Muharrem ayının önemi ve aşure orucu fazileti
Muharrem Ayı ve Aşûre
Her dinin, milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği, kendine özgü belirli gün ya da ayları vardır. Yüce dinimiz İslâm’da da bu tür gün, gece ve aylar vardır. Şüphesiz insan için en değerli mefhumlardan birisi de zamandır. Çünkü her şey zaman içinde var olmakta, gelişmekte ve yine zaman içinde yok olmaktadır. İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan ilim, amel, servet ve diğer bir çok değer, zaman içinde elde edilebilmektedir. Zamanı, gerektiği şekilde değerlendirebilenler hem dünyada hem de âhirette huzuru yakalayacaklardır. Zira Kur’an-ı Kerim’de zamanın öneminin bir sûre ile vurgulanması gerçekten anlamlıdır:
“Andolsun asra ki, insan gerçekten ziyan içindedir...” (Asr, 1) âyetinde yer alan “Asr” kelimesinin, zaman anlamında kullanıldığı müfessirlerin çoğunluğu tarafından ifade edilmiştir. (Yazır, IX, 6067) Bu âyet, zamanın önemine işaret etmektedir. Sevgili Peygamberimiz de;
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunların değerinden habersizdirler. Bunlar, sağlık ve boş zamandır.” (Buhâri, Rikâk, 1; VII, 170) buyurmak suretiyle, zamanın ve sağlığın önemine dikkat çekmiştir.
Zaman kavramı yaratılmış varlıkların, “ömür”lerini içinde yaşadıkları bir süreçtir. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerimde, zaman konusuna doğrudan ya da dolaylı yollarla dikkat çekilmektedir.Bu yolla, bir yandan her şeyi yaratan Yüce Allah’ın varlığının ve birliğinin bir delili olarak zaman ön plana çıkarılmakta, bir yandan da son derece kısa bir zaman diliminden ibaret olan insan ömrünün iyi değerlendirilmesi ve ahiret mutluluğunun elde edilmesi yolunda, zamanın iyi değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmektedir.
Soyut bir kavram olan zamanın insanlar tarafından algılanabilmesi, bizzat zaman içinde meydana gelen bir takım olayların esas alınması ile gerçekleşebilmektedir. Bu yolla insan, belli zaman dilimlerini isimlendirme imkanını elde etmiş, “önce” yi ve “sonra”yı , “geçmiş” i ve “gelecek” i tasavvur edebilmiştir, böylece düşüncelerini, bilgilerini bir zemine oturtma imkanını yakalamış, başkaları ile olan ilişkilerini düzene sokabilmiştir. Medeniyetin oluşması ve “dünyanın imarı” bu sayede gerçekleşmiştir. Şüphesiz bu gelişmenin temeli, Yüce Yaratıcının, kâinata koyduğu ve “sünnetüllah” olarak nitelenen sabit kanunlardır; meselâ güneşin, dünyanın ve ayın belli hareket düzenidir. Gün, ay ve yıl kavramları, bu hareket düzeninin birer sonucudur. Yüce Allah bu gerçeğe şu ayette işaret etmektedir:
“Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.” (Tevbe, 36)
“Haram aylar” Cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan Kameri aylar demektir. “Haram aylar” nitelemesinin, bu aylarda yapılacak ibadetlere daha çok sevap, günahlara ise daha çok ceza verilecek olmasına dayandığı da ifade edilmiştir. (Cassâs, Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-Râzî, Ahkâmu'l-Kur'ân, II, 110-111. Thk. Muhammed es-Sâdık el-Kamhâvî, ikinci baskı, Dâru’l-Mushaf, Kâhire, baskı tarihi yok) Bu aylardan Muharrem birinci, Recep yedinci, Zilkade on birinci ve Zilhicce de on ikinci aydır.
Hz. Peygamber (s.a.s.) Veda Haccı sırasında, Mina’da irad ettiği hutbede şöyle buyurmuştur:
“İşte zaman, hakikaten Allah Teâlâ’nın gökleri ve yeri yarattığı günkü durumu gibi bir devre girdi: Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haramdır ki; üçü birbirinin ardında Zilkade, Zilhicce, Muharrem, biri de Cumâdâ ile Şa’ban arasındaki Receb’dir.” (Buhârî, Tesîru Süre 9, 8; V, 204; Müslim, Kasâme, 29; II, 1305)
Bu dört ayın hürmeti, öteden beri süre gelen dini bir uygulamadır. Hz.İbrahim ve İsmail (a.s.) zamanından beri Araplar, bu esasa riayet ede gelmişlerdi. Cahiliye devrinde bile buna riayet edilmiş, haram aylarda savaş yapılmamıştır, yılın bu dönemi bir barış zamanı olmuştur.
