İsrail İşgali, 1948 yılında kurulduğundan bu yana İslam dünyasının ortasında, İslam ümmetinin kalbine saplanan bir hançer gibi yer aldı. Bu işgal devleti, algı operasyonları ve kara propaganda savaşlarıyla varlığını meşrulaştırma çabası içerisine girdi. Kuruluşunun ilk gününden itibaren, güvenlik stratejisini caydırıcılık ve propaganda üzerine kurdu. Gerçek bir askerî üstünlüğe dayanmayan bu strateji, uzun yıllar boyunca İsrail’in “yenilmez” olduğu algısını yaymayı başardı. Ancak, Aksa Tufanı operasyonu, İsrail’in 76 yıllık bu imajını yerle bir eden bir dönüm noktası oldu.

İsrail’in Kuruluşu ve Algı Yönetimi

İsrail, 1948’de İslam dünyasının parçalanmış ve zayıf olduğu bir dönemde kuruldu. Bu süreçte, küresel Haçlı ittifaklarının desteğiyle İslam topraklarının kalbine yerleşti. Filistin halkı için "Nekbe" olarak bilinen büyük felaket, İsrail'in kurulduğu andan itibaren, küresel destekle yerel direnişi bastırdığı bir süreç olarak kayda geçti.

1967 yılında, İsrail sadece altı gün içinde dört büyük Arap ve İslam ülkesine karşı zafer kazandı. Sina, Güney Lübnan ve Gazze gibi stratejik bölgeleri işgal etti ve yaklaşık 80.000 km²’lik bir alanı kontrol altına aldı. Mescid-i Aksa'ya giren İsrail askerleri, burada bayraklarını dalgalandırarak zafer pozu verdi. Bu zafer, sadece askerî bir başarı değil, aynı zamanda İsrail’in yenilmez olduğu algısının İslam dünyasına kök salmasına neden olan bir propaganda zaferiydi. Arap ve İslam toplumlarında, İsrail ordusunun karşı konulamaz olduğu inancı hâkim oldu.

Propaganda ve Medya Gücüyle İnşa Edilen Zaferler

İsrail, kurulduğu günden itibaren kısa süreli askerî operasyonlarla caydırıcılık stratejisini pekiştirdi. Askerî başarısı olmasa bile, medya ve propaganda araçları sayesinde bu savaşlardan zaferle ayrılan taraf olarak sunuldu. Filistin halkına karşı yapılan saldırılarda, özellikle sivillerin hedef alınması, bu “başarı” algısını oluşturdu. Ancak bu başarılar, gerçek bir askerî üstünlükten değil, Batı'dan alınan destek ve propagandanın gücünden kaynaklanıyordu.

Aksa Tufanı ve İsrail’in Çöküş Süreci

Aksa Tufanı operasyonu, İsrail’in bu 76 yıllık caydırıcılık stratejisini ve yenilmezlik imajını tamamen yerle bir etti. İsrail, tarihinde ilk kez uzun soluklu ve gerçek bir savaşa girdi. ABD ve Batı, İsrail’in bu savaşı kazanamayacağını çok iyi biliyordu. Bu nedenle ABD Başkanı Biden, savaşın ilk günlerinde tarihte ilk kez bir Amerikan başkanının yaptığı bir şeyi yaparak, sıcak savaşın sürdüğü bir bölgeye geldi ve İsrail savaş kabinesine başkanlık etti. ABD öncülüğündeki Haçlı ittifakı, İsrail’i bu bataklıktan kurtarmak için her türlü desteği sundu.

Ancak Gazze direnişi, sadece işgal ordusuna karşı değil, Batı’nın da dâhil olduğu küresel Haçlı ittifakına karşı büyük bir zafer elde etti. İsrail ordusunun “yenilmez” olduğu miti çöktü ve Batı'nın desteği olmadan İsrail'in kendini savunamayacak kadar zayıf olduğu gerçeği açığa çıktı.

İsrail Toplumundaki Kırılma ve Çözülme

Aksa Tufanı operasyonu, İsrail toplumunda derin bir kırılmaya yol açtı. Halk, savaşın uzamasına karşı ayaklanarak, Netanyahu hükümetine karşı kitlesel gösteriler düzenlemeye başladı. İsrail ordusu savaşı sürdürme kapasitesini kaybetti ve ekonomi tamamen çöktü. Savaş öncesinde, Yahudiler için “dünyanın en güvenli bölgesi” olarak görülen İsrail, şimdi Yahudiler için dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri haline geldi. Aralarında eski Başbakan Ehud Barak’ın da bulunduğu yaklaşık 500 bin İsrailli, bölgeyi terk ederek kaçtı.

Netanyahu, siyasi koltuğunu kaybetmemek için savaşın uzatılmasını istiyor. Ancak bu, İsrail’in daha büyük bir çöküşe sürüklenmesine neden olabilir. Siyonist Bakanlar Bin Gavir ve Smotrich, Netanyahu'nun bu hırsını kendi siyasetleri için kullanarak, savaşın sürmesinden çıkar sağlamayı hedefliyorlar.

Siyonist İsrail için sonun başlangıcı

Bu savaş, İsrail’in girdiği ilk gerçek savaştır. İsrail’in yıkılmaz olduğu düşüncesi, bu savaşta tamamen çöktü ve Siyonist rejim için sonun başlangıcı oldu. Zihinleri işgal edilen İslam ümmeti, Aksa Tufanı ile birlikte bu prangaları kırarak özgürlük yolunda önemli bir adım attı. Ancak bu süreç henüz tamamlanmadı. Siyonistler, Haçlılar ve işbirlikçi hainler, İsrail'in yıkılan imajını yeniden inşa etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Bize düşen ise ümmetin çelik yumruğunu oluşturup, çatlamış İsrail binasını tamamen yıkmaktır.

Fırsat ve Tehdit

Bu süreç, İsrail'in sonunun başlangıcıdır. Ancak bu fırsatı değerlendiremez ve işgalciler yeniden güçlerini toparlarsa, önümüzdeki yüz yıl Müslümanlar için utanç ve zillet dolu bir dönem olacaktır. Direniş ve mücadele, İslam ümmetinin kurtuluşu için tek yoldur. Bu, özgürlük ve adalet için elimize geçen önemli bir fırsattır

Meydanlara ve Direnişe Çağrı

İslam ümmeti için bu, tarihî bir fırsattır. Zihinlerimizi esir alan prangaları kırmanın, özgürlüğümüzü kazanmanın tam vaktidir. İşgalcilere karşı son darbeyi vurmanın zamanı geldi.

Haydi meydanlara,

Haydi direnişe!

Muhammed Yorgancıoğlu