Değerli Okuyucularım;

İlahiyatçı Ali Rıza DEMİRCAN hocamızın mirathaber’de “Kızımın doğum günü yemeğine katıldım” yazısını gerekçeleriyle birlikte okuduktan sonra hocamız, en sonunda Diyanete ve sivil örgütlerimize yönelik olarak şöyle enteresan bir teklifte bulunma ihtiyacı duymuş: “Bu yıl bir ilk uygulama olarak -haşa Allah’ın oğlu olarak değil,- ama kendisine kutsal kitap İncil indirilmiş ve Peygamberimizin geleceğini müjdelemiş Allah’ın Peygamberi olarak Hz. İsa’nın doğum gününü kutlayabiliriz. Böylece Tevhit akidesini de açıklamış oluruz.”

Bu teklif, hem küresel çapta İslâmofobiye karşı etkin bir mücadele yöntemi, hem de İslâm’ın evrensel hakikat boyutunu göstermek açısından çok yerinde bir açılım olacağından dolayı, desteklenmeli ve küresel barışa katkı sağlaması açısından da bir devlet politikası olarak yürütülmelidir. Çünkü dünya halklarının büyük bir kısmı, bizim Hz. İsa’ya da iman ettiğimizi bilmiyor. Bu gerçeği zamanında entelektüel kimliği ile de tanınan eski Almanya şansölyesi HelmutSchmidt bir TV röportajında itiraf etmiş ve Alman papazlardan Hz. İsa’nın İslâm’daki konumunu hakkında gerçekleri öğrenince çok şaşırmış ve kendisi dindar olmadığı halde İslâm’a ve Müslümanlara bakışı müspet yönde değişmiştir.

Hz. Muhammed’e (sav) Yapılan Saldırılar Hz. İsa’ya Yapılmış Gibidir

Hz. İsa da bizim peygamberimiz. Ona yapılan her türlü hakaret, iftira, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) yapılmış gibi değerlendirilmelidir. Çünkü Peygamberler kardeştir ve bir Peygambere yapılan haksızlık, diğer Peygamberleri de manen üzer. Bunun tam tersi de söz konusudur. Hz. Muhammed’e (sav) karikatür yoluyla yapılan bütün aşağılayıcı saldırılar ve bunlara arka çıkmak, başta Hz. İsa olmak üzere bütün peygamberleri içtenlikle rahatsız eder.

Onun için Müslümanlar olarak bizler en az Hıristiyanlar kadar Hz. İsa’ya yönelik yapılan saygısızlıklara karşı tepkilerimizi meşru zeminde göstermeliyiz. Diğer yandan Hz. İsa’ya iman eden Hıristiyanlara da böylece bizlerin Hz. İsa’ya nasıl baktığımızı göstermiş ve onlara İslâmî açıdan gerçek İseviliği tanıtmış oluruz. Peki, günümüz Hıristiyanlardan farklı olarak biz Müslümanlar Hz. İsa’yı nasıl biliriz ve neden bizler Hz. İsa’ya sahip çıkmalıyız?

Kur’ân’da Hz. İsa’nın Konumu

İslâm’a göre Allah’ın kulu ve peygamberi olan İbn Meryem ve Mesih olarak da zikredilen Hz. İsa’nın yaratılışı, doğrudan âlem-i emir ile olmuş ve onun yaratılışı Hz. Âdem’e benzetilerek, onu anasız ve babasız yarattığı gibi, Hz. İsa’yı da Ruhü’l-Kudüs ile Hz. Meryem’in rahmine cenin yerleştirerek, babasız yaratmıştır (Enbiya: 91; Al-i İmran: 59).

Hz. Meryem’in hamilelik süreci, doğumu ve doğum sonrası yaşadıkları enteresan olaylar, Kuran-ı Kerim’de tek tek anlatılmaktadır (Meryem: 16-33).

Kendisine İncil’in verildiği, son Peygamber Hz. Muhammed‘i (sav) müjdelediği bildirilen, “Allah’tan bir ruh ve kelime” olarak tavsif edilen Hz. İsa, dünyaya gelince, o dönemin Kudüs Kralı Hirodes, kâhinler yolu ile İsrailoğulları’nın kitaplarında gelmesi beklenen Hz. İsa’nın/Mesih’in doğacağı günlerin geldiğini az çok sezmiş ve tahtının elinden alınacağı korkusuyla yeni doğan çocukları katletmeye başlamıştı.

Bunun üzerine Hz. Meryem, Allah’ın emriyle evladını korumak maksadıyla “oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere” gizlemiştir (Müminin: 50). Babasız olarak dünyaya gelen Hz.İsa, mucize çocuk olarak yaratılışının kanıtı olacak şekilde Rabbimiz tarafından anasının kucağında şöylece konuşturulmuştur:

“Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı. Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı emretti. Anneme iyilik etmemi emretti. Beni zorba ve hak bilmez/tanımaz kılmadı. Doğduğum günde selam benim üzerindeydi, öleceğim günde ve yeniden diriltileceğim gün de yine benim üzerimde olacaktır.” (Meryem: 30-33).

Allah’tan kendisine peygamberlik verildiğinde Hz İsa, Hz. Yahya ile görüşmüş ve Havari adıyla bilinen 12 sahabisiyle Filistin ve çevresinde herkesi hak yoluna davet etmiştir. Kur’ân-ı Kerim’in ifadelerine göre bu süreçte Hz. İsa, Allah’ın izniyle birçok mucize gerçekleştirmiştir (Al-i İmran: 49).

