Montreal Üniversitesi’nde tarih profesörü olan ve Yahudiler Siyonizm Karşıtlığı kitabıyla tüm dünyada tanınan Yakov M. Rabkin, Filistin’e Özgürlük Platforumu’nun 21 Eylül Dünya Barış Günü’ndeki konferansında konuştu. Rabkin’in konuşmasının Gülayşe Koçak tarafından yapılan çevirisini yayınlıyoruz.
 
Prof. Dr. Yakov Rabkin

Filistin için düzenlenmiş bu toplantıda konuşmak üzere davet edilmiş olmaktan çok onur duyuyorum, çok trajik zamanlarda gerçekleşiyor olsa da. 

Sizlere, İsrail’de niçin bu kadar çok Yahudinin Siyonizme karşı olduğunu, hangi sebeplerle Siyonizme muhalif olduğunu açıklayayım. 

  • İncil’de “Kenan Diyarı” olarak bahsi geçen yer, Yahudilerin inancında önemi çok vurgulanarak tasvir edilir. Bu Diyar, Tanrı tarafından, burada emirlerinin yerine getirilmesi için sunulmuştur. Buradan sürgün edilmek ise, günahların ilahi cezasıdır. Yahudi geleneği sürgünü, Tanrı ile bağların zayıfladığı veya yok olmakta olduğu, eksik bir dünya olarak yorumlar.   
  • Yahudi geleneği, yaklaşık 2000 yıl önce başlayan sürgünün Yahudiler arasındaki karşılıklı nefretten kaynaklandığını onaylar. Talmut ordulardan pek bahsetmez, fakat daha ziyade bu sürgüne sebep olan Yahudilerin davranışlarından söz eder. 

    Dolayısıyla, denir ki Tanrı Yahudileri ancak karşılıksız sevgi beslemeye başladıkları zaman Diyara yeniden kabul edecek. İncil’de bu geri dönüşe dair çeşitli kehanetlere rastlanır, fakat bunların hepsi ruhani niteliktedir.  
  • Politik bir hareket olarak Siyonizmin başlangıcı, 17. Yüzyılda İngilizce konuşan evanjelist Hıristiyanlara dayanır. Onlar İncil’deki bu kehanetleri harfi harfine ve maddi şekilde yorumladılar ve pratik bir proje olarak, Yahudileri Kutsal Toprakta toplama fikrini yaymaya başladılar. 

    Bu fikir, 18. Ve 19. Yüzyıl boyunca özellikle Amerika ve Britanya’da yaygınlaşmaya devam etti,  19. Yüzyıl ortalarında da, İngiliz sömürgeci çıkarlarıyla harmanlandı, ki bunun da sonuçları, 20. Yüzyılın başında görüldü. 

    Yani bu proje, bir Hristiyan projesiydi. Yahudiler bununla ilgilenmediler çünkü Talmud, kaba kuvvete dayalı geri dönüş bir yana, kitlesel geri dönüşü de yasaklar. Yahudiler bu yüzdendir ki 20. Yüzyıl dönümünden önce Filistin’e taşınmak için hiçbir gayret harcamadılar.    

    İsrail maçı öncesinde İtalya sokaklarında Filistin bayrakları İsrail maçı öncesinde İtalya sokaklarında Filistin bayrakları

    Örnek vermek gerekirse, Yahudiler 15. Yüzyılda İspanya’dan sürgün edildiklerinde, çoğu Osmanlı İmparatorluğuna taşındı; pek azı Filistine gitti ki orası da o zamanlar Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Zira Filistin’e, Kutsal Toprağa dönmek, Yahudi geleneğinin onayladığı bir şey değildi.

  • Theodor Herzl, 1860’da Budapeşte’de Yahudi bir ailede doğan karizmatik bir yazar ve gazeteciydi. Yahudi yaşam biçimi ve geleneğine tamamen uzak biriydi, bu nedenle de Christian William Hechler adlı bir Hristiyan Evanjelistten etkilendi. 

    Hechler, Londra’da “Yahudilere Hristiyanlığın Tanıtılması Derneği”nde önemli bir role sahipti. Viyana’daki Britanya Büyükelçiliğinde Anglikan rahip olarak görev yaparken Herzl ile tanıştı. Yani Hechler, Yahudileri Hristiyanlığa dönüştürmeye kendini adamış biriydi ve Herzl’i etkileyen en önemli kişiydi.

