İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeyinde, Lübnan sınırında yaşanan çatışmalar, özellikle kuzey cephesi üzerinden yeni bir savaş senaryosuna doğru evrilmektedir. Filistin’in kuzeyinde çatışmalar giderek yoğunlaşmış ve sınırlı çatışmalar, geniş çaplı bir savaşı andırmaya başlamıştır. Kuzey cephesindeki gelişmeler, bölgedeki tansiyonu yükseltirken, siyasi bir çözüm sağlanmadan çatışmaların sona ermesi zor görünmektedir. Ancak bu çatışmaların niteliği, kullanılan silahların ve hedef alınan noktaların sınırlı savaş kurallarına göre seçilmiş olması, devlet kurumlarının ve stratejik tesislerin henüz hedef alınmamış olması, savaşın şu ana kadar kontrol altında tutularak, sürecin geniş çaplı bölgesel bir krize dönüşmesini engellemiştir. Ancak bu durumun ne kadar daha sürdürülebileceği belirsizdir.

Lübnan-İsrail Savaşı

Lübnan’a yönelik kapsamlı bir savaş olasılığı artmaktadır. Hizbullah’ın bölgede gerçekleştirdiği saldırılar ve İsrail’in bu güçle baş etme çabaları gerginliği artırmaktadır. Her iki taraf düzenlediği saldırılarla karşı tarafta caydırıcılığının etkisini arttırmaya çalışmaktadır. İşgal Ordusu, Lübnan’a yönelik askeri harekat başlattığını ve bu harekata “Kuzeyin Okları” ismini verdiğini açıkladı.  Ancak, Lübnan’da yaşanacak geniş çaplı ve uzun soluklu bir savaş, İsrail Ordusunun savaş kapasitesini ve stratejik üstünlüğünü zorlayacak bir niteliğe sahiptir. Bütün bu gelişmelere ve tırmanan gerilime rağmen bu çatışmaların bölgesel bir savaşa dönüşme ihtimali orta düzeyde kalmaktadır. Bu durumu engelleyen en birçok faktör vardır. Bu faktörlerin en önemlisi; bölgesel güçlerin ve küresel aktörlerin savaşı genişletmek istememesidir.

ABD’nin Rolü ve Bölgesel Dengeler

Bu noktada, ABD ve İran gibi güçlü oyuncuların tutumları belirleyici bir rol oynamaktadır. ABD yönetimi, İsrail’e verdiği siyasi ve askeri destekle birlikte, savaşın daha geniş bir bölgeye yayılmasını engellemeye çalışmaktadır. Washington yönetimi, İsrail’in Lübnan’a yönelik daha büyük bir operasyon başlatmasını istememektedir. Çünkü bu durum, bölgedeki istikrarsızlığı daha da derinleştirerek ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını tehlikeye atabilir. Özellikle ABD'nin küresel ekonomiye zarar verebilecek, petrol tedarik yollarını tehdit edebilecek bir savaş istememesi, İsrail’in geniş çaplı bir operasyona girişmesini engelleyen faktörlerden biridir.

Ayrıca, İran’ın da bölgesel bir savaşın genişlemesinden kaçınması, çatışmaların sınırlandırılmasında önemli bir faktördür. İran, İsrail ile doğrudan bir savaşa girmek yerine, dolaylı yollardan etkisini artırmayı tercih etmektedir. Hem ABD hem de İran, kendi stratejik çıkarlarını korumak adına, çatışmaların bölgesel bir savaşa dönüşmesini engellemeye çalışmaktadırlar.

İran’ın Askeri Kapasitesi ve Savaşın Ekonomik Maliyeti

İran’ın savaşı genişletmek istememesi, hem askeri hem de ekonomik nedenlere dayanmaktadır. İran, Hizbullah ve diğer müttefik güçler aracılığıyla bölgedeki nüfuzunu artırmak istemekle birlikte, doğrudan bir savaşın kendisi için büyük maliyetler doğuracağını bilmektedir. İran’ın askeri kabiliyetleri, özellikle füze ve hava savunma sistemleri bakımından gelişmiş olmakla birlikte, böyle bir savaşın geniş çaplı bir cepheye yayılması, İran’ın ekonomik, toplumsal destek ve askeri altyapısı üzerinde büyük bir baskı oluşturacaktır.

