir terör organizasyonuyla finansal bağlarının olması AB’yi oldukça zor duruma düşürecektir. Avrupa’yı tamamen kendi kulvarına çekmek isteyen Amerika bu anlamda elinde iyi bir koz bulundurmaktadır.

Son bir hafta içinde yaşadığımız bu önemli gelişmelerden Türkiye hangi oranda etkilenir bunu ileriki günlerde göreceğiz ama ABD’nin İran’daki olası bir rejim değişikliğinde -ki aslında bunu hedeflediklerini ABD’li yetkililer çokça dillendirdiler- şüphesiz Türkiye’yi de yanında görmek istemektedir. Henüz buna direnen Türkiye ikinci bir Suriye’nin sınırlarının doğu tarafında oluşmasına kanaatim son raddeye kadar engellemeye çalışacaktır. Nitekim İran asla ne Libya, ne Suriye, ne de Mısır’dır. Yemen, Lübnan, Irak ve Suriye’de önemli bir askeri varlığa sahiptir. Özellikle Lazkiye limanını işletme görevini Esad’ın İran’a vermesi, İran’ın Akdeniz’e açılmasının önündeki en son engelin de ortadan kalktığı görülmektedir.