Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan'ın İsveç ve Danimarka'da Kur'an-ı Kerim yakmasına "demokratik hak" ve "ifade özgürlüğü" gerekçesiyle izin verilmesi, toplumda güvensizliği artırıyor ve farklı dini grupları endişeye sürüklüyor.

İsveçli siyaset bilimci ve insan hakları savunucusu Helene Sejlert, AA muhabirine, Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma provokasyonlarına izin verilmesinin Avrupa'da farklı toplumsal gruplar için tehdit oluşturduğunu söyledi.

Sejlert, İsveç'in koruduğunu iddia ettiği özgürlüklerin, Müslümanlara yönelik provokasyonlara izin verdiğini belirterek, "İslamofobik eylemlere izin vermek toplumda daha fazla düşmanlık oluşturuyor ve savunmasız durumdaki büyük bir grubu tehdit altında hissettiriyor." dedi.

Farklı toplumsal gruplara karşı provokatif eylemlere izin verilmesinin sadece Müslümanlar için değil diğer dini gruplar için de tehdit oluşturduğunun altını çizen Sejlert, "Kur'an-ı Kerim yakılmasına izin verilmesi sadece Müslümanları değil başta Yahudiler olmak üzere farklı toplumsal grupları da tehlikeye atıyor. Paludan'ın eylemleri ırkçılığı, Müslüman karşıtlığını ve antisemitizmi besliyor. Eğer kanunlar buna engel olamıyorsa, o zaman kanunlarda sorun var demektir." değerlendirmesini yaptı.

"Kutsal kitap yakmak Nazi zihniyetinin tüyler ürpertici yansıması"

Sejlert, Batı'da Müslüman karşıtlığının "nefret tellallığı" ve dezenformasyonla hızla arttığını dile getirerek, "Avrupa'da aşırı sağcıların daha fazla oy kazanmak için yararlandıkları korku faktörü var. Paludan sadece Kur'an-ı Kerim'i yakmadı, dünya çapında parlamaya hazır ateşin kıvılcımını yaktı." ifadesini kullandı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin, kısa süre önce İsveç'te yapısal ırkçılıkla ilgili çözülmesi gereken sorunlara dikkati çeken rapor yayımladığını aktaran Sejlert, "İsveç'te kamusal alanda, iş yerlerinde ve hatta okullarda Müslüman karşıtlığı görülüyor. İsveç toplumu, ırkçılık ve İslamofobi ile nasıl mücadele edileceğini bilmiyor." diye konuştu.

Sejlert, Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma provokasyonunu, Nazi dönemi uygulamalarına benzeterek, "Kutsal kitap yakmak Nazi zihniyetinin tüyler ürpertici yansıması." değerlendirmesini yaptı.

İsveç'in Müslüman karşıtlığını dizginlemek için çalışması gerekirken aşırılık yanlılarına "Müslümanları aşağılamaları ve daha fazla acı çektirmeleri" için alan sağladığını belirten Sejlert, bunun ülkesi için "geriye doğru dev adım" olduğunu dile getirdi.

Paludan'ın eyleminin münferit saldırı olarak değerlendirilmemesi gerektiğine vurgu yapan Sejlert, şöyle devam etti:

"Bu eylem yaşadığımız toplumun yansıması ve sokaklarımızın her köşesinde büyüyen nefretin uzantısı. Bu nefret çoğu zaman Müslümanlara yönelik. Birkaç radikal, medya tarafından ırkçılığı ve Müslüman karşıtlığını körüklemeleri için yönlendiriliyor. Ardından sosyal medya konuyu kaynama noktasına getiriyor. Ötekine karşı duygular vahşileştikçe ahlak sınırları aşılıyor, kullanılan ifadeler daha nefret dolu hale geliyor. Böylelikle nefret daha geniş bir kitleyi hedef alıyor."

"Polis, halkı kin ve düşmanlığa sevk edeceği gerekçesiyle bu saldırıya engel olabilirdi"

Sejlert, İsveçli siyasetçilerin her şeyin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği konusunda hemfikir olduklarını kaydederek, "Demokrasinin temel unsuru dedikleri ifade özgürlüğünü ihlal etmekten gerçekten korkuyorlar. Bu yüzden İsveç'te herkes istediği protesto gösterisini düzenleyebilir. Bunun için polisten izin istemeniz yeterli." diye konuştu.

İsveç ve Danimarka makamlarının, Paludan'a "güvenliği tehdit etme" veya "halkı kin ve düşmanlığa sevk etme" gerekçeleriyle izin vermeyebileceğine işaret eden Sejlert, şu ifadeleri kullandı:

"Paludan ve diğer aşırılık yanlıları, yasalardaki açıkları bildikleri için direkt Müslüman kişilere ya da gruplara saldırmıyor. Bunun yerine bir din olarak İslam'a saldırıyor. İsveç daha basiretli ve adil davranmalıydı. Aralarında Fransa ve Almanya'nın da bulunduğu dünyanın birçok ülkesi, bayrak yakmayı suç olarak kabul ediyor. İsveç, nüfusunun büyük bölümünü daha fazla incitmemek için bu konuda örnek oluşturmalıydı. Yasa açık. Polis, halkı kin ve düşmanlığa sevk edeceği gerekçesiyle bu saldırıya engel olabilirdi çünkü Paludan'ın nefret dolu eylemi pekala şiddete yol açabilir."

"Müslümanların haklarını savunmak, demokratik olduğunu söyleyen ülkelerde bile kolay değil"

Helene Sejlert, Müslümanların haklarını savunmanın, demokratik olduğunu söyleyen ülkelerde bile kolay olmadığına dikkati çekerek, "İslamofobiye ve Müslüman ülkelere yönelik saldırılara karşı yıllardır sesimi yükseltip güçlü şekilde tavır aldım. Bu yüzden sayamayacağım kadar çok kişi bana İsveç'i terk etmemi ve Müslüman bir ülkede 'kafam koparılmadan' hayatta kalmayı denememi söyledi." dedi.

Müslümanlara yönelik önyargı dolu, sözlü tacizler ve ciddi tehditler aldığını ifade eden Sejlert, "İslamofobik eylemlere izin vermek herkes için güvensiz ortam oluşturuyor. Keskin şekilde biz ve onlar ayrımı yapan bizler, Müslüman karşıtı nefrete izin verip çifte standart uyguladığımız için kendimizi sorgulamalıyız." şeklinde konuştu.

Sejlert, Müslüman-göçmen karşıtı İsveç Demokratları Partisi'nin (SD) geçen sonbaharda oyların yüzde 22'sini alarak hükümette güçlü ses haline geldiğini aktararak, ülkede Müslümanlar için yaşamın giderek daha zorlaştığını kaydetti.

Paludan, İsveç'te de Kur'an-ı Kerim yakmıştı

İsveç'in başkenti Stockholm'de 21 Ocak'ta Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi lideri Rasmus Paludan, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakmış, kalabalık polis korumasında gerçekleştirilen eylem sırasında Paludan'ın yanına kimsenin yaklaşmasına izin verilmemişti.

Paludan, 27 Ocak'ta da Danimarka'da cami karşısında ve Türkiye'nin Kopenhag Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakmıştı.

Hollanda'da da ırkçı Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi lideri Edwin Wagensveld, Lahey kentinde tek başına yaptığı eylemde, Kur'an-ı Kerim yırtmıştı.

Türkiye ve birçok ülkede, İsveç, Hollanda ve Danimarka'da Kur'an-ı Kerim'e yapılan saldırılar protesto ediliyor.