İran’ın ekonomik durumu, özellikle ABD’nin uyguladığı yaptırımlar sebebiyle zaten kırılgan bir yapıdadır. Savaşın daha geniş bir bölgeye yayılması, İran’ın ekonomik krizini derinleştirebilir ve iç  dengelerde ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle İran, doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınmakta ve bölgesel nüfuzunu dolaylı yollarla, özellikle taşeron örgütleri aracılığıyla koruma stratejisini tercih etmektedir.

Ayrıca İran’ın toplumsal tabanı da bir başka faktördür. İran halkı, uzun yıllardır ekonomik zorluklarla boğuşmaktadır. Böyle bir tabloda savaşa girmek, halk nezdinde ciddi hoşnutsuzluklar oluşturabilir. İran yönetimi, savaşı geniş bir cepheye yaymanın bu toplumsal maliyetini göze alamayabilir. Savaşın uzun vadede İran içerisindeki siyasi ve toplumsal dengeyi bozabileceği, bu durumun da mevcut iktidarın karşı karşıya kalmak istemediği bir sonuç olduğu görülmektedir.

İsrail İçinde Farklı Görüşler

İsrail içinde ise savaşın geniş bir cepheye yayılması konusunda farklı görüşler öne çıkmaktadır. Başbakan Binyamin Netanyahu ve onunla aynı çizgide olan İtamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich gibi isimler, savaşın geniş bir cepheye yayılmasını savunmaktadır. Ancak, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ve Ordu komutanları, İsrail ordusunun mevcut durumda böyle geniş çaplı bir savaşı kaldırabilecek kapasiteye sahip olmadığını ifade etmektedirler. İsrail ordusu, hem Lübnan cephesinde hem de Gazze ve Batı Şeria’da yoğun çatışmalarla karşı karşıya kalabileceği bir senaryonun, İsrail’in güvenliği açısından büyük riskler taşıdığını öngörmektedir. İsrail toplumu içinde hükümet aleyhinde düzenlenen protesto gösterileri de İşgal hükümetini zora sokacak bir diğer etken olarak görülmektedir. Bu nedenle, İsrail içinde de savaşın genişlemesine yönelik bir çekişme yaşanmaktadır.

Ekonomik ve Diplomatik Yansımalar

Bölgesel bir savaşın ekonomik maliyeti, sadece İran ve İsrail için değil, bölge genelinde ciddi etkiler oluşturacaktır. Lübnan ve Filistin topraklarında süregelen çatışmalar, bölgenin altyapısını zayıflatmakta ve halkın yaşam koşullarını daha da zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda, savaşın enerji kaynakları üzerinde oluşturacağı baskı, küresel enerji fiyatlarında artışa neden olabilir ve bu da küresel bir ekonomik kriz riskini doğurabilir.

İran’ın askeri ve ekonomik kapasitesi, ABD’nin bölgedeki stratejik hesapları ve İsrail’in iç siyasetteki çekişmeleri göz önüne alındığında, savaşın geniş bir cepheye yayılması olasılığı sınırlı kalmaktadır. Diplomatik girişimlerin yetersizliği, askeri çatışmaları durdurma konusunda ciddi bir engel teşkil ederken, bölgedeki savaşın tam anlamıyla bölgesel bir krize dönüşmesi, büyük ölçüde bu güçlerin hesaplarına bağlıdır.

İran, askeri kabiliyetlerine rağmen, savaşın ekonomik maliyetleri ve toplumsal dengeleri göz önünde bulundurarak savaşı genişletmek istememektedir. ABD ise, bölgedeki çıkarlarını korumak için İsrail’in geniş çaplı bir operasyona girişmesini engellemeye çalışmaktadır. Ancak İsrail içindeki siyasi ve askeri çekişmeler, özellikle Lübnan cephesine yönelik olası bir operasyonun yönünü belirleyecek kritik unsurlar arasında yer almaktadır. Diplomasi yetersiz kaldığı sürece, savaşın genişleme olasılığı her an gündemde kalmaya devam edecektir.