  • Herzl, Yahudileri Filistine taşıma yönündeki Siyonist fikri benimsedi ve 1897’de ilk Siyonist kongreyi topladı. Fakat Kongrenin Almanya’dan İsviçre’ye taşınması gerekti çünkü Alman Yahudilerin büyük kısmı Siyonizmi bir tür antisemitizm olarak gördüler ve reddettiler.

    Gerek Siyonistler gerekse antisemitler şunu ileri sürerler ki Yahudiler, yüzyıllarca yaşadıkları, bazen  uğruna beraberce savaştıkları ülkenin bir parçası olamazlar. Onlar Yahudileri; Fransız, Alman veya Türk milleti içinde organize bir din olmak yerine, ayrı, seküler bir millet olarak görürler.   

  • Yahudilerin seküler bir millet olduğu fikri, çoğu haham ve dindar Yahudi tarafından da şiddetle reddedildi. Geleneğe sadık olan Ortodoks Yahudiler, bugüne kadar ve halen de Siyonizmin en sert muhalifleri arasında olagelmektedirler. Bazıları Kudüs’te yaşasalar bile, İsrail devletini ve kurumlarını reddederler. Ülkeyi ve ülkeyi yöneten Siyonist devleti ayrı tutarlar.

  • Geleneksel Yahudi bakış açısına göre, İsrail’de yaşayan Yahudilerin sayısı kaç olursa olsun, sürgün devam etmektedir. Kutsal Toprağa Siyonist bir politik yapı dayatmanın, İncil’de bahsi geçen “geri dönüş” kehanetleriyle hiçbir alakası yoktur, hatta pek çok hahama göre, bu  geri dönüş olsa olsa Yahudilerin dua ettikleri ilahi kurtuluşu geciktirir. Dolayısıyla, Siyonizm projesini son derecede seküler bir sömürgeci projesi olarak görmek gerekiyor.

  • Giderek artan sayıda Yahudi, Siyonist devlet tarafından uygulanan şiddet karşısında dehşet içinde. Filistinlilerin mülksüzleştirilmesini, yer değişimine zorlanmasını ve katlini Yahudi değerlerine karşı radikal bir saygısızlık olarak protesto ediyorlar. Bu sebepledir ki, Gazze’de süren soykırıma karşı New York’ta ve başka yerlerdir yapılan gösterilerde, sık sık “Not in our name”, yani “Bizi temsil etmiyor” sloganı kullanılıyor.

  • Pek çok ilerici Yahudi, yerleşimci sömürgeciliğin en son ve halen süregelen projesi olarak İsrail’i reddediyor. Bu tür sömürgecilik Afrika’da, Kuzey ve Güney Amerika’da soykırımın, Avrupalı sömürgecilerin Asya ve Avustralya’da işledikleri vahşetin sorumlusudur. Dolayısıyla, tam da bu ülkelerin halen İsrail’i destekliyor ve silahlandırıyor olmasına şaşırmamak gerek.

  • Yahudiler, İsrail’in ne olduğu ve neler yaptığı konusunda çok bölünmüş vaziyetteler. Bazıları dinî kimliğini politik bir kimliğe dönüştürdü ve İsrail’i kayıtsız şartsız destekliyor. Diğer bazı Yahudiler de aynı kararlılıkla Siyonizmi ve İsrail’i reddediyor. ABD’de yürütülen bir anket, Tanrı’nın İsrail’i Yahudilere verdiği fikrinin, Yahudilerden ziyade, Evanjelik Hristiyanlar arasında çok kabul gördüğünü ortaya koydu. 

  • Evanjelik Hristiyanlar bu nedenle İsrail’in en güçlü destekçisi. Dünyada Hristiyan Siyonistlerin sayısı, Yahudi Siyonistlerin otuz katı fazla. İsrail, Yahudiler adına davranırmış gibi yaparken, gerçekte, dünyada ortalığı mahvetmeye devam eden soykırımcı Avrupa sömürgeciliğinin cisimleşmiş halidir.    

  • Bu nedenle İsrail’i Yahudilerden, Siyonizm'i Musevilikten ayırmak hayati önem taşır. Bu, Filistin davasını desteklemenin en etkili yoludur.  Yahudiler, eskiden beri Siyonist devletinin ve dizginsiz şiddetinin en çok gürültü kopartan muhalifleri olagelmiştir. Filistin’e Özgürlük mücadelesi verilirken, bu gerçek, anlaşılmalı ve hatırlanmalıdır.