Yahudilerin Hz. İsa’ya Karşı Düşmanlığı

Hz. İsa, peygamberliğini icra ederken, 3 yıl aradan sonra Yahudiler onun varlığından rahatsız duymaya ve onu Roma devletine karşı kışkırtmaya başlar. Kur’ân-ı Kerim’in beyanına göre Havariler, Hz. İsa’ya iman eder, lakin Yahudiler onlara karşı komplo kurnaya başlar. Ancak, onlar inananlara hile yapa dursun Allah da (onlara karşı) hile yapar. Ve Allah, (hileye karşı) hile yapanların en üstünüdür (Al-i İmran: 53-54).

Yahudiler, acaba Hz. İsa’ya nasıl bir tuzak kurmak ister de C. Hak, onların bu sinsî oyunlarını bozar? Yahudilerin plânı, bir algı operasyonuyla Hz. İsa’yı bugünün tabiriyle Roma devletini yıkmak isteyen bir “terörist” olarak ilan etmek ve onu idama mahkûm etmektir. Zahiren de olsa bu plânlarını gerçekleştirdiklerini düşünen Yahudiler, hiç farkına varmadan büyük bir yanılgıya ve tuzağa düşer. Çünkü Allah, bu haince teşebbüslerini alt üst eder.

Hz. İsa İdam Edilmemiştir

Kur’ân-ı Kerim, idama mahkûm edilen Hz. İsa’nın yerine yanlışlıkla başka birinin öldürüldüğünü şu şekilde açıklamaktadır:

“Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve ‘Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük’ demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedir. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.“ (Nisa: 156-158).

Allah-u âlem, çarmıha gerilen kişi, Hz. İsa’yı Roma makamlarına ispiyonlayan Yahudaİskaryot idi. İslâm kaynaklarına göre Hz. İsa’yı ele vereceği sırada, bu hain kişi, Allah tarafından yaratılan bir karmaşıklıkla Hz. İsa’nın suretine büründürülür ve Romalı askerler Hz. İsa diye onu asar veya çarmıha gerer. Buna göre tarihî boyutuyla “Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” veya günümüz itibariyle “Hz. İsa şu veya bu şekilde öldürüldü” demek, Allah’ın kesin açıklamalarını reddetmek anlamına geldiği için, hem büyük bir yalandır, hem de Allah’ın lanetine çekecek kadar büyük bir iftiradır.

Peki öldürülmediğine göre Hz. İsa’nın durumu/akıbeti ne oldu? İlgili âyetlerde de açıklandığı üzere Hz. İsa, yüce Allah katında ‘beşerî ihtiyaç ve zaruretlerden tamamen sıyrılmış ve melek gibi nuranî bir hayat sürmektedir. Ancak meleklerin belli bir vücut kalıpları ve şekilleri olmamasına rağmen Hz. İsa, dünyadaki bedenlerine benzer nuranî bir vücutla semavattaki makamlarında bulunur.’

Hz. İsa, Peygamberimizin (sav) Geleceğini Müjdelemiştir

Hz. İsa’nın Allah katında manen diri olmakla birlikte ahir zamanda yeryüzüne bedenen yeniden geleceğine ve İslâm’ı tebliğ edeceğine dair birçok hadis de mevcuttur. Zaten Hz. İsa, daha hayattayken Allah’ın elçisi olması hasebiyle şeriata teslim olmuş bir Müslümandı ve bu sıfatla da Peygamberimizin (sav) geleceğini ve vahiy dinlerin en son halkası olan İslâm’ı tebliğ edeceğini havarilerine ve İsrailoğullarına bildirmiştir. Nereden mi biliyoruz bunu? Çünkü Peygamberimizin (sav) bununla ilgili enteresan bir sözü vardır da onun için. Hadis mealen şu şekildedir:

“Ben, atam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annem Amine’nin rüyasıyım. Annem rüyasında içinden çıkan bir nurun Şam diyarı saraylarını aydınlattığını söylemişti. Peygamber anneleri hep böyle rüyalar görür.” (Müsned, 4/127).

Bazı Müslümanlar maalesef hadislere artık pek itibar etmez oldu. Onun için bu hadisi teyit eden ilgili âyeti de burada veriyorum:

“Ve an o zaman ki hani Meryem oğlu İsa, ey İsrailoğulları demişti, şüphe yok ki ben, size, elimdeki Tevrat’ı gerçekleyen ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah elçisiyim; fakat o, onlara, apaçık delillerle gelince bu dediler, apaçık bir büyüdür.” (Saf: 6)

Velhâsıl

Bugün küresel çapta tevhit inancına yönelik sinsî bir plân uygulanmaktadır. Bu bağlamda Hıristiyan dünyası da bu oyunun bir parçası hâline getirilmek istenmektedir. Zaten tevhit dininden uzaklaştırılmış olan Hıristiyan dünyası, İslâm ile irtibatlı olması istenmemektedir. Aksi taktirdeHristiyanlar, inanca yakın veya manevî arayış içinde olan insanlar, hem İsa’nın gerçek konumunu öğrenmiş olacak, hem de tevhit inancına yeniden sarılmak suretiyle İslâm’a yaklaşmış olacaktır. Bu durum Siyonizm’in İslâmofobi projesini altüst eden bir gelişme olur. Öyle ise ey bütün peygamberlere iman etmiş olan Müslümanlar, Siyonizm’in oyununu bozalım ve Hz. İsa’yı, Hristiyanlardan daha çok biz analım ve onun gerçek konumunu dünyaya biz anlatalım.