Dün İstanbul’da İSEDAK, İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin toplantısı vardı. İSEDAK 1981 yılında 3. İslam Zirvesinde alınan karar üzerine kurulmuştu. İlk toplantının yapıldığı 1984 yılından beri her sene toplanmaktadır. Komite bugüne kadar 34 toplantı yaptı.

Erdoğan bu toplantıdan sonra 30 Kasım-1 Aralık’ta Arjantin’de, Buenos Aires’teki G20 Zirvesi’ne katıldıktan sonra, 2-3 Aralık 2018 tarihlerinde de Paraguay ve Venezuela’yı ziyaret edecek.

Erdoğan İSEDAK konferansında yaptığı konuşmada, Filistin davasına özel bir yer ayırdı.

“Filistinliler davalarına sahip çıktıkça kimse Filistin’i yok edemeyecektir. Hiçbir zulüm, hiçbir baskı Filistinlilerin gönlündeki hürriyet ateşini söndürmeye yetmeyecektir” dedi ve 1. Dünya savaşına atıf yaparak, “Bir damla kan ve bir damla petrol” anlayışı ile dünyanın kan gölüne çevrildiğini söyledi ve “Kendi tarihlerimizi oryantalistlerin anlattıkları şekilde ele almak bizi parçalamak isteyenlerin işine yarayacaktır” dedi.

Erdoğan’ın şu ifadelerinin de altının çizilmesi gerekir: “Onlar farklı dayanışmalarla birlikteliklerini perçinlerken biz hâlâ parçalanıp, bölünüyoruz. Filistin’den Suriye’ye, Yemen’e kadar yaşanan olayların arkasında büyük savaşın ardından yapılan dizayn vardır. Bugün milyonlar aç, açık yaşıyorsa, bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu biziz, yani Müslümanlar, sözde Müslümanlar!”Buradaki “Sözde Müslümanlar” vurgusu da ayrıca dikkat çekici bir vurgu!

Erdoğan’ın konuşmasında, “Müslümanlar olarak yapmamız gereken nedir?” sorusuna verdiği cevap şöyle: “Maziden, tarihten ilham alarak, aydınlık geleceği gerçekleştirmeliyiz. Gönüllerimize yeni hudutlar, yeni duvarlar örmemeliyiz. Bizi birbirimize kırdıranların oyunlarına gelmemeliyiz. Birinci Dünya Savaşı sonrası bize zerk edilen hastalıkların başında ırkçılık ve mezhepçilik geliyor. Kişinin meşrebini dininin önüne koyması hatta mezhebini dinleştirmesinin İslam’da asla yeri yoktur. Bizim inancımıza göre aynı kıbleye yönelen, aynı ilaha, aynı peygambere, aynı mukaddes kitaba inanan herkes, bizim din kardeşimizdir” dedi.

Evet, “Kapısını çaldığımız uluslararası kuruluşlar bizi hayal kırıklığına uğratmadı mı? Biz onlardan daha ne bekliyoruz? Onlar bizim hayrımıza hiçbir zaman çalışmayacaklar.”Aslında bu ifadeler, biraz da sanki G20 toplantısına katılacak liderlere bir göndermeydi..

Erdoğan bu toplantıda yine BM Güvenlik Konseyinin yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi: “Bir ülkenin iki dudağı arasında. Kutuplardaki balinaların sayılarını düşündükleri kadar, Somalili çocukları düşünmediklerini gördüm. İşte Akdeniz’de, Ege’de göç esnasında ölenler ile ilgili bir dertleri var mı? Paranın, elmasın dışında değer verdikleri pek az şey olduğunu biliyoruz. BM’deki tüm ülkelere daimi üye hakkı tanınmalıdır. 5 asli üye, 15 geçici üye. 15 geçici üyenin bir hakkı var mı? Elini kaldır, indir. Hatta her şey bir ülkenin dudağının arasında. Uluslararası kuruluşların acziyetlerini görerek kendimiz bir çözüm üretmeliyiz. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz”.

Erdoğan’ın gündeminde, İslam ülkelerinin kendi aralarında kendi milli paraları ile ticaret de vardı, Kudüs konusu da vardı. Ancak Suudi Arabistan ve Kaşıkçı konusuna hiç değinmedi. Mısır’dan söz etmedi. Birçok konuya hiç girmedi. Çünkü sorunları tartışmak mevcut durumu daha iyiye götürmeyecekti.

Daha ayrıntılı görüşmeler ikili görüşmelerde gerçekleşmiştir muhakkak.

Erdoğan’ı Arjantin’de Ermeni protestocular da bekliyor bu arada. G20 toplantısına Suudi Arabistan adına Veliaht Prensin katılıp katılmayacağı, katılırsa, neler yaşanacağı, kimlerle görüşmeler gerçekleşeceği konusu en çok konuşulan konuların başında geliyor.

Tabii bir de The Economist’in 2019 kapağı ve Fransa’da yaşananlardan sonra batılı liderlerin Hitler’e benzettikleri Trump ile ikili görüşme yapıp yapmayacakları ya da zirvede tartışmalar yaşanıp yaşanmayacağı da merak konusu.

1.Dünya savaşının bitişinin 100. Yılında bir araya gelen liderler dünyaya bir barış mesajı verememişler, aksine mevcut kriz daha da derinleşmişti. Trump’ın İngiltere, Almanya, Fransa, Çin ve Rusya ile görüşmeleri de dünyada merakla beklenen konuların başında geliyor.

Erdoğan’ı yoğun bir mesai bekliyor. Dönüşünde ise, önümüzdeki hafta başında İstanbul adayının açıklanması bekleniyor.

İç politikada yoğun bir sürecin ardından, dün başlayan bir dış politika maratonu var ve onun da ardından tekrar iç politika maratonu başlayacak.

G20 zirvesi, dünyadaki gidişat hakkında bir kırılma noktası olabilir mi? Cevabı en çok merak edilen soru bu. Gözlemciler çok da iyimser değil.

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

Selâm ve dua ile.