İstisnalarımız dışında pek çoğumuz, hayatın iyi yanlarını ve insanların iyiliklerini görmek ve takdir etmek konusunda sınıfta kalıyoruz. On tane doğru iş yapan birinin tek yanlışında kötü adam ilan edilmesi gibi, yüzlerce iyi hizmetler yapmış bir yetkili de ilk yanlışında itibarını kaybedip, gözlerden düşebiliyor.

Ülkenin ve şehrin imkanlarını, maddi ve manevi dinamiklerini, insan ve coğrafya kaynaklarını göz önünde bulundurarak; yapılan işlere ve sunulan hizmetlere bakmak, adalet ve denge ile değerlendirmeler yapmak, doğru ve iyi işleri takdir edip, yanlış ve kötü işleri tenkit etmek gibi, sıradan ve olması gereken davranış biçimini, bazen kişisel bir zaaf bazen de politik hesaplarla, yapmıyor oluşumuz bizi daha erdemli ve değerli kılmıyor.

Tam aksine; taraftar olanların yanlışları doğru bir dille söylemesi kadar, muhalif olanların doğru işleri samimi bir dille takdir etmesi erdemlerin en değerlilerindendir.

Körü körüne taraftarlık ya da yobaz bir muhalefet, ne şahsa ne şehre, ne ülkeye hayır getirmeyecektir.

Bir başka engelli yanımız ise; kendi siyasi çizgisinden olduğu ve insanlar önünde boy boy pozları birlikte verdikleri halde, iş doğru ve güzel işlerin takdirine gelince, muhtemel iç rekabet ya da kıskançlık hatta kin ve nefret gibi yanlış duygularla, samimiyetini ve dava edindiği hakikatleri bir kenara bırakarak, gözlerini kapatan, dilini tutan yaklaşım tarzıdır.

Biz sıradan vatandaşları, kimsenin politik hesapları ve çekişmeleri direkt olarak ilgilendirmiyor. Belediye başkanlarının ya da diğer siyasi yetkililerin, birbirlerine yaklaşımlarının arka planlarını bilmek, siyasi hesaplarını tahmin etmek gibi mecburiyetlerimiz yok. Biz perde önünde oynanan oyunu seyrediyor ve sahnede rolünü yaparken, rol arkadaşına çelme takmaya çalışanları da bir kenara kaydediyoruz.

Biz ortaya konan icraatlere ve bize sunulan hizmetlere bakarız. Sizin iç çekişmelerinizi bilmez ve yapılan doğru ve güzel bir işi neden takdir etmediğinizi anlayamayız.

Gerek ülke gerek şehir bazında, herhangi bir yetkilinin gelecek yıllar boyu halkın faydasına olacak bir işi başarmış olması bizi kendimiz ve gelecek nesillerimiz adına sevindirir. Yapanın bundan ne gibi politik menfaatler temin edeceği, istikbaline etkisini düşünmek ise bizim işimiz değildir.

Bir başkan bir şehre 50 yıl sonra bile yetecek bir su projesini başarmış ve hizmetimize sunmuşsa, bunun takdir edilmesinden başka bir yol yoktur. Ya da bir diğeri, ülkede görülmedik çapta bir sosyal belediyecilik örneği sergiliyor ve standart belediye hizmetlerinin üstüne bunları ekliyorsa, onu tebrik etmekten geri durmanın alemi yoktur.

Bu insanlar, öyle ya da böyle bir müddet sonra siyasi sahneden çekilecekler ve geriye bıraktıkları eserleri kalacaktır. Ne kendilerinin ne de yakınlarının bu hizmetlerden faydalanma oranı, bütün bir ülke ya da şehir düşünüldüğünde lafı bile edilemeyecek kadar basit ve küçüktür. Hatta 50 yıl sonra bugünün kudretli başkanları, büyük zenginleri, siyasi otoriteleri hayatta bile olamayacaklar, olsalar da bırakın siyasi hayatımızı etkilemeyi, belki kişisel hizmetlerini bile kendileri yapmaktan aciz ihtiyarlar olacaklardır.

Yaptıkları doğru ve güzel işler ise bu ülkeye ve bu şehre hizmet etmeye devam edecektir. İnsanlar onu yapanı unutsalar bile, sunulanlardan faydalanmaktan geri durmayacaklardır.

Bu yüzden, belediyelerin yaptıkları doğru ve güzel işleri takdir etmekten korkmamak gerekiyor. Bunu yapmak ne bizi suçu ya da bucu yapar, ne de devranın gidişatını değiştirir. Aksine, verilen hizmetlere nankörlük etmemek gibi bir erdeme sahip olduğumuzu gösterir.

Takdir etmek erdeminden mahrum olanın tenkitlerini neden dikkate alalım?

Hiç kimse ne tamamen saf bir iyilik abidesidir, ne de külliyen bir kötülük heykeli. Yine hiç kimse, bir yanlışla yok sayılamayacağı gibi, hiçbir yanlış da gözden kaçırılacak kadar önemsiz değildir. Bütün mesele, adalet ve denge ile yaklaşmak, doğru ve güzeli kapladığı yer ve ağırlığına göre takdir etmek, yanlışı ve kötüyü de, kirlettiği yer kadar tenkit etmekten ibarettir.

Neticede, bu ülke ve şehir bizim ve biz burada yaşıyoruz. Daha güzel bir memlekete sahip olmayı samimiyetle istiyorsak, duruşumuzun adil ve erdemli olması gerekiyor.