İslâm’ın gelmesi ile barış genel bir prensip, savaş ise saldırıya maruz kalma ve tebliğe engel olunması hâllerine has, zorunlu bir durum hâline geldiği için, “haram aylar” uygulaması da kalkmış oldu.
Muharrem ayında oruç tutulur mu, fazileti nedir?
Mübarek Muharrem ayı geldi çattı. Hicri yılbaşı yani Muhrarem ayının 1. günü 21 Eylül Perşembe günü idrak edilecek. Peki Muharrem ayında oruç tutulur mu ve fazileti nedir? İşte merak edilen bu sorunun yanıtını ve Muharrem ayı hakkındaki ayrıntılı bilgileri sayfamızdan inceleyebilirsiniz.Muharrem Ayında Oruç Tutmanın Fazileti nedir?1) Ebu Hureyre (ra)şöyle dedi: Resulullah (sav) şöyle buyurdu:“Ramazan orucundan sonra orucun en faziletlisi, Allah’ın ayı olan Muharrem ayı orucudur!..” (Müslim 1153/202, Ebu Davud 2429, Nesei 1612, Tirmizi 438, 740, İbni Mace 1742, Darimi 2/21, İbni Hibban 3636, İbni Huzeyme 2076, Beyhaki 4/291, Begavi 1788, Ebu Yağla 6395, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/303, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 951)Muharrem Ayının Onuncu Günü Yani Âşure Orucunun Fazileti2) Ebu Katâde (ra) şöyle dedi: Resulullah (sav) şöyle buyurdu:“Allah’ın, Âşure günü orucuyla ondan önceki yılı bağışlamasını şüphesiz ki umarım.” (İbni Mace 1738)3) Abdullah ibni Abbas (ra) şöyle dedi:“Nebi (sav), Ramazandan sonra hiçbir günün diğerinden (daha) faziletli olduğunu araştırmazdı! Ancak Âşure günü hariç!” (Taberani Mucemu’l-Evsad, Tergib ve Terhib 2/465)4) Ebu Said el-Hudri (ra) şöyle dedi: Rasulullah (sav şöyle buyurdu:“…Kim, Âşure orucu tutarsa o kişinin bir yıllık günahı bağışlanır.” (Taberani Mucemu’l-Evsad, Tergib ve Terhib 2/466)5) Er-Rübeyyi binti Muavviz (ra) şöyle dedi:Nebi (sav), Âşure gününün sabahında Ensar köylerine haber gönderip şöyle buyurdu:“Herkim iftar ederek sabahladı ise günün geri kalan kısmında oruç tutsun! Herkim de oruçlu olarak sabahladı ise orucuna devam etsin!”Er-Rübeyyi binti Muavviz (ra) şöyle dedi:“Biz bundan sonra Âşure orucunu tutardık...” (Buhari 1827, Müslim 1136/136, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/359, 360)6) Aişe (ra) şöyle dedi:“Cahiliyede Kureyş, Âşure günü oruç tutardı. Resulullah (sav)’de Âşure orucunu tutardı. Resulullah (sav) Medine’ye geldiğinde de Âşure orucunu tuttu ve ashabına da Âşure orucunun tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, Resulullah (sav) Âşure günü oruç tutmayı terk etti. Bundan sonra dileyen Âşure orucunu tuttu, dileyen de tutmadı.” (Buhari 1859, Müslim 1125/113, Malik 1/299, Ebu Davud 2442, Tirmizi 753, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/162)7) Abdullah ibni Abbas (ra) şöyle dedi:“Nebi (sav) Medine’ye geldiğinde oradaki Yahudileri oruçlu olarak buldu ve onlara:−‘Bu ne orucu?’ diye sordu.Yahudiler:−Bu salih bir gündür. Allah-u Teâlâ İsrâiloğullarını düşmanlarından bu gün kurtardı. Bu sebeple Musa (as) bu gün oruç tutmuştur, dediler.Nebi (sav):−‘Biz Musa’ya sizden daha yakınız!’ dedi.Abdullah ibni Abbas (ra) dedi ki:Nebi (sav) o gün oruç tuttu ve insanlara da oruç tutmalarını emretti!”İbni Mace’de ki hadiste ise Yahudiler şöyle demişlerdir:“Bu gün, Allah-u Teâlâ’nın Musa (as)’ı kurtardığı ve Firavun’u (denizde) boğduğu gündür. Musa (as)’da bu gün, şükür olarak oruç tutmuştur.”Ebu Davud’da ki hadis ise Yahudiler şöyle demişlerdir:“Bu gün, Allah-u Teâlâ’nın Musa (as)’ı Firavun’a üstün kıldığı gündür.”(Buhari Fethu’l-Bâri 2004, İbni Mace 1734, Ebu Davud 2444, Darimi 1766)Hicri yılbaşı ne zaman? Muharrem ayında yapılacak ibadetler ve hicri yılbaşı duaları8) El-Hakem bin A’rec (ra) şöyle dedi:“Abdullah ibni Abbas (ra) ridasını yastık yapmış, zemzemin yanında ona yaslanmış bir halde iken onun yanına vardım ve:−Bana Âşure orucunu haber ver, dedim.Abdullah ibni Abbas (ra):−Muharrem Ayının hilalini gördüğünde saymaya başla ve dokuzuncu gün oruçlu ol! dedi.Ben:−Resulullah (sav) Âşure orucunu böyle mi tutardı? dedim.Abdullah ibni Abbas (ra):−Evet, dedi.” (Müslim 1133/132, Beyhaki 4/287)9) Abdullah ibni Abbas (ra) şöyle dedi:“Resulullah (sav), Âşure günü oruç tutup bize de oruç tutmamızı emrettiği zaman kendisine:−Ya Resulallah! Bu gün, Yahudilerle Hıristiyanların tazim ettikleri bir gündür! dediler.Bunun üzerine Resulullah (sav şöyle buyurdu:−“Öyleyse biz de gelecek sene (Muharrem’in) dokuzunda oruç tutarız!”Abdullah ibni Abbas (ra) şöyle dedi:“Fakat ertesi yıl gelmeden Resulullah (sav) vefat etti.” (Müslim 1134/133, Ebu Davud 2445)10) Nebi (sav)’in eşlerinden bazısından rivayet edildiğine göre:“Resulullah (sav) Zilhicce’nin dokuz günü, Aşure günü, her aydan üç gün ve ayın ilk Pazartesi ve Perşembesi oruç tutardı.”(Ebu Davud 2437, Nesei 2410)Not: Âşure günü, eğer Cuma gününe denk gelirse, Perşembe günü oruç tutup Cuma günüde Âşure orucuna niyetlenmemiz gerekiyor! Çünkü Cuma günü oruca başlanmaz!!!Âşure Orucu, Muharrem Ayının Hangi Günüdür?11) Abdullah ibni Abbas (ra) şöyle dedi:“Muharrem’in dokuzuncu ve onuncu günü oruç tutun! Bu şekilde Yahudilere muhalefet edin!” (Abdurrezzak 7839, Beyhakî Sünenü’l-Kübra 4/287, Sahihu İbni Huzeyme 2/1006, Tirmizi 2/55)Önemli Uyarı: Tercih olunan görüşe göre; Âşure orucu, Muharrem Ayının dokuzuncu ve onuncu günleri olmak üzere iki gün tutulması gerekiyor. Bu yıl Aşure Cuma gününe rastladığı için Perşembe-Cuma, veya Cuma-Cumartesi günü oruç tutulmalıdır.12) Peygamber (sav), “Aşure günü orucunun, önceki yılın günahlarına kefaret olacağını umarım” (Tirmizî, Savm, 47) 13) Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"Peygamberimiz (sav) "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu .(Tirmizi, Savm,40.)Sağlık sıhhat ve afiyetle ve Allah’a kulluk yolunda nice Yıllara ve Aşure’lere kavuşmamız dileğiyle. Tekrar Hicri Yeni Yılınız Mübarek olsun.Diyanet İşleri Başkanlığı